Translation of "Söyleyecek" in Spanish

0.016 sec.

Examples of using "Söyleyecek" in a sentence and their spanish translations:

Tom'a söyleyecek misin?

¿Se lo vas a decir a Tom?

Söyleyecek şeylerim var.

Tengo cosas que decir.

Tom şarkı söyleyecek.

Tom va a cantar.

Pua şarkı söyleyecek.

Pua va a cantar.

Tom gerçeği söyleyecek.

Tom dirá la verdad.

Söyleyecek ne var?

- ¿Qué diremos?
- ¿Qué hay que decir?

Tom'a kim söyleyecek?

¿Quién se lo va a decir a Tom?

Şarkı söyleyecek misin?

¿Vas a cantar?

Burada şarkı söyleyecek misin?

¿Vas a cantar aquí?

Söyleyecek çok şey yok.

No hay mucho que decir.

Jeanne şarkı söyleyecek mi?

¿Va a cantar Jeanne?

Söyleyecek çok şeyim var.

- Tengo muchas cosas que decir.
- Tengo mucho que decir.

Pua kilisede şarkı söyleyecek.

Pua va a cantar en la iglesia.

Millie bize gerçeği söyleyecek.

Millie nos dirá la verdad.

Söyleyecek hiçbir şeyim yok.

No tengo nada que decir.

Söyleyecek bir şey kalmadı!

¡No hay más nada que decir!

Jane şarkı söyleyecek mi?

- ¿Cantará Jane?
- ¿Va a cantar Jeanne?

Olanları bana söyleyecek misin?

¿Me vas a contar qué ha pasado?

Söyleyecek bir şeyim var.

Tengo algo que decir.

Tümüyle, söyleyecek hiçbir şeyim yok.

No tengo absolutamente nada para contarles.

Keşke söyleyecek bir şey düşünebilsem.

Ojalá pudiera pensar en algo que decir.

Söyleyecek daha fazla şeyim yok.

No tengo nada más que decir.

Kimsenin söyleyecek bir şeyi yoktu.

Nadie tenía nada más que decir.

Söyleyecek bir şeyin var mı?

¿Tienes algo para decir?

Söyleyecek hiçbir şeyin yok mu?

¿No tienes nada que decir?

Sana söyleyecek bir şeyim yok.

No tengo nada que decirte.

Onun bunu söyleyecek cesareti vardı.

Él tuvo el coraje de decirlo.

Söyleyecek başka bir şey düşünemiyorum.

No se me ocurre nada más que decir.

Söyleyecek bir şeyin varsa, söyle.

- Si tienes algo que decir, dilo.
- Si tenéis algo que decir, decidlo.
- Si tiene algo que decir, dígalo.
- Si tienen algo que decir, díganlo.

Neden söyleyecek bir şeyi yok?

¿Por qué no tiene nada que decir?

Neden söyleyecek bir şeyin yok?

¿Por qué no tienes nada que decir?

Tom'a söyleyecek bir şeyim yok.

No tengo nada que decirle a Tom.

Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

No tengo nada que decirle.

Söyleyecek başka bir şeyim yok.

No tengo nada más que decir.

Özellikle söyleyecek bir şeyim yoktu.

No tenía nada en particular que decir.

Tom'un söyleyecek bir şeyi yoktu.

Tom no tenía nada que decir.

Ona gerçeği söyleyecek cesaretim yoktu.

- No tuve los arrestos para decirle la verdad.
- No tuve el valor para contarle la verdad.

Söyleyecek özel bir şeyim yok.

No tengo nada en particular que decir.

Bu gece kim şarkı söyleyecek?

¿Quién va a cantar esta noche?

Benim söyleyecek hiçbir şeyim yok.

No tengo nada que decir.

Onlara söyleyecek bir şeyim yoktu.

No tuve nada que decirles.

Sana söyleyecek çok şeyim var.

Tengo muchas cosas que decirte.

Tom söyleyecek bir şey düşünemedi.

A Tom no se le ocurrió nada que decir.

- O konuda söyleyecek herhangi bir şeyim yok.
- O konuda söyleyecek lafım yok.

No tengo nada que decirle a ese individuo.

Hemşire onu nasıl yapacağını sana söyleyecek.

La enfermera te dirá cómo hacerlo.

O, söyleyecek münasip bir şey değil.

Eso no se dice.

İnsanlar söyleyecek bir şeyi olmadan konuşurlar.

La gente habla sin tener nada que decir.

Tom'un sana söyleyecek bir şeyi var.

Tom tiene que decirte algo.

Bana gelince, söyleyecek hiçbir şeyim yok.

En cuanto a mí, no tengo nada que decir.

Bana söyleyecek biraz acil haberi vardı.

Él tenía noticias urgentes que comunicarme.

Söyleyecek başka bir şeyin var mı?

¿Tienes algo más que decir?

Onun aleyhinde söyleyecek bir şeyim yok.

No tengo nada que decir en contra.

Gerçekten söyleyecek başka bir şey yok.

En realidad no hay nada más que decir.

Tom'un söyleyecek önemli bir şeyi var.

Tom tiene algo importante que decir.

Daha fazla söyleyecek bir şey yok.

- No hay nada más qué decir.
- No hay más que decir.

Bana onu neden sevdiğini söyleyecek misin?

¿Vas a decirme por qué le quieres?

Söyleyecek daha fazla şeyin yok mu?

- ¿No tiene nada más que decir?
- ¿No tienes nada más que decir?

Tom ne yapmamız gerektiğini bize söyleyecek.

Tom nos dirá lo que necesitamos saber.

Sana söyleyecek iyi bir şeyim var.

- Tengo algo bueno que contarte.
- Tengo una buena noticia que darte.

Bir gün bana yaşını söyleyecek misin?

¿Algún día me vas a decir la edad que tienes?

Şimdi söyleyecek özel bir şeyim yok.

No tengo nada en particular para decir ahora.

Tom'un söyleyecek daha fazla şeyi yoktu.

Tom no tenía nada más que decir.

Tom'un Mary'ye söyleyecek bir şeyi var.

Tom tiene algo que decirle a Mary.

Tom'un Mary'ye söyleyecek çok şeyi var.

Tom tiene muchas cosas que decirle a Mary.

Tom'un Mary'ye fikrini söyleyecek fırsatı olmadı.

Tom no tuvo una oportunidad de darle su opinión a Mary.

Tom'un Mary'ye gerçeği söyleyecek cesareti yoktu.

Tom no tuvo el coraje para decirle a Mary la verdad.

Tom'un size söyleyecek bir şeyi var.

Tom tiene algo que decirte.

Tom'un Mary'ye söyleyecek bir şeyi yoktu.

Tom no tenía nada que decirle a Mary.

- Söyleyecek bir şeyin yoksa, bir şey söyleme.
- Söyleyecek hiçbir şeyin yoksa, hiçbir şey söyleme.

- Si no tienes nada que decir, no digas nada.
- Si no tenés nada que decir, no digas nada.

Ve onu çok sevdiğimi söyleyecek şansım olmamıştı.

y nunca me di la oportunidad de decirle lo mucho que le quería.

Bu arada sana söyleyecek bir şeyim var.

- Por cierto, tengo algo que decirte.
- Por cierto, tengo que decirte una cosa.

Sorun benim ona söyleyecek bir şeyim olmamasıydı.

El problema es que no tenía nada que decirle.

Onun o konuda söyleyecek bir şeyi yoktu.

Ella no tenía nada que decir sobre eso.

Onun hakkında söyleyecek daha fazla sözüm yok.

No tengo nada más que decir sobre él.

Söyleyecek bir şeyi yoktu, bu yüzden gitti.

Él no tenía nada que decir, así que se retiró.

Tom'un Mary'ye söyleyecek başka bir şeyi yoktu.

Tom no tuvo más que hablar con Mary.

Herhangi birinin söyleyecek bir şeyi var mı?

¿Alguien tiene algo que decir?

Söyleyecek bir şeyin yoksa, bir şey söyleme.

Si no tienes nada que decir, no digas nada.

"Kötü haberi ona kim söyleyecek?" "Ben söyleyeceğim."

"¿Quién le va a dar las malas noticias?" "Lo haré yo."

Söyleyecek bir şeyin varsa onu yüzüme söyle.

- Si tenés algo que decir, decímelo en la cara.
- Si tienes algo que decir, dímelo a la cara.
- Si tenéis algo que decir, decídmelo a la cara.

O konuda söyleyecek herhangi bir şeyim yok.

No tengo nada que decir sobre ese asunto.

Söyleyecek bir şeyin olmadığında sessiz kalmaktan utanma.

No se debe tener vergüenza de quedarse callado cuando no se tiene nada que decir.