Examples of using "Crown" in a sentence and their turkish translations:
Bir taç görüyorum.
Tacımı kaybettim.
Taç görüyorum.
- Haç yoksa taht da yok.
- Emeksiz yemek olmaz!
Burada bir taç var.
Kral her zaman bir taç giyer.
Bir taca mı bakıyorsun?
Kraliçe'nin tacı altından yapılmıştır.
Taç, kralların sembolüdür.
O, kralın başına bir taç koydu.
Bir fincan kahve bir kron mu?
Taç başın üzerinde.
Dolayısıyla oradan da o meşhur aşağıda gördüğünüz tacı buldu.
Bu kitap, tacını kaybeden bir kral hakkında.
Herkes kral, ama taç takan yok.
Vlad'ın yönetiminin düşmanı olanlara karşı katliam gerçekleştirdi.
Gözümün nuru, başımın tacısın.
Korkunç avcılar, pusu kuran yırtıcılar ve zehirli katiller taç için yarışacak.
Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.
Bir fincan kahve bir kron.
27 Aralık 1923'te, veliaht prens Daisuke Namba tarafından vuruldu.
O zaman Pilatus İsa'yı tutup kamçılattı. Askerler de dikenlerden bir taç örüp O'nun başına geçirdiler. Sonra O'na mor bir kaftan giydirdiler. Önüne geliyor, “Selam, ey Yahudiler'in Kralı!” diyor, yüzüne tokat atıyorlardı.