Translation of "Saatin" in Spanish

0.009 sec.

Examples of using "Saatin" in a sentence and their spanish translations:

Saatin kaç?

¿Qué hora tienes?

Saatin nerede?

¿Dónde está tu reloj?

Bir saatin var.

- Tienes una hora.
- Tienes un reloj.

Senin bir saatin var.

Tú tienes una hora.

Bu saatin fiyatı nedir?

¿Cuánto cuesta este reloj?

Saatin kaç olduğunu bilmiyorum.

No sé qué hora es.

Senin saatin ileri gidiyor.

Su reloj adelanta.

Saatin farkında mısın, Aşkım?

¿Eres consciente del tiempo, amor?

Kaç tane saatin vardı?

¿Cuántos relojes tenías?

Saatin kaç olduğunu biliyor musun?

¿Sabes qué hora es?

Bir saatin, iki eli vardır.

Un reloj tiene dos agujas.

Senin İsviçre saatin ne kadar?

- ¿Cuánto cuesta tu reloj de Suiza?
- ¿Cuánto cuesta tu reloj suizo?

Saatin kaç kez çaldığını duymadım.

No he oído cuántas campanadas eran.

Saatin kaç olduğunu merak ediyorum.

Me pregunto qué hora es.

Tom saatin kaç olduğunu bilmiyor.

Tom no sabe qué hora es.

- Saatin kaçı gösteriyor?
- Saatiniz kaçı gösteriyor?

¿Qué hora tienes tú?

Bunu yaptırmak için bir saatin var.

Dispones de una hora para terminar esto.

Saatin kaç olduğunu bilen var mı?

¿Alguien sabe qué hora es?

Odanda bir çalar saatin var mı?

- ¿Tienes despertador en tu cuarto?
- ¿Tienes despertador en tu habitación?
- ¿Tienes despertador en tu dormitorio?
- ¿Tienes despertador en tu recámara?

Duyulan tek ses saatin tik takıydı.

El único sonido que se oía fue el tictac del reloj.

Saatin akrep ve yelkovanı altından yapılmış.

Las agujas del reloj son de oro.

Patlamayı duyduğunuzda saatin kaç olduğunu hatırlıyor musunuz?

¿Te acuerdas qué hora era cuando escuchaste la explosión?

Senin saatin şekil ve renk olarak benimkine benziyor.

Tu reloj se parece al mío en la forma y el color.

Bir maratonu 2 saatin altında koşan ilk insan.

El primer hombre en correr una maratón en menos de dos horas

Saatin kaç olduğu hakkında bir fikrin var mı?

¿No tienes idea de qué hora es?

Tom Mary'nin ona verdiği saatin kötü olduğunu düşündü.

Tom pensó que el reloj que le regaló Mary era feo.

- Zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.
- Saatin nasıl geçtiğini hiç anlamamışım.

Perdí la noción del tiempo.

Saatin iki eli vardır, saat eli ve dakika eli.

El reloj tiene dos manecillas, una para las horas y la otra para los minutos.

Saatin kaç olduğu göz önüne alındığında, süpermarket nispeten boştu.

Para la hora que era, el supermercado estaba relativamente vacío.

Tom saatin kaç olduğunu görmek için saatini kontrol etti.

Tom revisó su reloj para ver qué hora era.

Bu saatin onarılması gerekiyor. O günde 20 dakika ileri gidiyor.

Hay que arreglar este reloj. Se adelanta veinte minutos en un día.

Sadece gece uyuyamadığım zamanlar saatin tik tak sesleri beni rahatsız eder.

Es sólo cuando no puedo dormir por la noche que el tic-tac del reloj me molesta.

Bu saatin tamir edilmesi gerekiyor. O günde 20 dakika ileri gidiyor.

Hay que arreglar este reloj. Se adelanta veinte minutos en un día.

- Bu saat ne kadar?
- Bu saatin fiyatı nedir?
- Bu saat kaç para?

- ¿Cuánto cuesta este reloj?
- ¿Cuál es el precio de este reloj?
- ¿Cuánto vale este reloj?

Testere pullu engereğin etkisi çok çabuk görüldüğü için bir saatin altında öldürebilecek bir zehir.

Como el veneno de la víbora actúa rápido en la sangre, es un veneno que puede matar en menos de una hora.