Translation of "Konuşmaya" in Spanish

0.008 sec.

Examples of using "Konuşmaya" in a sentence and their spanish translations:

Konuşmaya katılmadım.

- No tomé parte en la conversación.
- No participé en la conversación.

- Tom'la konuşmaya gitmeliyim.
- Tom'la konuşmaya gitmek zorundayım.

Tengo que ir a hablar con Tom.

Hedef, sizi konuşmaya,

El objetivo es que empieces a hablar,

Hakkında konuşmaya başladı.

porque no está a la altura de sus ideales.

Köpekle konuşmaya başladı.

Ella empezó a hablarle al perro.

Konuşmaya devam ettik.

- Continuamos hablando.
- Continuamos charlando.
- Seguimos hablando.

Seninle konuşmaya çalışıyorum.

Estoy intentando hablar contigo.

Konuşmaya devam et.

- Continuá hablando.
- Continúa hablando.
- Continúe hablando.

Tom konuşmaya başladı.

Tom empezó a hablar.

İnsanlar konuşmaya başlıyorlar.

La gente está empezando a hablar.

Seninle konuşmaya çalışıyordum.

Estaba intentando hablar con vos.

Tom'la konuşmaya gideceğim.

- Voy a hablar con Tom.
- Voy a ir a hablar con Tom.

Onunla konuşmaya çalıştım.

He tratado de hablar con ella.

Ben konuşmaya başladım.

Empecé a hablar.

Tom'la konuşmaya geldim.

Vine a hablar con Tom.

Tom konuşmaya istekli.

Tom está dispuesto a hablar.

Benimle Fransızca konuşmaya başladığında

Y empezó a hablarme en francés,

Jenerasyonlar hakkında konuşmaya başladığımızda

Al hablar de generaciones,

Topluluk önünde konuşmaya alıştım.

Me he acostumbrado a hablar en público.

Ciddi bir konuşmaya girdik.

Entramos a una conversación seria.

O, İngilizce konuşmaya başladı.

Empezó a hablar inglés.

Topluluk önünde konuşmaya alışkındır.

Ella está acostumbrada a hablar en público.

Neredeyse seninle konuşmaya korkuyordum.

Casi me daba miedo hablarte.

Lütfen benimle konuşmaya gel.

Por favor, ven a hablar conmigo.

Niçin Tom'la konuşmaya gitmiyorsun?

¿Por qué no vas a hablar con Tom?

Ciddi bir konuşmaya başladık.

Entramos a una conversación seria.

O zaten konuşmaya başlıyor.

Ya empieza a hablar.

Bazen İngilizce konuşmaya çabalıyorum.

A veces me cuesta hablar inglés.

Sadece Tom'la konuşmaya gideyim.

Solo déjame ir a hablar con Tom.

O konuşmaya devam etti.

Ella continuó hablando.

Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.

Está prohibido hablar en la biblioteca.

Tom'la konuşmaya çalıştın mı?

¿Has intentado hablar con Tom?

Tom'la konuşmaya ihtiyacım var.

Necesito hablar dos palabras con Tom.

Onlarla konuşmaya çalıştın mı?

¿Has intentado hablar con ellos?

Tom konuşmaya devam etti.

Tom siguió hablando.

Sadece konuşmaya devam et.

Simplemente sigue hablando.

Onlar konuşmaya son verdiler.

Dieron cabo a la conversación.

İnsan konuşmaya yeteneğine sahiptir.

- El hombre tiene la habilidad de hablar.
- El hombre tiene la capacidad de hablar.

Sadece İspanyolca konuşmaya karar verdik.

decidimos que solo hablaríamos en español.

Tıp dilinde akıcı konuşmaya başladım,

Aprendí a hablar en términos médicos,

Ve tekrar tekrar konuşmaya başladılar.

y la gente hablaba por encima de mí una y otra vez.

Bütün öğrenciler derhal konuşmaya başladı.

Todos los estudiantes empezaron a hablar a la vez.

Yakında herkesin içinde konuşmaya alışacaksın.

Pronto te acostumbrarás a hablar en público.

Küçük çocuk yetişkinlerle konuşmaya alışkın.

El niñito está acostumbrado a hablar con adultos.

Onunla konuşmaya asla cesaret etmedim.

Nunca me he atrevido a hablar con ella.

Onların hepsi zamanında konuşmaya çalıştı.

Todos trataron de hablar al mismo tiempo.

Onlar saatlerce konuşmaya devam etti.

Siguieron platicando durante horas.

O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

Está acostumbrado a hablar en público.

Konuşmaya başladımı, onu durdurması zordur.

Una vez empieza a hablar es difícil pararla.

O, hüzünle gülümseyerek konuşmaya başladı.

Sonriendo tristemente, comenzó a hablar.

Ben konuşmaya başlayan ilk kişiydim.

- Fui la primera en empezar a hablar.
- Fui el primero en empezar a hablar.

Yüksek sesle konuşmaya gerek yok.

No hay necesidad de hablar tan alto.

Tom konuşmaya devam etmek istemedi.

Tom no quiso seguir la conversación.

Yemek yerken konuşmaya devam etti.

- Ella siguió hablando en lo que comía.
- Ella seguía hablando mientras comía.

Toplum içinde konuşmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrado a hablar en público.

Herkesin içinde konuşmaya alışkın değilim.

No estoy acostumbrada a hablar en público.

Bak, buraya iş konuşmaya gelmedim.

Mira, no he venido aquí a hablar de trabajo.

Duygularım hakkında Tom'la konuşmaya çalıştım.

Intenté hablar con Tomás sobre mis sentimientos.

Tom konuşmaya çalıştı, ama yapamadı.

Tom intentó hablar, pero no pudo.

Bu yüzden seninle konuşmaya geldim.

- Es por eso que vine a hablar contigo.
- Es por eso que vine a hablar con usted.

Bütün gece konuşmaya devam ettiler.

- Siguieron platicando toda la noche.
- Ellos conversaron toda la noche.

Tom kendi kendine konuşmaya başladı.

Tom empezó a hablar consigo mismo.

O kişiyle konuşmaya çalışıyor musun?

- ¿Estás tratando de hablar con esa persona?
- ¿Tratas de hablar con esa persona?

Çay içtikten sonra konuşmaya başladık.

Después de tomar el té, empezamos una discusión.

O, toplum içinde konuşmaya alışkındır.

- Él está acostumbrado a hablar en público.
- Está acostumbrado a hablar en público.

Bu şekilde konuşmaya utanmıyor musun?

¿No te da vergüenza hablar así?

- Bu konuşmaya dışarıda devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
- Sanırım bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.
- Bence bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.
- Bana kalırsa bu konuşmaya dışarıda devam etmeliyiz.

Creo que deberíamos continuar esta conversación fuera.

Adam bir saat konuşmaya devam etti.

Ese hombre estuvo una hora hablando.

Ben herkesin önünde konuşmaya alışık değilim.

No estoy acostumbrada a hablar en público.

Herkesin önünde konuşmaya alışkın olmadığını söyledi.

Dijo que no estaba acostumbrado a hablar en público.

Sen benimle böyle konuşmaya devam edemezsin.

No puedes seguir hablándome así.

Böyle yüksek sesle konuşmaya gerek yok.

No hay necesidad de hablar tan alto.

- Tom'la konuşmaya çalıştım.
- Tom'la konuşmayı denedim.

Traté de hablar con Tom.

Benimle böyle konuşmaya nasıl cesaret edersin?

¿Cómo te atreves a hablarme así?

Tom konuşmaya başlamadan önce boğazını temizledi.

Tom carraspeó antes de empezar a hablar.

Tom, Mary'ye John'la konuşmaya gitmesini söyledi.

Tom le dijo a Mary que fuera a hablar con John.

Tom'un Mary ile konuşmaya ihtiyacı var.

Tom necesita hablar con Mary.

Büyük şehirlerin kanun uygulayıcılarının konuşmaya istekli olan

Creo también que es importante en este momento,

Öğretmen iki saat boyunca konuşmaya devam etti.

El profesor habló sin parar por dos horas.

Başkalarının hakkında kötü konuşmaya gereğinden fazla hazırsın.

Siempre estás listo para hablar mal de los demás.

Bu çocukla konuşmaya çalışan kadın bir öğretmen.

La mujer intentando hablar a este niño es profesora.

Bob Anne ile konuşmaya çalıştı, ama yapamadı.

Bob intentó hablar con Anne, pero no pudo.

Biz müziği duyabilmek için konuşmaya son verdik.

Dejamos de hablar para poder oír la música.

Tom bu öğleden sonra benimle konuşmaya geldi.

Tom vino a hablar conmigo esta tarde.

Bizler için meselenin neden önemli olduğunu konuşmaya başlamak,

empezar hablando de por qué nos importa,