Translation of "‫إذن" in Turkish

0.019 sec.

Examples of using "‫إذن" in a sentence and their turkish translations:

إذن فالوحدة تقتلنا

Yalnızlık bizi öldürüyor

إذن فمن المنطقي

mantıken,

إذن ماذا حدث؟

Peki burada noldu?

‫ماذا سنفعل إذن؟‬

Peki, ne yapacağız?

‫إذن ثبتته هنا.‬

Yukarıya sıkıca tutturdum.

‫لنجرب هذا إذن!‬

Bunu deneyelim!

‫إذن ثبتته...‬ ‫هنا،‬

Yukarıya sıkıca tutturdum.

‫حسناً، فلتقرر إذن:‬

Pekâlâ, karar sizin:

‫إذن سنختار "اهرب"؟‬

Kaçmayı seçiyoruz.

‫هيا بنا إذن.‬

Hadi bakalım.

‫إذن، ماذا تعتقد؟‬

Ne düşünüyorsunuz?

إذن كلكم - اذهب!

o zaman hepiniz - gidin!

قلت سأُحرَج إذن.

Dedim ben rezil olurum o zaman.

إذن، أليس من الطبيعي

Yani kendi ölümümüz üzerinde

‫إذن إما التخييم بالكهف.‬

Ya mağaraya gireceğiz

‫تريد أن تتحرك إذن؟‬

Harekete geçmek mi istersiniz?

‫إذن هذه علامة أخرى.‬

Bu da başka bir gösterge.

‫كيف سيكون الأمر إذن؟‬

Hangisini yapacağız?

‫إذن، ماذا سيكون اختيارك؟‬

Hangisi olacak?

‫حسناً، ماذا تعتقد إذن؟‬

Tamam, ne diyorsunuz?

إذن أحد أفضل الحلول

İklim değişikliğinden kaynaklanan

تغيّب توم بلا إذن.

Tom firar etti.

إذن هذا هو تتويبا.

Bu yüzden o Tatoebadır.

‫إذن تريد الاتجاه نحو التيار الهوائي؟‬ ‫حسناً، تعال إذن. ابق معي.‬

Hava akımına doğru mu gitmek istiyorsunuz? Pekâlâ, o zaman bana eşlik edin.

إذن حدثنا عن بعض الأمثلة.

Bu örneklerden bazıları üzerinde konuşalım.

‫إذن أيها تريد أن تجرب؟‬

Hangisini denemek istiyorsunuz?

‫ماذا ينبغي أن نأكل إذن؟‬

Ne yemeliyiz?

‫إذن ألقي بنفسي داخل الكهف؟‬

Mağaraya mı girelim?

‫حسناً، إذن سنتجه صوب الغابة.‬

Pekâlâ, ormana doğru ilerleyeceğiz.

‫ماذا تعتقد إذن؟‬ ‫الخيار لك.‬

Ne düşünüyorsunuz? Bu sizin seçiminiz.

‫إذن، ماذا تعتقد؟‬ ‫الخيار لك.‬

Ne düşünüyorsunuz? Seçim sizin.

إذن لماذا يحدث هذا لي؟

Bu neden benim başıma geliyor?

إذن كيف تبدو العدالة المكانية؟

O hâlde, mekânsal adalet nasıl bir şeydir ?

‫إذن بأي جهة يقع الغرب؟‬

Peki batı ne tarafta?

فما هو الزلزال التكتوني إذن؟

yani tektonik deprem nedir o zaman?

إذن ماذا سنأكل بعد ذلك؟

Peki ne yiyeceğiz o zaman?

إذن فالسؤال هو، كيف نفعل ذلك؟

Soru şu, bunu nasıl yapıyoruz?

إذن، فالنظام الاقتصادي القديم مُحِق، بالتأكيد،

Eski ekonomik model tabii ki doğru;

إذن يجب علينا أن نوقف الانبعاثات.

emisyonları durdurmalıyız.

‫إذن يمكننا التخييم في هذا الكهف،‬

Bu mağarada kamp yapabilirdik

‫إذن تريدني أن أخيّم في الشجرة؟‬

Demek ağaçta kamp kurmamı istiyorsunuz?

‫إذن هذه تبعدني عن الجليد البارد‬

Bu buzla temasıma engel oluyor

‫إذن اخترت لي أن آكل البراعم؟‬

Tomurcukları yememi mi seçtiniz?

‫إذن هذه الرحلة‬ ‫لن تكون سهلة.‬

Bu yolculuk kolay olmayacak.

‫ماذا تعتقد إذن؟‬ ‫هل أتسلق السلسلة؟‬

Ne düşünüyorsunuz? Zincire mi tırmanalım?

‫حسناً، إذن تريدني أن أجري لأستدفئ؟‬

Pekâlâ, ısınmak için koşmamı mı istiyorsunuz?

‫إذن أي طريق نسلك من هنا؟‬

Peki hangi yöne doğru gidelim?

‫إذن تريدني أن أذهب إلى المنجم؟‬

Tamam, madene girmek istiyorsunuz demek?

‫إذن تريد الطيران في المروحية؟ حسناً!‬

Helikopterle mi uçmak istiyorsunuz? Tamam!

إذن ما الذي نستخلصه من هذا؟

Bu bizi nereye götürür?

إذن، ما الذي يجعل الناس متحفزين؟

O halde insanları asıl motive eden ne?

إذن ماذا حدث لمباراتنا في الشارع؟

bizim sokaktaki oyunumuza ne oldu peki?

إذن ماذا كان يفعل في أمريكا؟

Peki Amerika'da ne işi vardı değil mi?

إذن ما هي طريقتنا لمكافحة الفيروسات؟

peki bizim virüsten korunma yöntemimiz nedir?

إذن ، ما هي مشكلة Zoom هذه؟

peki, nedir bu Zoom meselsi?

- فليكن!
- فليكن الأمر كذلك!
- فليكن إذن!

Öyle olsun!

إذن، ما الذي يجب على المجتمع فعله؟

Peki toplumun ne yapması gerekiyor?

إذن فإن الأنانية هي سبب ثرائنا ورفاهيتنا.

o zaman bencilliğimiz, refahımızın sebebi.

إذن كيف لنا أن نسمع هؤلاء الأطفال؟

Peki, bu çocukların sesini nasıl duyacağız?

إذن هذا هو هيكل القصص، أليس كذلك؟

Yani hikâyelerin yapısı bu, değil mi?

‫إذن، أي إشارة يجب أن نستخدم الآن؟‬

Peki şimdi hangi işareti kullanalım?

إذن ، ما هو تسونامي؟ هل هناك خلاص؟

peki, tsunami nedir? Kurtuluşu var mı?

إذن ماذا حدث لأبل بدون ستيف جوبز؟

Peki Steve Jobs'sız Apple'a ne mi oldu?

إذن في هذا التصميم الجديد، ستنفجر الأرض،

Bu yüzden bu yeni tasarımda zemin fışkıracak

سأقوله مرّة واحدة فقط، إذن تسمع بعناية

Bunu yalnızca bir kere söyleyeceğim bu yüzden dikkatlice dinle.

‫إذن سنختار منطقة كبيرة هنا،‬ ‫"إس أو إس!"‬

Burada büyük bir bölgeye SOS yazacağız!

إذن، لا يقع اللوم على نضوج العقل وحده.

Bu yüzden tek sorumlu gelişmekte olan beyin değil.

إذن ما الذي نعنيه حينما نتحدث عن الضوضاء؟

Peki gürültüden bahsederken ne kastediyoruz?

إذن، سيجعلون هذه التقيات إنسانية بأعلى قدر يستطيعونه،

Sonuçta, ortaklarını memnun etmek için

إذن لماذا يحتاج العالم حبوب منع حمل للرجال؟

Peki neden erkekler için bir hapa ihtiyaç var?

إذن ، ما هو الغرض من الجمعية التاريخية التركية؟

peki, Türk Tarih Kurumunun amacı ne?

إذن ، أين احتفظت كارون بهذا القدر من المال؟

Peki Karun bu kadar parayı nerede saklıyordu?

إذن ما هي الأشياء التي خرجت من البطن؟

peki göbeklitepede çıkan şeyler ne için yapıldı?

إذن ، ما علاقة هذه الأسواق بانتشار فيروسات كورونا ...

Peki, bu pazarların koronavirüs salgını ile ne alakası var…

إذن،نحن في مرتبة أعلى للبدء بتكنولوجيا الحاسوبية المتطورة

bilgisayar teknolojisini bizim tecrübelerimizle uyumlu bir şekilde

‫إذن ماذا سنفعل؟ هل سنستخدم طريقة التخمين‬ ‫أم المنهجية؟‬

Peki, ne yapacağız? Spekülatif mi iz süreceğiz yoksa sistematik mi?

‫ولكن صنعه يحتاج للكثير من الجهد.‬ ‫ماذا سنفعل إذن؟‬

Ama bunu yapmak için çok çaba harcamak gerek. Ne yapacağız peki?

‫إذن، أي وجبة خفيفة ترى‬ ‫أنها ستمنحنا بعض الطاقة؟‬

peki sizce hangi atıştırmalık bize güç verir?

‫سنصنع هذا إذن كما لو كان ‬ ‫حشية طبيعية لطيفة.‬

Bunu doğanın verdiği güzel bir döşek gibi yapacağız.

‫حسناً، إذن اخترت النسيج الخلوي؟‬ ‫وهو هذه الطبقة البيضاء.‬

Pekâlâ, büyütkendokuyu mu seçtiniz? Ve bu da beyaz katman.

‫ماذا سأفعل إذن؟‬ ‫هل سأستخدم الكهف وأسقط في هذه؟‬

Peki, ne yapacağız? Mağaranın içine mi girelim,

‫إذن هل أمسكها من ذيلها‬ ‫أو أشل حركة رأسها؟‬

Onu kuyruğundan mı yakalayalım, başından mı?

‫إذن هل نمسكها من الذيل أم نشل حركة الرأس؟‬

Onu kuyruğundan mı yakalayalım, başından mı?