Translation of "Yaşına" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Yaşına" in a sentence and their spanish translations:

Yaşına göre davran.

Actúa acorde a tu edad.

- O, 16 yaşına girdi.
- O, on altı yaşına girdi.

Ha cumplido 16.

90 yaşına kadar yaşadı.

Él vivió hasta los 90 años.

Çocuk yaşına göre uzun.

El muchacho es alto para su edad.

Kız yaşına göre küçüktür.

La niña es chica para su edad.

O, 16 yaşına girdi.

Ella cumplió dieciséis años.

Bugün dört yaşına giriyorsun.

Hoy tú cumples cuatro años.

Bugün, on yaşına giriyoruz.

Hoy nosotras cumplimos diez años.

Tom 13 yaşına girdi.

Tom cumplió 13 años.

Ben 16 yaşına girdim.

Cumplí 16 años.

Muriel 20 yaşına girdi.

Muriel cumplió 20 años.

Yaşına göre genç gösteriyorsun.

Tú te ves joven para tu edad.

Onun giysileri yaşına uymadı.

Su ropa no va con su edad.

Tom yaşına göre iyi yaptı.

Tom lo hizo bien, considerando su edad.

Onun yaşına göre harçlık vermelisin.

Por su edad, tienes que ser indulgente.

Annem yaşına göre genç görünüyor.

Mi madre luce joven para su edad.

Mary yaşına göre müthiş görünüyor.

María se ve estupenda para su edad.

Öğretmenimiz yaşına göre genç görünüyor.

Nuestra profesora se ve joven para su edad.

Bazı insanlar yaşına uygun davranmazlar.

Algunas personas no se comportan de acuerdo con su edad.

Bugün oğlum dört yaşına giriyor.

Hoy mi hijo cumple cuatro años.

O seksen bir yaşına girdi.

Cumplió ochenta y uno.

Benim oğlum yaşına göre küçük.

Mi hijo es chico para su edad.

Dede 99 yaşına kadar yaşadı.

El abuelo vivió hasta tener 99 años.

O, 90 yaşına kadar yaşadı.

Él vivió hasta una edad de 90 anos.

O, seksen yaşına kadar yaşadı.

Él vivió hasta los ochenta.

Annesi yaşına göre genç görünüyor.

Su madre aparenta ser más joven de lo que es.

Yüz yaşına kadar yaşamayı planlıyorum.

- Planeo vivir cien años.
- Planeo llegar hasta los cien años.

O yarın 15 yaşına girecek.

Ella cumplirá 15 años mañana.

Gelecek pazartesi otuz yaşına giriyorum.

Cumplo treinta el próximo lunes.

- Sadece üç yaşına girmiş bir oğlum var.
- Üç yaşına girmiş bir oğlum var.

Tengo un hijo que acaba de cumplir tres años.

Janie 21 yaşına geldiğinde kontrolden çıktı.

Con 21 años, Janie estaba fuera de control.

Büyükannem doksan beş yaşına kadar yaşadı.

- Mi abuela vivió hasta los noventa y cinco años.
- Mi abuela vivió hasta los noventa y cinco.

Tom on yaşına kadar Boston'da yaşadı.

Tom vivió en Boston hasta los diez años.

Ben on yaşına kadar yatağı ıslatırdım.

Mojé la cama hasta que tenía diez años.

Büyükbabası yaşına göre hâlâ oldukça sağlıklı.

Su abuelo tiene muy buena salud para su edad.

Otuz yaşına kadar hiç araba sürmedim.

No conduje un coche hasta los treinta.

Tom 30 yaşına kadar yüzme öğrenmedi.

Tom no aprendió a nadar hasta que tuvo treinta años.

Büyükannesi seksen sekiz yaşına kadar yaşadı.

- La abuela de ella vivió hasta los 88 años.
- Su abuela vivió hasta los ochenta y ocho años.

Babamın tarafından anneannem yüz yaşına girdi.

Mi abuela materna ha cumplido cien.

Büyükbabam seksen dokuz yaşına kadar yaşadı.

Mi abuelo vivió hasta los ochenta y nueve.

Annem doksan beş yaşına kadar yaşadı.

Mi madre vivió hasta los noventa y cinco años.

Tom neredeyse hiç yaşına göre davranmıyor.

Tom casi nunca se comporta concorde a su edad.

Şubat ayında on yedi yaşına girdi.

Cumplió diecisiete en febrero.

Onun dedesi yaşına göre çok sağlıklı.

- Su abuelo tiene muy buena salud para su edad.
- Su abuelo goza de muy buena salud para su edad.

- Az sayıda kişi yüz yaşına kadar yaşar.
- Çok az kişi yüz yaşına kadar yaşıyor.

- Poca gente alcanza a vivir para los cien años de edad.
- Pocas personas viven hasta los cien años de edad.

Veya yaşına uygun bir işte çalışsın istiyoruz.

o en empleos acordes con su edad para el año 2030.

Doksan yaşına kadar yaşamak hiç ender değildir.

No es del todo raro vivir más de 90 años.

Çok az insan yüz yaşına kadar yaşar.

Pocas personas llegan a vivir cien años.

Tom otuz yaşına kadar Fransızca öğrenmeye başlamadı.

Tom no empezó a estudiar francés hasta los treinta.

60 yaşına geldiğimde işten emekli olmayı umuyorum.

Espero jubilarme a los 60.

Tom bu ekim ayında otuz yaşına giriyor.

Tom va a cumplir 30 años en octubre.

Tom üç yaşına kadar ona kadar sayamazdı.

Tom no pudo contar hasta diez hasta los tres años.

Kız yeğenim yaşına göre çekici ve olgundur.

Mi sobrina es atractiva y madura para su edad.

- Babam 48 yaşında ama yaşına göre genç gösteriyor.
- Babam 48 yaşında ama yaşına göre genç görünüyor.

Mi padre tiene cuarenta y ocho años, pero aparenta más joven.

Her ay, 10 milyon genç çalışma yaşına geliyor.

Mes a mes, diez millones de jóvenes alcanzan la edad laboral.

On sekiz yaşına girdikten sonra sürücü belgesi alabilirsin.

- El permiso de conducción se puede conseguir a partir de los 18 años.
- Puedes conseguir el carnet de conducir después de cumplir los dieciocho.

Çok az sayıda insan 100 yaşına kadar yaşar.

Muy pocas personas viven hasta los 100 años.

Genç yaşına rağmen çok iyi bir iş yaptı.

A pesar de su poca edad, hizo un buen trabajo.

O, 25 yaşına kadar beş farklı ülkede yaşadı.

A los 25 años, ella había vivido en cinco países diferentes.

Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.

Su sobrina es atractiva y madura para su edad.

Tom Noelden üç gün önce 30 yaşına basıyor.

Tom cumple los treinta tres días antes de Navidad.

Böylece, 10 yaşından 80 yaşına kadar insanları test ettik

Así que probamos con personas de entre 10 y 80 años,

100 yaşına kadar yaşarsam 2103'te de hayatta olacağım.

Si vivo para tener 100 años, estaré viva en el año 2103.

Küçükken yatağımı ıslatırdım fakat yedi yaşına gelmeden önce vazgeçtim.

Solía mojar la cama cuando era pequeño, pero lo dejé cuando tenía siete.

İyi sağlığı onun yetmiş beş yaşına kadar çalışmasına olanak sağladı.

Su buena salud le permitió trabajar hasta la edad de 75 años.

O yirmi yaşına girmesine rağmen, o kızlarla sohbet etmek için hala çok çekinden.

A pesar de que ya cumplió veinte años, todavía es demasiado tímido para hablar con las chicas.

21 yaşına kadar, çocuklar ebeveynlerini severler; 25 yaşında onları yargılarlar, daha sonra onları bağışlarlar.

Hasta los veinticinco años, los niños quieren a sus padres; a los veinticinco les juzgan, después les perdonan.

Sadece seksen yaşında doğabilseydik ve yavaş yavaş on sekiz yaşına varabilseydik, yaşamımız çok daha mutlu olurdu.

La vida sería infinitamente más feliz si pudiéramos nacer a la edad de ochenta años y gradualmente llegar a los dieciocho.