Translation of "Earn" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Earn" in a sentence and their turkish translations:

I didn't earn this.

Bunu kazanmadım.

We work to earn money.

Para kazanmak için çalışırız.

Women earn less than men.

Kadınlar erkeklerden daha az kazanır.

They wanted to earn money.

Onlar para kazanmak istiyorlardı.

Tom didn't earn those awards.

Tom o ödülleri kazanmadı.

I don't earn that much.

Ben o kadar kazanmam.

- How much does Tom earn a month?
- How much does Tom earn per month?

Tom bir ayda ne kadar kazanır?

earn more than $100,000 per year.

100.000 şirket var

I had to earn your trust.

Ben senin güvenini kazanmak zorundaydım.

I have to earn a living.

Hayatımı kazanmalıyım.

I earn 100 euros a day.

Bir günde 100 euro kazanırım.

We earn our bread by working.

Biz ekmeğimizi çalışarak kazanırız.

One can't earn too much money.

Biri çok fazla para kazanamaz.

I earn 100 Euros a day.

Ben günde 100 Euros kazanırım.

I need to earn some money.

Biraz para kazanmam gerekiyor.

Don't spend more than you earn.

Kazandığından daha fazla harcama.

Tom helped Mary earn her GED.

Tom, Mary'nin GED'ini kazanmasına yardımcı oldu.

I want to earn more money.

Daha fazla para kazanmak istiyorum.

You need to earn Tom's trust.

Tom'un güvenini kazanmalısın.

I need to earn more money.

Daha fazla para kazanmam lazım.

I don't earn all that much.

Ben o kadar çok kazanmıyorum.

- How much does he earn in a month?
- How much does he earn per month?

O bir ayda ne kadar kazanır?

- You shouldn't spend more money than you earn.
- You shouldn't spend more than you earn.

Kazandığından fazla harcamaman gerekir.

- You should not spend more money than you earn.
- You shouldn't spend more money than you earn.
- You shouldn't spend more than you earn.

Kazandığından daha fazla para harcamamalısın.

- Many people spend more than they earn.
- A lot of people spend more than they earn.

Birçok insan kazandığından fazlasını harcıyor.

He works hard to earn his living.

- Hayatını kazanmak için çok çalışır.
- Ekmeğini taştan çıkarıyor.

She works hard to earn her living.

Hayatını kazanmak için çok çalışıyor.

I'd like to earn some more money.

Biraz daha para kazanmak istiyorum.

His goal is not to earn money.

Onun amacı para kazanmak değil.

How much does she earn per month?

O, ayda ne kadar kazanır?

Earn with both hands, spend with one.

İki elle kazan, biriyle harca.

I've got to earn my own living.

Ben kendi hayatımı kazanmak zorundayım.

Tom changed jobs to earn more money.

Tom daha çok para kazanmak için iş değiştirdi.

There's but one avenue to earn money.

Para kazanmak için sadece bir yol var.

How much do you earn per week?

Haftada ne kadar kazanıyorsun?

Tom used to earn $30,000 a month.

Tom bir ayda 30.000 dolar kazanırdı.

Sami kept trying to earn Layla's trust.

Sami, Leyla'nın güvenini kazanmayı denemeye devam etti.

He changed jobs to earn more money.

Daha çok para kazanmak için iş değiştirdi.

And I earn 50 million dollars a year,

ben 50 milyon dolar kazanıyorsam,

So that people with money can earn more

parası ola insanlar daha çok kazanabilsin diye

The more you earn, the more you spend.

Ne kadar çok kazanırsan, o kadar çok harcarsın.

She will have to earn her own living.

Kendi geçimini kazanmak zorunda kalacak.

He's never had to earn his own living.

O, asla kendi geçimini yapmak zorunda kalmadı.

He doesn't earn enough money to live on.

Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.

They found it difficult to earn a living.

Onlar geçinmeyi zor buldu.

How much money do you want to earn?

Ne kadar para kazanmak istersin?

Some workers don't even earn a living wage.

Bazı işçiler geçinmeye yetecek ücret bile kazanmıyor.

Would you like to earn some extra money?

Biraz ekstra para kazanmak ister misin?

I want to earn a lot of money.

Ben çok para kazanmak istiyorum.

How much money do you earn a month?

Bir ayda ne kadar para kazanıyorsun?

There is only one avenue to earn money.

Para kazanmak için sadece bir cadde var.

I earn my living as best I can.

Elimden geldiğince hayatımı kazanıyorum.

You won't earn it in the long run.

Bunu uzun vadede kazanmıyorsun.

How much does a public school teacher earn?

Bir devlet okulu öğretmeni ne kadar para kazanıyor?

I earn enough money to support my family.

Aileme destek olmak için yeterli para kazanıyorum.

You earn it and win it in every generation.

Sen her nesilde onu hak edersin ve kazanırsın.

He worked hard to earn a lot of money.

Çok para kazanmak için çok çalıştı.

I don't earn enough money to buy clothes regularly.

Düzenli olarak kıyafetler alacak kadar para kazanmıyorum.

Tom has never had to earn his own living.

- Tom asla kendi geçimini yapmak zorunda kalmadı.
- Tom kendi geçimini sağlamak zorunda kalmadı hiç.

Tom just wanted to earn a little more money.

Tom sadece biraz daha para kazanmak istiyordu.

Tom doesn't earn enough money to support a family.

Tom bir aileye bakmak için yeterli para kazanmıyor.

It's rude to ask someone how much they earn.

Birilerine ne kadar para kazandığını sormak kabalıktır.

Tom doesn't earn enough money to support his family.

Tom ailesine bakmak için yeterli para kazanmıyor.

Sami worked very hard to earn his father's respect.

Sami, babasının saygısını kazanmak için çok çalıştı.

They earn their living by collecting and selling old newspapers.

Onlar eski gazeteleri toplayarak ve satarak hayatını kazanıyor.

If you want to earn money, America is the best.

Para kazanmak istiyorsan, Amerika en iyisi.

Does Tom earn enough money to live in the city?

Tom şehirde yaşamaya yetecek kadar para kazanıyor mu?

The average skilled workers now earn over $10,000 a year.

Ortalama yetenekteki işçiler şu anda yılda 10.000 dolardan fazla kazanırlar.

- How much does Tom make?
- How much does Tom earn?

Tom ne kadar kazanıyor?

If you want my respect, you'll have to earn it.

Sana saygı duymamı istiyorsan, onu kazanmak zorunda kalacaksın.

I'm gonna go back to work and earn some money.

İşe geri dönüp biraz para kazanacağım.

I'm trying to earn enough money to buy a bicycle.

Bisiklet almak için yetecek para kazanmaya çalışıyorum.

In this country we can find work and earn money.

Bu ülkede iş bulabilir ve para kazanabiliriz.

Does he earn enough money to live in the city?

Şehirde yaşamaya yetecek kadar para kazanıyor mu?

Which basically means that if you earn 50,000 dollars a year

Basitçe demek oluyor ki eğer siz yılda 50.000 dolar kazanıyorken

A job is not merely a means to earn a living.

Bir iş sadece geçinmek için bir araç değildir.

I'd like to earn my keep while I'm staying with you.

Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.

What we want is a chance to earn a decent living.

İstediğimiz iyi bir yaşam kazanmak için bir şans.

Tom was hoping to earn enough to buy something to eat.

Tom yiyecek bir şey almak için yeterince kazanacağını düşünüyordu.

Does someone know how to earn money in time of crisis?

Kriz zamanında nasıl para kazanıldığını bilen biri var mı?

Blondes earn 7% more than women with any other hair color.

Sarışınlar diğer saç rengine sahip kadınlardan % 7 daha fazla kazanırlar.

Tom doesn't earn enough money to support a woman like Mary.

Tom Mary gibi bir kadını geçindirmek için yeterli para kazanmıyor.

Trust is very difficult to earn, but very easy to lose.

Güvenin, kazanılması çok zor ama kaybedilmesi çok kolaydır.

Tom is trying to earn enough money to buy a new trumpet.

Tom yeni bir trompet almak için yeterli para kazanmaya çalışıyor.

It's by no means impossible to earn one million yen a month.

Ayda bir milyon yen kazanmak kesinlikle olanaksızdır.

Tom has more money than I'll ever earn in my entire life.

Tom tüm hayatım boyunca kazanacağım paradan daha çok paraya sahip.

I have to find a way to earn a lot of money.

Çok para kazanmak için bir yol bulmalıyım.

Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı.

I learn that I can't earn equal salary with men as a woman.

bir kadın olarak erkeklerle eşit maaş kazanamadığımı öğreniyorum.

I have to earn some money so that I can afford a computer.

Bir bilgisayar alabilmem için biraz para kazanmak zorundayım.

- Tom thought Mary wouldn't be able to earn more than thirty dollars an hour.
- Tom thought that Mary wouldn't be able to earn more than thirty dollars an hour.

Tom Mary'nin saatte otuz dolardan daha fazla kazanamayacağını düşündü.

As we have seen, Tesla does not earn money or have particularly surprising features.

Gördüğümüz gibi, Tesla para kazanamaz veya özellikle şaşırtıcı özelliklere sahip değildir.

America is a lovely place to be, if you are here to earn money.

Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.

To be in the top 1%, you have to earn $350,000 USD or more.

Üstteki % 1'de olmak için, 350.000 Amerikan doları veya daha fazla kazanmak zorundasın.