Translation of "Maakt" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "Maakt" in a sentence and their turkish translations:

- Maakt niet uit.
- Het maakt niets uit.

Fark etmez

- Wat maakt je blij?
- Wat maakt je gelukkig?

Seni mutlu kılan nedir?

- Tom maakt moeilijk vrienden.
- Tom maakt moeilijk vriendjes.

- Tom arkadaş edinmekte zorluk çekiyordu.
- Tom arkadaş bulmakta sıkıntı yaşadı.

Iedereen maakt fouten.

- Herkes hata yapar.
- Herkes hatalar yapar.

Dat maakt nieuwsgierig.

O ilgi çekici.

Liefde maakt blind.

Aşk seni kör yapıyor.

Tom maakt grappen.

Tom şaka yapıyor.

Tom maakt ontbijt.

Tom kahvaltı hazırlıyor.

Hij maakt thee.

O çay yapıyor.

Daniel maakt mangosap.

Daniel mango suyu yapıyor.

Werk maakt vrij.

Çalışmak özgür kılar.

Ze maakt lawaai.

- O ses çıkarıyor.
- O, gürültü yapıyor.

Wat de ene sterk maakt, maakt de andere kapot.

Birini güçlendiren şey diğerini öldürür.

- Ook Tom maakt me gelukkig.
- Ook mij maakt Tom gelukkig.

Tom da beni mutlu ediyor.

- Dat maakt mij niets uit.
- Dat maakt mij niet uit.

Benim için fark etmez.

Het maakt je sterker,

Ayrıca bir güç kaynağı

Dit maakt ons ongemakkelijk.

Bu bir iç rahatsızlığa neden olur.

Dat maakt me gek.

Bu beni çileden çıkarıyor.

Melk maakt ons sterk.

Süt bizi güçlendirir.

Niets maakt me bang.

Hiçbir şeyden korkmam.

Lezen maakt me blij.

Okuma beni mutlu eder.

Tom maakt Ken belachelijk.

Tom Ken ile alay ediyor.

Tom maakt me bang.

Tom beni korkutuyor.

Geld maakt niet gelukkig.

Para mutluluğu satın almaz.

Ze maakt me blij.

O beni mutlu ediyor.

Tom maakt zich zorgen.

Tom endişeli.

Wiskunde maakt me bang.

Matematik beni korkutuyor.

Cultuur maakt talen kapot.

Kültür dilleri tahrip eder.

Die fabriek maakt speelgoed.

O fabrika oyuncak üretir.

Hij maakt zich klaar.

Hazırlanıyor.

Dat maakt het makkelijker.

Bu onu kolaylaştırır.

Waarom maakt het uit?

Bu neden önemli?

God maakt geen fouten.

Allah hatalar yapmaz.

Tom maakt veel lawaai.

Tom gürültülüdür.

Maakt Tom een grapje?

Tom dalga mı geçiyor?

Jij maakt me gelukkig.

Sen beni mutlu ediyorsun.

Zorg maakt grijze haren.

- Ağacı kurt, insanı dert yer.
- Ağacı nem, insanı gam yer.

Dat maakt haar woedend.

Bu durum onu sinirlendirir.

Wat maakt Amerika Amerika?

Amerika'yı Amerika yapan nedir?

Bier maakt alles beter.

Bira her şeyi daha iyi yapar.

Bier maakt me slimmer.

Bira beni daha akıllı yapar.

Bier maakt veel schuim.

Bira çok köpürür.

Het maakt geen verschil!

Fark etmez!

- Tom maakt vaak fouten.
- Tom maakt regelmatig fouten.
- Tom maakt dikwijls fouten.
- Tom vergist zich regelmatig.
- Tom maakt geregeld fouten.
- Tom vergist zich geregeld.

Tom sık sık hata yapar.

- Eén zwaluw maakt nog geen zomer.
- Eén zwaluw maakt de lente niet.

- Bir çiçekle yaz gelmez.
- Bir çiçekle bahar olmaz.

...waar jij de keuzes maakt.

sizin yardımınıza ihtiyacım var.

Dit vuur maakt het verschil.

Bu ateş büyük bir fark yaratıyor.

Je maakt hier een incisie

Buradan bir kesik açarsınız

Maar maakt mijn kunst mogelijk.

aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey.

- Maakt niet uit.
- Laat maar.

- Aldırma.
- Takma kafana.
- Salla gitsin.

Totoro maakt met iedereen vrienden.

Totoro herkesle arkadaşlık yapar.

Hij maakt vaak mensen boos.

O sık sık insanları kızdırır.

Hij maakt me echt boos.

O beni gerçekten kızdırır.

Hij maakt wijn van druiven.

O üzümlerden şarap yapar.

Geld maakt alle deuren open.

Para bütün kapıları açar.

Je maakt een grapje, niet?

- Şaka yapıyorsun, değil mi?
- Dalga geçiyorsun, değil mi?

Het maakt alle kinderen gelukkig.

Bu bütün çocukları mutlu yapıyor.

Mijn moeder maakt vaak pastasalade.

Annem sık sık makarna salatası yapar.

Honger maakt rauwe bonen zoet.

Açlık her şeye iyi tat verir.

Hij maakt een slechte indruk.

O, olumsuz bir izlenim bırakıyor.

Goedemorgen, hoe maakt u het?

Günaydın, nasılsın?

Deze film maakt kinderen bang.

Bu film çocuklar için korkutucu.

Deze stofzuiger maakt veel lawaai.

Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor.

Waarom maakt het je ongerust?

O neden seni rahatsız ediyor?

Dat lawaai maakt me gek.

O gürültü beni kızdırıyor.

Zwemmen maakt je benen sterker.

Yüzme bacaklarını daha güçlü yapar.

Dat maakt me echt bang.

Beni gerçekten korkutan şey bu.

Het maakt al het verschil.

- Bu yeni bir soluk getirir.
- Bu fark yaratır.

Dat maakt mij niets uit.

Benim için fark etmez.

Mijn moeder maakt een taart.

Annem kek yapar.

Het lawaai maakt me gek.

Gürültü beni delirtiyor.

Deze pijn maakt mij kapot.

Ağrı beni öldürüyor.

Roomboter maakt men van melk.

- Tereyağı sütten yapılır.
- Tereyağı sütten olur.

Dit antwoord maakt me boos.

Bu cevap beni kızdırıyor.

Elke fout maakt me sterker.

Her hata beni daha güçlü yaptı.

Ze maakt het avondeten klaar.

O akşam yemeği hazırlıyor.

Muziek maakt ons leven gelukkig.

Müzik yaşamımızı mutlu eder.

Dat maakt mij niet uit.

Bu benim için önemli değil.

Tom maakt zijn spaghetti pikant.

Tom, spagettisini baharatlı yapar.