Translation of "Loving" in Turkish

0.017 sec.

Examples of using "Loving" in a sentence and their turkish translations:

Children need loving.

Çocukların sevilmeye ihtiyacı vardır.

Tom is loving.

Tom sevgi dolu.

I'm loving it.

Bunu seviyorum.

Tom had loving parents.

Tom'un seven ebeveynleri vardı.

Tom was so loving.

Tom çok şefkatliydi.

Tom is fun-loving.

- Tom keyfine düşkündür.
- Tom bir keyif adamı.
- Tom zevk ve eğlenceye düşkün biridir.

- We are a peace-loving nation.
- We're a peace-loving nation.

Biz barış seven bir milletiz.

- I've never stopped loving you.
- I have never stopped loving you.

Seni sevmekten hiç vazgeçmedim.

It is always worth loving.

Sevgi için her zaman değer.

I have a loving family.

Sevgi dolu bir ailem var.

She has a loving family.

Onun şefkatli bir ailesi var.

He had a loving family.

Onun şefkatli bir ailesi vardı.

I've never stopped loving Mary.

Mary'yi sevmekten asla vazgeçmedim.

I've never stopped loving Tom.

Tom'u sevmekten hiç vazgeçmedim.

Tom never stopped loving you.

Tom seni sevmekten asla vazgeçmedi.

God's tired of loving us.

Tanrı bizi sevmekten yoruldu.

Iranian people are peace loving.

İran halkı barışseverdir.

I never stopped loving you.

Seni sevmekten hiç vazgeçmedim.

She is not animal-loving.

O, hayvansever değil.

Thank you for loving me.

Beni sevdiğin için teşekkür ederim.

I'll never stop loving you.

Seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim.

I've never stopped loving them.

Onları sevmekten asla vazgeçmedim.

I've never stopped loving him.

Onu sevmekten asla vazgeçmedim.

I've never stopped loving her.

Onu sevmekten asla vazgeçmedim.

Loving is half of believing.

Sevmek inanmanın yarısıdır.

Tom never stopped loving Mary.

Tom Mary'yi sevmekten hiç vazgeçmedi.

Living means singing and loving.

- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek anlamına gelir.
- Yaşamak, şarkı söylemek ve sevmek demektir.

I can't help loving you.

Seni sevmemek elimde değil.

Tom won't stop loving Mary.

Tom, Mary'yi sevmekten vazgeçmeyecek.

Sami was loving that attention.

Sami o ilgiyi çok seviyordu.

How do we start loving ourselves?

Kendimizi sevmeye nasıl başlarız?

Loving is the essence of life.

Sevmek yaşamın özüdür.

Linda was a very loving mother.

Linda çok sevecen bir anneydi.

- Children need loving.
- Children need love.

Çocukların sevgiye ihtiyacı var.

Tom will never stop loving Mary.

Tom Mary'yi sevmekten asla vazgeçmeyecek.

My husband is loving and caring.

Kocam sevecen ve sempatik.

When did you start loving me?

Ne zaman beni sevmeye başladın?

They are a peace-loving people.

Onlar barışsever insanlardır.

Tom is a very loving person.

Tom çok sevgi dolu bir kişidir.

Layla seemed a very loving mother.

Leyla çok sevecen bir anne gibi görünüyordu.

I could never stop loving you.

- Seni sevmekten kendimi hiç alamadım.
- Seni sevmekten asla vazgeçemedim.

Temporary forest pools attract water-loving frogs.

Geçici orman havuzları suyu çok seven kurbağaları çeker.

Tom grew up in a loving home.

Tom sevgi dolu bir evde büyüdü.

Rose is a loving and caring lady.

Rose sevgi dolu ve şefkatli bir bayan.

Tom is a loving and caring gentleman.

Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.

Tom is loving every minute of it.

Tom bunun her dakikasını seviyor.

I'm never going to stop loving you.

Asla seni sevmekten vazgeçmeyeceğim.

Tom's family is close-knit and loving.

- Tom'un ailesi canciğer kuzu sarması gibidir.
- Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.

She was a loving wife and mother.

O şefkatli bir eş ve anneydi.

Thanks for loving a fool like me.

Benim gibi bir kaçığı sevdiğin için teşekkürler.

I can't imagine loving anybody that much.

Birini bu kadar çok sevmeyi hayal bile edemiyorum.

Sami portrayed himself as a loving husband.

Sami kendini sevgi dolu bir koca olarak betimledi.

An as manageable, normal, loving relationship with her,

babası, ben ve kızım

He's loving, he's kind, he's sensitive, he's nurturing,

İyidir, kibardır, hassastır ve korumacıdır,

I am loving Tatoeba despite all its imperfections.

Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.

What's the difference between liking and loving someone?

Birinden hoşlanmak ve birini sevmek arasındaki fark nedir?

Loving to work is the key to happiness.

Çalışmayı sevmek mutluluk için anahtardır.

You are fortunate to have such loving parents.

Böylesine şefkatli bir aileye sahip olduğun için şanslısın.

Tom is a very fun-loving young man.

Tom eğlenceyi çok seven genç bir adamdır.

Be loyal to women. Loving them isn't enough.

Kadınlara karşı sadık ol. Onları sevmek yeterli değil.

Tom is never going to stop loving Mary.

Tom asla Mary'yi sevmeyi bırakmayacak.

Grief is the natural price we pay for loving.

Keder, sevgi uğruna ödediğimiz doğal bir bedeldir.

It is pleasant to watch a loving old couple.

Sevgi dolu yaşlı bir çifti izlemek keyifli.

We stop loving ourselves when no one loves us.

Kimse bizi sevmeyince kendimizi sevmekten vazgeçeriz.

A loving heart is the beginning of all knowledge.

Seven bir kalp, tüm bilginin başlangıcıdır.

What kind of society we became, we became mafia-loving

nasıl bir toplum olduk da mafyaları sever hale geldik

There is more pleasure in loving than in being loved.

Sevmekte sevilmekten daha fazla zevk vardır.

You'd never meet a kinder, more loving person than Mary.

Sen asla Mary'den daha nazik, daha sevgi dolu bir kişiyle tanışmayacaksın.

- Don't you love me anymore?
- Have you stopped loving me?

Artık beni sevmiyor musun?

Sami sacrificed his loving wife on the altar of greed.

Sami sevdiği karısını açgözlülüğün sunağında kurban etti.

I cannot help loving her in spite of her many faults.

Birçok hatalarına rağmen onu sevmekten kendimi alamıyorum.

People can choose to start loving, but can't choose to stop.

İnsanlar sevmeye başlamayı seçebilirler ama durdurmayı seçemezler.

Layla and Sami did seem to enjoy a true loving bond.

Leyla ve Sami gerçek bir sevgi bağının tadını çıkarıyor gibi görünüyorlardı.

I can't imagine loving anybody as much as Tom seems to love Mary.

Tom'un Mary'yi seviyor göründüğü kadar çok birini sevmeyi düşünemiyorum.

- Tom is a hedonist.
- Tom is a bon vivant.
- Tom is fun-loving.

- Tom bir hedonist.
- Tom bir keyif adamı.
- Tom zevk ve eğlenceye düşkün biridir.
- Tom bir sefa pezevengi.

Because that's the purest way of loving life that I was able to find

çünkü yaklaşık 80 yıllık ömrümde anladım ki

After his near-death experience, Tom was a much more loving and less judgemental person.

Ölüme yakın deneyiminden sonra Tom daha sevgi dolu ve daha ön yargısız bir insan olmuştu.

It proved a loving marriage, and great source  of strength to Davout in the years ahead.

Önümüzdeki yıllarda Davout için sevgi dolu bir evlilik ve büyük bir güç kaynağı oldu.

One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.

Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.

To be in love is not the same as loving. You can be in love with a woman and still hate her.

Aşık olmak sevmekle aynı değildir. Bir bayana aşık olabilirsin ve hâlâ ondan nefret edebilirsin.

- A man has free choice to begin love, but not to end it.
- People can begin to love when they choose, but they have no choice when it comes to ending love.
- People can choose to start loving, but can't choose to stop.
- People can easily start loving, but not so easily stop.

İnsanlar kolayca sevmeye başlayabilir ama çok kolayca durduramaz.