Translation of "Behaviour" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Behaviour" in a sentence and their turkish translations:

Your behaviour is intolerable.

Sizin davranışınız dayanılmaz.

- Your behavior was disgraceful.
- Your behaviour was disgraceful.
- Your behaviour was shameful.

Senin davranışın yüz kızartıcıydı.

His behaviour is sometimes weird.

Bazen onun garip bir davranışı vardır.

Lying is not good behaviour.

Yalan söylemek iyi davranış değildir.

Her behaviour is very vulgar.

Onun davranışı çok kaba.

Her behaviour just isn't socially acceptable.

Onun davranışı henüz toplumsal olarak kabul edilebilir değildir.

Mary decided to ignore Tom's behaviour.

Mary Tom'un davranışını görmezden gelmeye karar verdi.

Ingratiating behaviour can be really annoying.

Sokulgan davranış gerçekten can sıkıcı olabilir.

Don't let envy control your behaviour!

Kıskançlığın davranışını kontrol etmesine izin verme!

This child's behaviour is just terrible.

Bu çocuğun davranışı sadece korkunç.

The lady's behaviour was always dignified.

Bayanın davranışı her zaman onurluydu.

- He behaved badly.
- His behaviour was bad.

O kötü davrandı.

I apologize in advance for his behaviour.

Onun davranışları için şimdiden özür dilerim.

This man's behaviour is mysterious and suspect.

Bu adamın davranışı gizemli ve şüphelidir.

Tom's behaviour is unpredictable when he's drunk.

Tom'un davranışları sarhoş olduğunda tahmin edilemez.

He doesn't tolerate that type of behaviour.

O tür bir davranışa tahammül etmez.

Some people will find his behaviour strange.

Bazı insanlar onun davranışını tuhaf bulacaklar.

The behaviour of many people is questionable.

Birçok insanın davranışları şüpheli.

Your behaviour was totally out of order.

Davranışın tamamen bozuk.

Behaviour is the highest form of preaching.

Davranış vaazın en yüksek biçimidir.

I am fed up with his behaviour.

Onun davranışından usandım.

There is no excuse for his behaviour.

Davranışın için mazaret yok.

She changed her behaviour in last two years.

Son iki yıl içinde, onun davranışını değiştirdi.

Tom felt demoralised by his boss's intimidating behaviour.

Tom patronunun korkutucu davranışından morali bozulmuş hissetti.

Tom cannot guarantee his behaviour when he drinks.

İçki içtiği zaman Tom davranışını garanti edemez.

- Your behaviour was shameful.
- Your behavior was shameful.

Senin davranışın utanç vericiydi.

Tom doesn't realise how his behaviour affects others.

Tom kendi davranışlarının başkalarını nasıl etkilediğini fark etmiyor.

- Your behavior was disgraceful.
- Your behaviour was disgraceful.

Davranışın utanç vericiydi.

After about five drinks, Tom's behaviour becomes unpredictable.

Yaklaşık beş içkiden sonra, Tom'un davranışı öngörülemez olur.

I don't know the motives for Marlon's behaviour.

Marlon'un davranışının nedenlerini bilmiyorum.

The referee sent Tom off for unsportsmanlike behaviour.

Hakem sportmenlik dışı davranışı nedeniyle Tom'u gönderdi.

Tom has no idea how his behaviour affects others.

Tom'un onun davranışlarının başkalarını nasıl etkilediği hakkında hiçbir fikri yoktu.

Tom's behaviour had very negative effects on his workmates.

Tom'un davranışlarının onun iş arkadaşları üzerinde çok olumsuz etkileri vardı.

We see the same behaviour in cats and dogs.

Aynı davranışı kedilerde ve köpeklerde de görüyoruz.

- My behavior was very odd.
- My behaviour was very strange.

Benim davranışım çok tuhaftı.

Bit by bit, he could attract her with his behaviour.

Yavaş yavaş, davranışı ile onu çekebildi.

I'm watching your behaviour and don't even know what to think.

Ben senin davranışlarını izliyorum ve ben bile ne düşünülür bilmiyorum.

The child's behaviour and attitude towards his fellow students was exemplary.

Çocuğun okul arkadaşlarına karşı davranışı ve tutumu ibret vericiydi.

- We were surprised by his behavior.
- We were surprised by his behaviour.

Onun davranışı bizi şaşırttı.

- I'm not proud of my behaviour.
- I'm not proud of my behavior.

Davranışımla gurur duymuyorum.

Tom did not consider that he was responsible for his brother's behaviour.

Tom kardeşinin davranışlarından sorumlu olduğunu dikkate almadı.

The poor mother could not endure the unfilial behaviour of her son.

Zavallı anne oğlunun saygısız davranışına tahammül edemedi.

- Tom needs to change his behavior.
- Tom needs to change his behaviour.

Tom'un davranışını değiştirmesi gerekiyor.

It's evident that human behaviour is more dangerous for the environment than radiation.

Apaçık ortadadır ki, insan davranışları çevre için radyasyondan daha tehlikelidir.

Tom had been on his best behaviour. Mary's parents were taken with him.

Tom en iyi davranışını yapıyordu. Mary'nin ailesi onunla birlikte götürüldü.

- Tom's behaviour at the party was inexcusable.
- Tom's behavior at the party was inexcusable.

Tom'un partideki davranışı affedilmezdi.

- Her behavior was a departure from the normal.
- Her behaviour was out of the ordinary.

Davranışı sıradışıydı.

- Her behavior isn't normal for a young girl.
- Her behaviour isn't normal for a young girl.

Onun davranışı genç bir kız için normal değil.

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.

Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.