Translation of "Seksen" in Spanish

0.003 sec.

Examples of using "Seksen" in a sentence and their spanish translations:

Seksen yaşındayım.

Tengo ochenta años.

Okulumuz seksen yaşında.

Nuestra escuela tiene 80 años.

Ben seksen beş yaşındayım.

Tengo ochenta y cinco años.

Dokuzun karesi seksen birdir.

Nueve elevado al cuadrado es ochenta y uno.

O şimdi seksen bir yaşındadır.

Ahora tiene ochenta y un años.

O, seksen metre uzunluğunda idi.

Medía ochenta metros de longitud.

O seksen bir yaşına girdi.

Cumplió ochenta y uno.

O, seksen yaşına kadar yaşadı.

Él vivió hasta los ochenta.

Büyükannesi seksen sekiz yaşına kadar yaşadı.

- La abuela de ella vivió hasta los 88 años.
- Su abuela vivió hasta los ochenta y ocho años.

Büyükbabam seksen dokuz yaşına kadar yaşadı.

Mi abuelo vivió hasta los ochenta y nueve.

- Okulumuz seksen yaşında.
- Okulumuz 80 yıllık.

Nuestra escuela tiene 80 años.

Onlar seksen kilometre yapıyorlardı ve bizi geçtiler.

Iban a ochenta kilómetros y nos adelantaron.

Halley'in Kuyruklu yıldızı her seksen yılda bir uğrar.

El cometa Halley da una vuelta una vez cada ochenta años.

Seksen bin dolara yeni bir ev satın aldık.

Compramos una casa nueva por ochenta mil dólares.

Yetmiş ya da seksen yıl bir insanın normal yaşam süresidir.

Setenta u ochenta años es la duración normal de la vida del hombre.

On, yirmi, otuz, kırk, elli, altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz.

Diez, veinte, treinta, cuarenta, cincuenta, sesenta, setenta, ochenta, noventa, cien.

Phileas Fogg bahsi kazanmıştı. Seksen günde devr-i âlem yapmıştı.

Phileas Fogg había ganado la apuesta. ¡Había realizado este viaje alrededor del mundo en ochenta días!

Küresel ısınma nedeniyle iklim değişikliklerinin devam etmesi yaklaşık seksen yıl sonra

cuando el agua del mar se arrastrará debido al derretimiento del hielo de los polos para destruir a la

Dair umut var mı ? Yarım yüzyıldan biraz daha uzun bir süre içinde ve özellikle seksen yıl

que la vida no se extinga en la tierra? Muerte curiosa en poco más

Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.

La vida sería infinitamente más feliz si pudiéramos nacer a la edad de ochenta años y gradualmente llegar a los dieciocho.

- Baba tarafından dedem yarın 88. doğum gününü kutluyor.
- Babamın babası yarın seksen sekizinci yaş gününü kutlayacak.

Mi abuelo paterno celebra su 88 cumpleaños mañana.