Translation of "Drown" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Drown" in a sentence and their turkish translations:

Tom didn't drown.

Tom boğulmadı.

Did Tom drown?

Tom boğuldu mu?

Where did you drown them?

Onları nerede boğdun?

Dan tried to drown himself.

Dan kendini boğmaya çalıştı.

Tom tried to drown himself.

Tom kendini boğmaya çalıştı.

Often leading swimmers to accidentally drown.

Yüzücülerin çoğu zaman boğulmasına sebep oluyor.

It would drown Australia knee-deep.

Avustralya'yı dize kadar suyla kaplardı.

Tom tried to drown himself last summer.

Tom geçen yaz kendini boğmaya çalıştı.

We drown in information but thirst for knowledge.

Malumat içinde boğuluyoruz ama bilgiye açız.

Someone needs to save him, or he'll drown.

Birisi onu kurtarmalı, ya da o boğulacak.

Tom tried to drown himself in his bathtub.

Tom kendini küvetinde boğmaya çalıştı.

Tom tried to drown himself in the bathtub.

Tom küvette kendini boğmaya çalıştı.

Our rented car broke drown during the journey.

Kiralık arabamız yolculuk sırasında bozuldu.

You won't drown if you learn how to swim.

Yüzmeyi öğrenirsen boğulmazsın.

So many people drown because they get that gasp reflex.

Çoğu insanın boğulmasının sebebi nefes refleksine karşı koyamamaktır.

Nor elephants, and in the morning if you survive and not drown with

olduğu için birçok hayvan da onları özlüyor

Where entire countries will drown with them. As global temperatures increase in the

. Bekaa'nın geri kalanında küresel sıcaklıklar artarken

The child knows how to swim, so she won't drown in the water.

Çocuk nasıl yüzeceğini biliyor bu yüzden suda boğulmayacak.

Countries that will drown in the ocean, including countries that are most threatening to

milyonlarca aile , okyanusta boğulacak ülkelerden

Will drown as the city of Venice will disappear from the map In Asia, major cities will flood in

olacak. Asya'da, büyük şehirler Doğu Çin'in yanı sıra Hindistan ve Japonya'da

Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.

Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.