Translation of "Englishman" in Turkish

0.004 sec.

Examples of using "Englishman" in a sentence and their turkish translations:

- He's an Englishman.
- He is an Englishman.

O bir İngiliz'dir.

He's an Englishman.

O bir İngiliz'dir.

"No," repeated the Englishman.

"Hayır, " İngiliz tekrarladı.

Tom's a typical Englishman.

Tom tipik bir İngiliz.

- He took me for an Englishman.
- He mistook me for an Englishman.

O beni bir İngiliz erkeği ile karıştırdı.

No, I am an Englishman.

Hayır, ben bir İngilizim.

As an Englishman, we did, over there!

bir İngiliz olarak konuşursak , orada yaptık!

He's an Englishman, but lives in India.

O İngiliz ama Hindistan'da oturuyor.

He is not an American but an Englishman.

O bir Amerikalı değil ama bir İngilizdir.

He is the Englishman that is our teacher.

O İngiliz adam bizim öğretmenimizdir.

An Englishman would act in a different way.

Bir İngiliz farklı bir şekilde hareket ederdi.

An Englishman would not use such a word.

Bir İngiliz böyle bir kelime kullanmazdı.

There is a curious story about an Englishman.

Bir İngiliz hakkında ilginç bir hikaye var.

An Englishman is an alien in the United States.

Bir İngiliz, Amerika Birleşik Devletleri'nde bir yabancıdır.

She had her English composition checked by an Englishman.

O, İngilizce kompoziyonunu bir İngilize kontrol ettirdi.

How can you tell an Englishman from an American?

Bir İngiliz ile Amerikan'ı nasıl ayırt edersiniz?

Hearing him speak English, one would take him for an Englishman.

Onun İngilizce konuştuğunu duyan biri onu bir İngiliz zannedebilir.

Your accent is excellent. You'd pass for an Englishman any time.

Şiven çok iyi. Her zaman İngiliz diye geçinebilirsin.

- No, I am English.
- No, I'm English.
- No, I am an Englishman.

- Hayır, ben bir İngilizim.
- Hayır, ben İngilizim.
- Hayır, İngilizim.

- He's English, but lives in India.
- He's an Englishman, but lives in India.

O İngiliz ama Hindistan'da yaşıyor.

When the Englishman heard this last question, he could not believe his ears.

İngiliz, bu son soruyu duyunca kulaklarına inanamadı.

I think it's very difficult for an Englishman to imitate a real American accent.

Sanırım bir İngiliz için gerçek bir Amerikan aksanını taklit etmek zordur.

I thought he was an American but he turned out to be an Englishman.

Onun Amerikalı olduğunu düşünüyordum ama onun İngiliz olduğu ortaya çıktı.

As an Englishman, he is particularly sensitive to the differences between English and American usage.

Bir İngiliz olarak, o, İngiliz ve Amerikan kullanımı arasındaki farklara özellikle duyarlı.

Tom is, on account of his accent, often taken for a Dutchman; he is in fact an Englishman.

Tom aksanıyla, çoğu zaman bir Hollandalı sanılıyor; O, aslında bir İngiliz.

Tom, an Englishman, spoke impeccable, accent-free German. If I had not known better, I would have taken him for a German from a very good family.

Tom, bir İngiliz, kusursuz, aksansız Almanca konuştu. Daha iyi tanımasaydım, onu iyi bir aileden gelen bir Alman sanırdım.

An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, "Wait a minute, is this a joke or what?"

İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, "Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?"

There were once a Scotsman and an Englishman and an Irishman serving in the army together, who took it into their heads to run away on the first opportunity they could get.

Bir zamanlar elde ettikleri ilk fırsatta kaçmayı kafalarına koyan bir İskoçyalı ve bir İngiliz ve bir İrlandalı orduda birlikte hizmet ediyorlardı.

An Englishman, a Scotsman, an Irishman, a Welshman, a Gurkha, a Latvian, a Turk, an Aussie, a German, an American, an Egyptian, a Japanese, a Mexican, a Spaniard, a Russian, a Pole, a Lithuanian, a Jordanian, a Kiwi, a Swede, a Finn, an Israeli, a Romanian, a Bulgarian, a Serb, a Swiss, a Greek, a Singaporean, an Italian, a Norwegian, an Argentinian, a Libyan and a South African went to a night club. The bouncer said: "Sorry, I can't let you in without a Thai."

Bir İngiliz, İskoç, İrlandalı, Galli, Gurka, Leton, Türk, Avustralyalı, Alman, Amerikalı, Mısırlı, Japon, Meksikalı, İspanyol, Rus, Leh, Litvan, Ürdünlü, Yeni Zelandalı, İsveçli, Fin, İsrailli, Rumen, Bulgar, Sırp, İsviçreli, Yunan, Singapurlu, İtalyan, Norveçli, Arjantinli, Libyalı ve Güney Afrikalı bir gece kulübüne gitmişler. Kulüp fedaisi de “Üzgünüm, bir Taylandlı olmadan içeri girmenize izin veremem.” demiş.