Translation of "Half" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Half" in a sentence and their turkish translations:

She half dragged, half carried the log.

O, tomruğu yarı yarıya sürükledi, yarı yarıya taşıdı.

- Cut it in half.
- Cut in half.

Onu ikiye kes.

- I'm often half-asleep.
- I'm often half asleep.

Ben sık sık yarı uykuluyum.

Just eat half!

Sadece yarısını ye!

You're half right.

- Yarı haklısın.
- Hemen hemen haklısın.
- Kısmen haklısın.
- Kısmen haklısınız.
- Yarı yarıya haklısın.

We're half right.

Kısmen haklıyız.

I'm half Japanese.

Ben yarı Japonum.

Give me half.

Bana yarısını ver.

So, is the glass half full or half empty?

Yani, bardak yarı dolu ya da yarı boş mu?

- Don't leave things half done.
- Don't leave things half finished.

İşleri yarım bırakma.

- Starting is half the task.
- Starting is half the battle.

Başlamak mücadelenin ​​yarısıdır.

- Thomas has a half-sister.
- Tom has a half-sister.

Tom'un bir tane üvey kız kardeşi vardır.

- Tom is my half brother.
- Tom is my half-brother.

Tom benim üvey erkek kardeşim.

Where's your better half?

Senin hayat arkadaşın nerede?

Cut it in half.

Onu ikiye kes.

I'm often half-asleep.

Ben çoğunlukla yarı uykudayım.

She's my half-sister.

O benim üvey kız kardeşim.

He's my half-brother.

O benim üvey erkek kardeşim.

I was half asleep.

Yarı uykuluydum.

You're only half finished.

Sen sadece yarılanmışsın.

It was half full.

O yarım doluydu.

Tom looks half asleep.

Tom yarı uyuyor gibi görünüyor.

It's half past one.

Saat bir buçuk.

Half an hour passed.

Yarım saat geçti.

I was half right.

Kısmen haklıydım.

I'm still half asleep.

Ben hâlâ yarı uykudayım.

I only need half.

Sadece yarısına ihtiyacım var.

Tom was half naked.

Tom yarı çıplaktı.

I'm Tom's half brother.

Ben Tom'un üvey erkek kardeşiyim.

Tom was half asleep.

Tom yarı uykudaydı.

Tom was half right.

Tom yarı yarıya haklıydı.

Divide this in half.

Bunu ikiye böl.

It's half past three.

Saat üç buçuk.

You were half right.

Kısmen haklıydın.

Tom is half asleep.

Tom yarı uykuda.

Tom laughed half-heartedly.

Tom isteksizce güldü.

I'm half your age.

Ben senin yarı yaşındayım.

You look half asleep.

Sen yarı uykuda görünüyorsun.

Tom was half-asleep.

Tom yarı uyanıktı.

He's a half-wit.

Yarım akıllının biri.

- We have a half-dozen eggs.
- We have half a dozen eggs.

Yarım düzine yumurtamız var.

- Tom died half a year later.
- Tom died a half year later.

Tom yarım yıl sonra öldü.

- Well begun is half done.
- A good start is half the work.

İyi bir başlangıç, işi yarı yarıya bitirmek demektir.

- Well begun is half done.
- Making a good start is half the battle.
- A good start is half the work.

İyi bir başlangıç, işin yarısıdır.

The other half were decreased.

Diğer yarısı ise azalmıştı.

About a half hour each,

Her biri yaklaşık yarım saatti

Half the students were absent.

Öğrencilerin yarısı yoktu.

It took half an hour.

O yarım saat sürdü.

Give me half of it.

Bana onun yarısını verin.

I'm often only half awake.

Ben sık sık yarı uyanığım.

It's almost half past eleven.

Saat neredeyse yedi buçuktur.

I'm often only half-awake.

Ben genellikle sadece yarı uyanığım.

The movie wasn't half bad.

Film hiç de fena değildi.

The bun was half eaten.

Çöreğin yarısı yenmişti.

She ran outside half-naked.

O yarı çıplak dışarıya koştu.

Tom was half expecting this.

Tom bunun yarısını bekliyordu.

Half the suspects were white.

Şüphelilerin yarısı beyazdı.

Knowing is half the battle.

Bilmek işin en zor tarafıdır.

It's exactly half-past eight.

Saat tam olarak sekiz buçuk.

I have a half brother.

Üvey bir erkek kardeşim var.

I've got half an hour.

Yarım saatim var.

She looks half her age.

O, yarı yaşında görünüyor.

It's only half the story.

- O sadece yarım hikaye.
- O sadece hikayenin yarısıdır.

That's only half the story.

Bu sadece hikayenin yarısı.

I already gave you half.

Ben zaten sana yarısını verdim.

The job is half done.

İş yarım yapıldı.

Fold the leaf in half.

- Yaprağı yarıya katla.
- Yaprağı yarıya katlayın.

Tom was only half joking.

Tom sadece kısmen şaka yapıyordu.

This is only half correct.

Bu sadece yarım doğrudur.

Cut the paper in half.

Kağıdı yarıya böl.

Wake up. You're half asleep.

Uyan. Yarı uykulusun.

This work is half-done.

Bu iş yarım.

Half of them don't work.

Onların yarısı çalışmıyor.

Tom's eyelids were half open.

Tom'un göz kapakları yarı açık.

Half of them are students.

Onların yarısı öğrenci.

Tom has a half-brother.

Tom'un bir üvey erkek kardeşi var.

Tom is half your age.

Tom senin yarı yaşında.

Tom is Mary's half-brother.

Tom Mary'nin üvey erkek kardeşi.

Tom looks half his age.

Tom yarı yaşında gösteriyor.

Loving is half of believing.

Sevmek inanmanın yarısıdır.

Half of you are idiots.

Sizin yarınız aptalsınız.

Don't leave things half done.

İşlerinizi yarım yapılmış bırakmayın.

Tom is half Mary's age.

Tom, Mary'nin yarı yaşındadır.

Tom ran a half-marathon.

Tom bir yarı maraton koştu.

Mary is my half-sister.

Mary benim üvey kız kardeşim.

Tom is only half joking.

Tom sadece yarı şaka yapıyor.

These are half price today.

Bunlar bugün yarı fiyatına.

You're half an hour late.

Yarım saat geç kaldın.

The door is half open.

Kapı yarı açıktır.

The door is half closed.

Kapı yarı kapalıdır.

The door was half open.

Kapı yarı açıktı.