Translation of "Konuşurken" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Konuşurken" in a sentence and their spanish translations:

- Konuşurken sözümü kesme.
- Ben konuşurken sözümü kesme.
- Konuşurken lafımı bölme.

No me interrumpas cuando estoy hablando.

Küreselleşme hakkında konuşurken

He descubierto que ahora cuando hablamos de globalización

Konuşurken lafımı bölme.

- No me interrumpas mientras estoy hablando.
- No me interrumpas cuando estoy hablando.

Başkaları konuşurken bölme.

No interrumpas cuando los demás están hablando.

Ve ben burada konuşurken

y mientras estoy aquí hoy hablando con todos Uds.,

İnsanlar konuşurken sessiz olmalısın.

Deberías callarte cuando la gente habla.

İnsanlar konuşurken, sözlerini kesmeyin.

- No interrumpas la gente cuando está hablando.
- No interrumpas a la gente cuando está hablando.

Seni Tom'la konuşurken gördüm.

Te vi hablando con Tom.

Lütfen konuşurken sözümü kesme.

Por favor, no me interrumpas mientras estoy hablando.

Seninle konuşurken bana bak!

- ¡Mírame cuando te hablo!
- ¡Mírame, que te estoy hablando!

Ben konuşurken bana bak!

¡Míreme cuando le hablo!

Konuşurken bir kitap okuyordum.

Leía un libro mientras caminaba.

Ben konuşurken sessiz ol.

Mantén silencio cuando yo estoy hablando.

Ben konuşurken yüzüme bak.

Mírame mientras te hablo.

- İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
- İngilizce konuşurken hatalar yapmaktan korkma.

No tengas miedo a equivocarte cuando estés hablando inglés.

çünkü öğrencilerimle konuşurken öyle giyinirdim.

porque así es como me visto cuando me dirijo a mis alumnos.

Portekizce konuşurken Carioca aksanım var.

Tengo acento carioca cuando hablo portugués.

İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkma.

No tengas miedo de cometer errores cuando hables en inglés.

O konuşurken onun sözünü kesti.

Él la interrumpió mientras estaba hablando.

O konuşurken, resimler aklıma geldi.

Mientras él hablaba, imágenes vinieron a mi mente.

Onunla konuşurken lisanına dikkat etmelisin.

Deberías moderar tu lenguaje cuando hablás con ella.

Siz konuşurken kestiğim için üzgünüm.

Siento interrumpirte cuando hablas.

Tom, Mary'yi John'la konuşurken gördü.

Tom vio a Mary charlando con John.

İngilizce konuşurken hatalar yapmaktan korkma.

No tengas miedo de cometer errores cuando hables en inglés.

Ebeveynlerinle konuşurken hangi dili kullanırsın?

- ¿Qué idioma usás cuando hablás con tus padres?
- ¿Qué idioma usa cuando habla con sus padres?

Tom ile konuşurken dikkatli ol.

Ten cuidado cuando hables con Tom.

Tom, Mary'yi John'la konuşurken duydu.

Tom oyó a Mary charlar con John.

Ailenle konuşurken hangi dili kullanıyorsun?

¿Qué idioma usás cuando hablás con tus padres?

Seni konuşurken gördüğüm kız kim?

¿Quién es la chica con la que te vi hablando?

Biz beyin hakkında konuşurken, şunu bilmelisiniz,

cuando hablamos del cerebro, cuando hablamos del cerebro

Ben konuşurken sözümü kesmemenizi dileyebilir miyim?

¿Puedo pedir que no se me interrumpa mientras hablo?

O konuşurken Tom'un sözünü kesmek istemiyorum.

No quiero interrumpir a Tom mientras está hablando.

Konuşurken sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.

Lamento molestarte mientras estás conversando.

Onu sık sık İngilizce konuşurken duydum.

Le oía hablar inglés con frecuencia.

Tom, Mary'yi kendi kendine konuşurken duydu.

- Tom escuchó a Mary hablando sola.
- Tom oyó a Mary hablando consigo misma.

Japonlar bile Japonca konuşurken hata yapabilirler.

Incluso los japoneses pueden equivocarse al hablar japonés.

İki kişi konuşurken üçüncüye laf düşmez.

Dos son compañía, tres son multitud.

Ben konuşurken, oğlum beni hep böler.

Mi hijo siempre me interrumpe cuando hablo.

Onlar Pedro'yu sanat öğretmeniyle konuşurken gördüler.

Vieron a Pedro hablando con la profesora de arte.

Erkek çocuğu bir kızla konuşurken suskundu.

El muchacho se quedaba sin palabras al hablar con una chica.

Tom Mary'yi yan odada konuşurken duyabiliyordu.

Tom escucho hablar a Maria en el cuarto de enseguida.

Göreviniz, ben konuşurken olabilecek değişiklikleri fark etmek.

Su tarea consiste en notar si sienten alguna diferencia mientras hablo.

Tam biz konuşurken kuvvetli bir patlama oldu.

Justo mientras estamos hablando ha habido una fuerte explosión.

O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar.

Él salta a menudo de un tema a otro cuando habla.

Ben konuşurken oğlum her zaman sözümü keser.

Mi hijo siempre me interrumpe cuando hablo.

O, babamla konuşurken, o onun sözünü kesti.

Ella lo interrumpió mientras hablaba con mi padre.

Ben seninle konuşurken bana bak, seni korkak!

¡Mírame cuando te hablo, cobarde!

Teologlar konuşurken Tanrı'nın söyleyecek bir şeyi olmaz.

Mientras los teólogos hablan, Dios no tiene nada que decir.

Ben konuşurken sözümü kesmemeni rica edebilir miyim?

¿Puedo pedir que no se me interrumpa mientras hablo?

Ben konuşurken lütfen sessiz ol ve beni dinle.

Cuando hable, ¡cállate y escucha!

Bir kadın seninle konuşurken, gözleriyle ne dediğini dinle.

Cuando una mujer te esté hablando, escucha lo que diga con los ojos.

Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.

Cuando hablas con los demás, lo haces con los brazos cruzados.

Tom Mary ile o konu hakkında konuşurken rahatsızlık hissetti.

Tom se sentía incomodo de hablar con Mary acerca de ese asunto.

İngilizce uluslararası bir izleyici kitlesiyle konuşurken, oldukça sık tercih edilen bir dildir.

El inglés es a menudo la lengua elegida para hablarle a una audiencia internacional.

Bugünlerde 'sera etkisi' terimi insanlar iklimle ilgili küresel değişikler hakkında konuşurken sık sık kullanılmaktadır.

El término "efecto invernadero" se utiliza hoy en día cuando la gente habla de cambios climáticos.