Examples of using "Curse" in a sentence and their turkish translations:
Bu bir lanet.
Bu bir lanet.
O bir küfür mırıldandı.
Kumar bir lanettir.
Lanet kırıldı.
Bela okumak şeytandandır.
- O seni lanetleyecek.
- O sana küfredecek.
Minned'in laneti bitti.
- Gözde lanet kelimen nedir?
- En sevdiğin küfür hangisi?
Ben çok lanetler miyim?
bir lanet var gibi sanki
lanet değil de nimet yapan şeylerdir.
Çince nasıl küfür edileceğini bilir.
Aile lanet altında görünüyordu.
Bu hem bir nimet hem de bir lanet.
Küfretme yoksa ağzını sabunla yıkarım.
Kuran'da ve Tevrat'ta böyle bir lanete rastlanmıyor
Bir de şey sorusu var hazinenin laneti var mı?
Bir mum yakmak karanlığı lanetlemekten daha iyidir.
Lord Carnarvon bir sivrisinek tarafından sokulduktan sonra öldü. Bu, "Mumya'nın Laneti" olarak da bilinen "Tutankhamun'un Laneti" efsanesine yol açtı.
Bilgelik, bilgeliğe sahip adam için hiçbir şey yapmazsa bir lanettir.
Ekolojist, petrolün sadece bir nimet olmadığını, aynı zamanda bir lanet olduğu konusunda bizi uyardı.
O, beş yabancı dil konuşur ama o küfretmek istediğinde annesinin dilinde konuşur.
Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: "İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insanın yüreğindeki eğilimler çocukluğundan itibaren kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim."