Translation of "Teşvik" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Teşvik" in a sentence and their spanish translations:

Onu teşvik edeceğim.

Iré a animarle.

Ve şefkat teşvik etmek.''

y fomentando la compasión".

Tom öğrencilerini teşvik ediyor.

Tom está alentando a sus estudiantes.

Tom, Mary'yi teşvik etti.

Tom motivó a Mary.

Hadi oyuncuları teşvik edelim.

Vamos a animar a los jugadores.

Kimse onu teşvik etmedi.

- Nadie la apoyó.
- Nadie la animó.

- Tom Fransızca öğrenmemi teşvik etti.
- Tom beni Fransızca öğrenmeye teşvik etti.

Tom me animó a aprender el francés.

Bir yanlılık döngüsüne teşvik eder.

que simplemente perpetúa la desigualdad de género.

Profesör çalışmalarımda beni teşvik etti.

El profesor me animó con mis estudios.

Beni biraz teşvik etmeye çalış.

Trata de animarme un poco.

Bizim okulumuz spora teşvik ediyor.

En nuestra escuela se promueven los deportes.

Polis memuru adamlarını teşvik etti.

El oficial alentó a sus hombres.

İnsanları Facebook kullanmaya teşvik etmeyin.

- No promuevan que la gente use Facebook.
- No anime a la gente a usar Facebook.
- No fomente el uso de Facebook.

Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.

El aprendizaje no debe ser forzado, sino estimulado.

Onu bunu yapmaya teşvik et.

Anímelo a hacerlo.

- Ya siz onu teşvik ediyor musunuz?
- Ya sen onu teşvik ediyor musun?

¿Y tú lo animas?

Gelişimi teşvik etmesi için kurduğumuz sistemin

sobre si el sistema que creamos para promover el progreso

Matematiğe olan merak teşvik edici olacak

la maravilla de las matemáticas será el incentivo

En iyi teşvik nedir biliyor musunuz?

Pero ¿saben cuál es el mejor incentivo?

Hiçbir şey onu kandırmama teşvik etmedi.

No lo engañaría por nada del mundo.

Ken'i teşvik edemem. O benim rakibim.

No puedo alentar a Ken. Él es mi oponente.

Babam piyano çalışmam için teşvik etti.

- Mi padre me sugirió aprender piano.
- Mi papá me animó a aprender el piano.
- Mi padre me incentivó a estudiar piano.

Tom'u kendi olması için teşvik ettim.

Alenté a Tom a ser él mismo.

Tom'u Fransızca öğrenmesi için teşvik ettim.

Alenté a Tom a aprender francés.

O ders beni gerçekten teşvik etti.

Ese discurso realmente me motivó.

Babam her zaman onu teşvik ediyor.

Papá siempre le está animando.

Ve o soruyu ona sormasını teşvik ettim.

que había venido a hablar a nuestra clase sobre el mismo tema.

Reklamlar bizi lüks satın almaya teşvik ediyor.

Los anuncios nos instan a comprar artículos lujosos.

Bir roman yazması için onu teşvik etti.

Ella le animó a escribir una novela.

Gençleri oy vermeye teşvik edecek bir kampanyadır.

Es una campaña para alentar a los jóvenes a votar.

Onun merakı onu sorular sormaya teşvik etti.

Su curiosidad lo condujo a hacer preguntas.

O teşvik edici bir şekilde başını salladı.

Él asintió con la cabeza alentadoramente.

Doktor hastayı sigarayı bırakması için teşvik etti.

El doctor instó al paciente a dejar de fumar.

O, onu dikkatli sürmesi için teşvik etti.

- Ella lo instó a conducir con cuidado.
- Le instó a que condujera con cuidado.

Ama Howard beni, kendimi belirsizliğe açmaya teşvik etti,

Pero Howard me instó a abrirme a la incertidumbre,

Ortaya çıkmaması için yatırım yapmaya teşvik etmiş olmuyoruz

a que invierta en prevenir esos desastres en primer lugar,

Bazen çıkışıyoruz bazen de onları teşvik etmeyi kesiyoruz.

Quizás regañamos o quizás retenemos uno o dos incentivos.

öğretmenleri teşvik etti yani EBA ile kalmayın dedi

profesores alentados, así que no te quedes con EBA

Öğretmen beni yurt dışında eğitim için teşvik etti.

El profesor me animó a estudiar en el extranjero.

Öğretmenim emellerimi yerine getirmek için beni teşvik etti.

Mi profesor me animó a cumplir mis ambiciones.

Öğretmenin söylediği Mary'yi daha çok çalışmaya teşvik etti.

Lo que el profesor dijo animó a Mary a estudiar más duro.

O, daha çok çalışması için oğlunu teşvik etti.

Él animó a su hijo a estudiar más.

Birçok kişi tutkularımı gerçekleştirmem için beni teşvik etti.

Mucha gente me animó a realizar mis ambiciones.

Tom'u daha sık egzersiz yapması için teşvik ettim.

Alenté a Tom a hacer ejercicio con más frecuencia.

Okuldan kaçmaya ve eve erken gitmeye teşvik edildim.

Tuve la tentación de saltarme la clase e irme a casa pronto.

Başkan çalışanları kendi inisiyatifiyle hareket etmeye teşvik etti.

El presidente instó a los empleados para unirse a su iniciativa.

Sezar askerleri teşvik etti ve onları savaşmaya adamıştı.

César animó a los soldados y les envió a la batalla.

George Ellie'yi daha çok çalışması için teşvik etti.

George alentó a Ellie para que estudiara mucho de nuevo.

O, onu daha çok çalışması için teşvik etti.

Ella lo instó a estudiar más.

Tom Mary'yi sanat eğitimi alması için teşvik etti.

Tom instó a Mary a estudiar arte.

Emirleri görmezden gelmeye teşvik etti. Kararları, Altıncı Kolordu Elchingen'de

Su decisión fue justificada cuando el Sexto Cuerpo ganó una brillante acción en Elchingen, que

Eğitim için daha fazla para ekonomik büyümeyi teşvik edecek.

Más dinero para la educación estimulará el crecimiento económico.

Japonlar dünya barışını teşvik etmede önemli bir rol oynamaktadır.

El japonés juega un rol importante en la promoción de la paz en el mundo.

O parti her zaman orta sınıfı kötülüğe teşvik ediyor.

Ese partido siempre está intentando complacer a la clase media.

Bu girişim, Oksitanca yazmaya teşvik etmek için çaba göstermektedir.

Esta iniciativa quiere promover la escritura en occitano.

Ve üçüncü olarak merakın teşvik edilmesi. Bir sürü soru sorun.

Y tercero, modelen la curiosidad. Hagan un montón de preguntas.

Tatmin edici bir ödemeyle onları çaba sarf etmeye teşvik ediyoruz.

y con un pago sustancial suficiente para que los estudiantes les interese.

Hastanelerin daha az yatakla çalışması için herhangi bir teşvik yok.

No hay incentivo para que un hospital funcione con menos camas.

Teşvik devreye sokmadığınız takdirde onlar için sadece 75 sent değerindedir.

sin los incentivos que usted ofrece para que actúen honestamente.

Japon dili dünya barışının teşvik etmede önemli bir rol oynar.

El japonés juega un rol importante en la promoción de la paz en el mundo.

Japon dili dünyada barışı teşvik etmede önemli bir rol oynar.

El japonés juega un rol importante en la promoción de la paz en el mundo.

Tom Mary'yi bir hibrid otomobil satın alması için teşvik etti.

Tom animó a Mary a comprar un coche híbrido.

Kanun aynı zamanda "yabani hayvanların evcilleştirilmesini ve çoğaltılmasını" da teşvik ediyordu.

La ley también "alentó la domesticación y cría de vida silvestre".

Baldızı Aimée Leclerc ile evlenmeye teşvik ederek Davout'u Birinci Konsolos'un geniş ailesine kattı.

la cuñada de Pauline Bonaparte, lo que llevó a Davout a la familia extendida del Primer Cónsul.

1188’de sadece Tire ve Acre Avrupa'yı başka bir haçlı seferine atmaya teşvik etmek.

En 1188, sólo Tiro y Antioquía resisten para incitar a Europa a embarcarse en otra cruzada.

Bu yüzden bilim adamları ve doktorlar bizi her yıl grip aşısı olmaya teşvik ediyor.

Por eso los científicos y los doctores nos alientan a vacunarnos cada año

Tatoeba Korpus'taki hataların sayısını azaltmanın bir yolu, insanları sadece kendi anadillerine çeviriler yapmaya teşvik etmek olabilir.

Una forma de reducir el número de errores en el Corpus de Tatoeba sería fomentar que la gente tradujera únicamente a su lengua materna.

Öğretim insan şahsiyetinin tam gelişmesini ve insan haklarıyla ana hürriyetlerine saygının kuvvetlenmesini hedef almalıdır. Öğretim bütün milletler, ırk ve din grupları arasında anlayış, hoşgörü ve dostluğu teşvik etmeli ve Birleşmiş Milletlerin barışın idamesi yolundaki çalışmalarını geliştirmelidir.

La educación tendrá por objeto el pleno desarrollo de la personalidad humana y el fortalecimiento del respeto a los derechos humanos y a las libertades fundamentales; favorecerá la comprensión, la tolerancia y la amistad entre todas las naciones y todos los grupos étnicos o religiosos, y promoverá el desarrollo de las actividades de las Naciones Unidas para el mantenimiento de la paz.

Eylül ayının 26'sı Avrupa Diller Günü'dür. Avrupa Konseyi, Avrupa'nın çokdilli mirasına dikkat çekip, çokdilliliğin toplum içinde gelişimini teşvik ederek vatandaşları farklı dilleri öğrenmesi için yüreklendirmek istiyor. Tatoeba, kullanımı kolay bir öğrenme aracı olarak etkin bir katılımla bu dilleri öğrenme ve bundan zevk alma olanağı sağlıyor.

El 26 de septiembre es el Día Europeo del Lenguaje. El Consejo de Europa quiere agudizar la atención en el patrimonio multilingüe de Europa, promover el desarrollo del multilingüismo y alentar a los ciudadanos a aprender idiomas. Tatoeba, como un medio para el aprendizaje de fácil acceso y como una comunidad activa, promueve un método muy práctico para el estudio y la apreciación de las lenguas.