Translation of "Believing" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Believing" in a sentence and their turkish translations:

Seeing is believing.

Görmek inanmaktır.

Believing everything is weakness, and believing nothing is foolishness.

Her şeye inanmak zayıflıktır ve hiçbir şeye inanmamak aptallıktır.

Sami isn't believing Layla.

Sami, Leyla'ya inanmıyor.

Thanks for believing in me.

Bana inandığın için teşekkürler.

I'm having trouble believing it.

Buna inanmakta sorun yaşıyorum.

Loving is half of believing.

Sevmek inanmanın yarısıdır.

Sami started believing in Jesus.

Sami, İsa'ya inanmaya başladı.

I still have trouble believing it.

Ben hâlâ ona inanmakta sorun yaşıyorum.

Which we have difficulty believing even today

Ki biz bugün dahi inanmakta güçlük çekiyoruz

I cannot help believing what he says.

Onun söylediği şeye inanmaktan kendimi alamıyorum.

I don't have any trouble believing that.

Buna inanmakta hiçbir sıkıntı görmüyorum.

He has good grounds for believing that.

Buna inanmak için iyi dayanakları var.

- Tom had trouble believing that Mary actually liked him.
- Tom had trouble believing Mary actually liked him.

Tom'un Mary'nin gerçekten onu sevdiğine inanma sorunu vardı.

Are things like believing that your in-group

kendi çevrenizdeki insanların birtakım dış gruplardan

In those years, people had difficulty believing this.

O yıllarda insanlar buna inanmakta güçlük çekiyordu

Sami drove away, believing that Layla was safe.

Sami, Leyla'nın güvende olduğuna inanarak uzaklaştı.

- I'm having a hard time believing Tom did that.
- I'm having a hard time believing that Tom did that.

Tom'un bunu yaptığına pek inanasım gelmiyor.

We have good reason for believing in this myth.

Bu efsaneye inanmak için iyi bir sebebimiz var

A lot of people stop believing anyone at all

Birçok insan artık kimseye inanmıyor.

I want to thank you again for believing me.

Bana inandığın için sana tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Tom has a hard time believing anything Mary says.

Tom Mary'nin söylediğine inanarak zor zaman geçiriyor.

After a while you start believing the lie you told

bir süre sonra ise artık söylediğin yalana kendin inanmaya başlıyorsun

Romeo, believing that Juliet was dead, decided to kill himself.

Romeo, Juliet'in öldüğünü düşünerek, kendini öldürmeye karar verdi.

We are not alone in believing that he is not guilty.

Kendisinin suçlu olmadığına inanmakta yalnız değiliz.

How old were you when you stopped believing in Santa Claus?

Noel Baba'ya inanmayı bıraktığında kaç yaşındaydın?

- I'm having trouble believing it myself.
- I hardly believe it myself.

Kendime inanmakta zorlanıyorum.

We are alone in believing that she is a beautiful woman.

Onun güzel bir kadın olduğuna inanmakta yalnızız.

Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent.

Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.

Believing in your heart is more important than understanding with your mind.

Kalbinden inanmak zihninle anlamaktan daha önemlidir.

- Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him.
- Tom had trouble believing Mary would actually want to go out with him.

Tom'un Mary'nin gerçekten onunla birlikte çıkmak isteyeceğine inanma sorunu vardı.

- It is hard for me to believe this.
- I have difficulty believing that.

- Buna inanmam zor.
- Buna inanmak benim için zordur.

- They say that to see is to believe.
- They say that seeing is believing.

Onlar görmek inanmaktır diyorlar.

Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him.

Tom'un Mary'nin gerçekten onunla birlikte çıkmak isteyeceğine inanma sorunu vardı.

He died believing that he had found the fabled golden city of the Incas.

O, İnkaların efsanevi altın şehrini bulduğuna inanarak öldü.

Emperor Manuel left the gathering firmly believing that Byzantium was doomed to be absorbed by

İmparator Manuel, Bizans'ın Türklere katılacağına inanarak meclisten ayrıldı

A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.

Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.

- In believing him to be an honest man, I was seriously in error.
- I made a big mistake thinking he was an honest man.

Onun dürüst bir adam olduğunu düşünmekle büyük bir hata yaptım.