Translation of "Klinkt" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Klinkt" in a sentence and their turkish translations:

- Dat klinkt eerlijk.
- Dat klinkt rechtvaardig.
- Dat klinkt fair.

Bu kulağa adil geliyor.

- Je klinkt boos.
- Je klinkt kwaad.

Öfkeli görünüyorsun.

- Dat klinkt fantastisch.
- Dat klinkt geweldig.

- O muhteşem görünüyor.
- O harika görünüyor.
- O, kulağa harika geliyor.

- Dat klinkt mooi.
- Dat klinkt prachtig.

O güzel görünüyor.

- Tom klinkt nerveus.
- Tom klinkt zenuwachtig.

Tom sinirli görünüyor.

Klinkt goed!

Kulağa hoş geliyor!

- Hoe klinkt het?
- Waar klinkt het naar?

Kulağa nasıl geliyor?

- Dat klinkt heel interessant.
- Dit klinkt erg interessant.
- Dat klinkt erg interessant.

Kulağa çok ilginç geliyor.

- Uw plan klinkt uitstekend.
- Jouw plan klinkt uitstekend.

Planın muhteşem görünüyor.

- Dat verhaal klinkt geloofwaardig.
- Het verhaal klinkt echt.

Hikaye gerçek görünüyor.

- Deze taal klinkt prachtig.
- Deze taal klinkt mooi.

Bu dil kulağa güzel geliyor.

Dit klinkt verdacht.

Bu şüpheli görünüyor.

Dat klinkt eng.

O korkutucu görünüyor.

Dat klinkt fantastisch.

O harika görünüyor.

Hij klinkt boos.

O kızgın görünüyor.

Dat klinkt verschrikkelijk.

O berbat görünüyor.

Dat klinkt geweldig.

O heyecan verici görünüyor.

Dat klinkt bekend.

O tanıdık geliyor.

Tom klinkt serieus.

Tom ciddi görünüyor.

Dat klinkt overbodig.

O gereksiz görünüyor.

Dat klinkt goed.

O iyi görünüyor.

Dat klinkt vreselijk.

O korkunç görünüyor.

Dat klinkt leuk.

O eğlenceli görünüyor.

Dit klinkt goed.

Bu iyi görünüyor.

Dit klinkt gezond.

Bu sağlıklı görünüyor.

Het klinkt geweldig!

Harika görünüyor!

Je klinkt bang.

Korkmuş görünüyorsun.

- Het klinkt geweldig.
- Dat klinkt fantastisch.
- Het lijkt geweldig.

O harika görünüyor.

- Je klinkt nerveus.
- U klinkt nerveus.
- Jullie klinken nerveus.

Sinirli görünüyorsun.

- Jouw Engels klinkt niet lelijk.
- Je Engels klinkt niet lelijk.

İngilizcen kötü görünmüyor.

Dit klinkt erg interessant.

- O, ilginç görünüyor.
- Kulağa çok ilginç geliyor.

Het verhaal klinkt echt.

Hikaye gerçek görünüyor.

U klinkt niet overtuigd.

Sen emin görünmüyorsun.

Dat klinkt me vreemd.

Benim için kulağa garip geliyor.

Die taal klinkt prachtig.

O dil çok güzel geliyor.

Dit liedje klinkt droevig.

Bu şarkı üzücü görünüyor.

Zijn verhaal klinkt correct.

- Onun hikayesi gerçek görünüyor.
- Hikayesi kulağa doğru geliyor.
- Hikayesi kulağa gerçek geliyor.

Dit klinkt goed hoor.

Kulağa hoş geliyor.

Wat ze zei, klinkt raar.

Onun söylediği tuhaf görünüyor.

Mijn verklaring klinkt misschien vreemd.

Açıklamam tuhaf görünebilir.

Voor mij... Dit klinkt misschien hard...

Bana göre... Söylediklerim zalimce gelebilir

Ik weet dat dat gek klinkt.

Ben onun çılgınca göründüğünü biliyorum.

Esperanto klinkt een beetje als Italiaans.

Esperanto biraz İtalyancaya benziyor.

Dat klinkt als een goede keuze.

Kulağa iyi bir seçenekmiş gibi geliyor.

Dat klinkt als een vrij goed voorstel.

O oldukça iyi bir öneri gibi görünüyor.

Dat klinkt als muziek in mijn oren.

Bunu duymak harika.

Nu is toekomstige geschiedenis net hoe het klinkt.

Gelecek tarihi anlaşıldığı gibi.

Diep gerommel klinkt door de jungles van Borneo.

Borneo yağmur ormanları tok gürlemelerle yankılanıyor.

Dat klinkt te mooi om waar te zijn.

O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.

Dat klinkt als iets wat je zou doen.

Yaptığın bir şey gibi görünüyor.

Ik denk dat dat een beetje raar klinkt.

Sanırım bu biraz aptalca görünüyor.

- Zijn verhaal klinkt raar.
- Zijn verhaal lijkt vreemd.

Onun hikayesi garip görünüyor.

Dat liedje klinkt mij bekend in de oren.

O şarkı bana tanıdık geliyor.

Herinner je je niet eens meer hoe het klinkt.

neye benzediğini bile hatırlamıyorsunuz.

Het klinkt ouderwets, maar ze waren hun tijd ver vooruit.

Biraz eski moda gibi ama o zamanlar bunun bir nedeni vardı.

- Het is volkomen logisch.
- Het klinkt heel zinvol.
- Dat is volkomen logisch.

Çok anlamlı.

- Dat is vreemd, maar waar.
- Dat klinkt vreemd, maar het is waar.

- Garip, ama gerçek.
- Tuhaf, ama gerçek.

- Dat klinkt als muziek in mijn oren.
- Dat is muziek in mijn oren.

Duymak istediğim bu.

Als het te mooi klinkt om waar te zijn, dan is het dat waarschijnlijk niet.

Kulağa gerçek olamayacak kadar güzel geliyorsa, muhtemelen gerçek değildir.

Dat aanbod klinkt te goed om waar te zijn. Wat is het addertje onder het gras?

Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.

Het woord 'gnyðja', het betekent grommen, maar het klinkt ook een beetje als grom, en ik denk dat

'Gnyðja' kelimesi homurdanma anlamına gelir, ama aynı zamanda homurtu gibi geliyor ve sanırım

Als iemand die je achtergrond niet kent zegt dat je klinkt als een moedertaalspreker betekent dat dat diegene waarschijnlijk iets in je spreken opgemerkt heeft dat hem deed realiseren dat je geen moedertaalspreker bent. Met andere woorden, je klinkt niet echt als een moedertaalspreker.

Senin geçmiş deneyimini bilmeyen biri senin bir yerli konuşmacı gibi konuştuğunu söylerse, bu senin bir yerli konuşmacı olmadığını onlara fark ettiren konuşman hakkında muhtemelen bir şey fark ettiği anlamına gelir.Yani, senin gerçekten yerli konuşmacı gibi konuşmadığını.