Examples of using "Believing" in a sentence and their turkish translations:
Görmek inanmaktır.
Her şeye inanmak zayıflıktır ve hiçbir şeye inanmamak aptallıktır.
Sami, Leyla'ya inanmıyor.
Bana inandığın için teşekkürler.
Buna inanmakta sorun yaşıyorum.
Sevmek inanmanın yarısıdır.
Sami, İsa'ya inanmaya başladı.
Ben hâlâ ona inanmakta sorun yaşıyorum.
Ki biz bugün dahi inanmakta güçlük çekiyoruz
Onun söylediği şeye inanmaktan kendimi alamıyorum.
Buna inanmakta hiçbir sıkıntı görmüyorum.
Buna inanmak için iyi dayanakları var.
Tom'un Mary'nin gerçekten onu sevdiğine inanma sorunu vardı.
kendi çevrenizdeki insanların birtakım dış gruplardan
O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu
Sami, Leyla'nın güvende olduğuna inanarak uzaklaştı.
Tom'un bunu yaptığına pek inanasım gelmiyor.
Bu efsaneye inanmak için iyi bir sebebimiz var
Birçok insan artık kimseye inanmıyor.
Bana inandığın için sana tekrar teşekkür etmek istiyorum.
Tom Mary'nin söylediğine inanarak zor zaman geçiriyor.
bir süre sonra ise artık söylediğin yalana kendin inanmaya başlıyorsun
Romeo, Juliet'in öldüğünü düşünerek, kendini öldürmeye karar verdi.
Kendisinin suçlu olmadığına inanmakta yalnız değiliz.
Noel Baba'ya inanmayı bıraktığında kaç yaşındaydın?
Kendime inanmakta zorlanıyorum.
Onun güzel bir kadın olduğuna inanmakta yalnızız.
Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.
Kalbinden inanmak zihninle anlamaktan daha önemlidir.
Tom'un Mary'nin gerçekten onunla birlikte çıkmak isteyeceğine inanma sorunu vardı.
- Buna inanmam zor.
- Buna inanmak benim için zordur.
Onlar görmek inanmaktır diyorlar.
Tom'un Mary'nin gerçekten onunla birlikte çıkmak isteyeceğine inanma sorunu vardı.
O, İnkaların efsanevi altın şehrini bulduğuna inanarak öldü.
İmparator Manuel, Bizans'ın Türklere katılacağına inanarak meclisten ayrıldı
Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
Onun dürüst bir adam olduğunu düşünmekle büyük bir hata yaptım.