Translation of "Imkansız" in Spanish

0.019 sec.

Examples of using "Imkansız" in a sentence and their spanish translations:

İmkansız!

- ¡Imposible!
- ¡Es imposible!

İmkansız !

- ¡Imposible!
- ¡Es imposible!
- Imposible!

Bu imkansız.

- Es imposible.
- Eso es imposible.

O imkansız.

- No puede ser.
- Es imposible.

Kesinlikle imkansız.

Absolutamente imposible.

Çeviri imkansız.

La traducción es imposible.

- O imkansız değil.
- Bu imkansız değil.

No es imposible.

Imkansız denemelere katlanmış

que ha soportado pruebas imposibles

Karşı koymak imkansız

imposible de resistir

Bu neredeyse imkansız.

Es virtualmente imposible.

İmkansız olmadığını biliyorum.

Sé que no es imposible.

Bu imkansız bir görev.

Es una tarea imposible.

Bunu engellemek durdurmak imkansız

es imposible detenerlo

Bize imkansız gibi geliyorsa

Si nos parece imposible

Bu çatışmayı çözmek imkansız.

No es posible resolver el conflicto.

Kapağı kaldırmayı imkansız buldu.

Le resultó imposible levantar el tapón.

Bunu yapmak neredeyse imkansız.

Es casi imposible hacer eso.

Hiçbir şey imkansız değildir.

Nada es imposible.

Şimdi dışarı çıkmak imkansız.

Ahora es imposible salir.

Bu belli ki imkansız.

Obviamente, es imposible.

Bu hiç imkansız değil.

No es en absoluto imposible.

Bu benim için imkansız.

Esto es imposible para mí.

Bunun imkansız olduğunu biliyorsun.

Sabes que eso es imposible.

Onu sana açıklamam imkansız.

Es imposible para mí explicártelo.

Onun meşgul olması imkansız.

Es imposible que esté ocupado.

Senin önerdiğin şey imkansız.

Lo que propones es imposible.

Kuşun tuzaktan kaçması imkansız.

Es imposible que el pájaro escape de la trampa.

Bunu sana açıklamam imkansız.

Es imposible para mí explicártelo.

Üzgünüm, ama bu imkansız.

Lo siento, pero es imposible.

Bence biz imkansız şeyler yapabiliriz.

creo que podemos hacer cosas imposibles.

Lojistik olarak imkansız hale geldiğinde

que son esos dispositivos con electrodos usados para medir la respuesta emocional,

Bunun kaçınılmaz ve değiştirilmesi imkansız

que parece inevitable

Hala imkansız görüyor musunuz acaba?

¿Aún lo ves imposible?

Yeryüzündeki yenilmesi imkansız tek ordudur

Es el único ejército que no puede ser derrotado en la tierra.

Trump'ın kazanmasının imkansız olduğunu söylüyorlar

Dicen que Trump es imposible de ganar

Uzay seyahatinin imkansız olduğu düşünülürdü.

Se pensaba que los viajes espaciales eran imposibles.

Onunla iletişim kurmayı imkansız buldum.

Me resultó imposible ponerme en contacto con él.

Bir haftada raporu bitirmek imkansız.

Es imposible terminar el informe en una semana.

Onun kendini öldürmüş olması imkansız.

Es imposible que ella se hubiera suicidado.

Tom onun imkansız olduğunu biliyordu.

Tom sabía que era imposible.

Onun nereye gittiğini bilmek imkansız.

- No hay manera de saber adónde él se ha ido.
- Es imposible saber adónde él ha ido.

Bunun imkansız olduğunu gördün mü?

¿Viste que es imposible?

Onun bundan haberdar olması imkansız.

Es imposible que ella lo supiera.

Bunun imkansız olacağını görmeye başlıyorum.

Estoy empezando a ver que va a ser imposible.

Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.

A veces suceden cosas aparentemente imposibles.

Roma'yı bir günde görmek imkansız.

Es imposible ver todo Roma en un día.

Onu yenmemizin imkansız olduğunu düşünüyorum.

Yo pienso que es imposible que le ganemos.

Bunun imkansız olduğuna emin misin?

¿Estás seguro de que es imposible?

Bunu tek başıma yapmam imkansız.

Es imposible que haga esto solo.

Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.

Es imposible liberar su pie de la trampa.

Bizim o nehri geçmemiz imkansız.

Es imposible para nosotros cruzar ese río.

Sanırım bu, Tom için imkansız.

Creo que es imposible para Tom.

- Öyle yapmam imkansız.
- Benim öyle yapmam imkansızdır.
- Öyle yapmak benim için imkansız.

Es imposible para mí hacerlo así.

Bir hafta içinde işi yapmam imkansız.

Me es imposible realizar el trabajo en una semana.

Maalesef önerinizi kabul etmemiz imkansız olacak.

Lamentablemente, será imposible para nosotros aceptar tu propuesta.

Allah için hiçbir şey imkansız değildir.

Nada es imposible para Dios.

Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünürler.

Los franceses creen que nada es imposible.

İki gün içinde bunu bitirmek imkansız.

Es imposible terminar esto en dos días.

Fransızlar hiçbir şeyin imkansız olduğuna inanmıyor.

Los franceses creen que nada es imposible.

Kısa sürede vize almak imkansız olacak.

Será imposible obtener una visa en poco tiempo.

- İşin bir ay içinde tamamlanması kesinlikle imkansız.
- Bir ay içinde işi bitirmek tamamen imkansız.

Es completamente imposible terminar el trabajo en un mes.

Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.

Se considera imposible viajar al pasado.

Eğer su olmasaydı, insan yaşamı imkansız olurdu.

Si no fuera por el agua, la vida humana sería imposible.

Rezervasyon olmadan bu restoranda yemek yemek imkansız.

Es imposible comer en este restaurante sin reservar.

Bir sözlük olmadan bu cümleyi çevirmek imkansız.

Es imposible traducir esta frase sin acudir a un diccionario.

Tom Mary'nin rekor kırmasının imkansız olduğunu düşünüyor.

Tom cree que es imposible que Mary rompa el récord.

Madem imkansız karınca yiyen diye bir yaratık var

ya que hay una criatura llamada hormiga imposible comer

Açıklamanız inandırıcı olmayacak; o gerçek olamayacak kadar imkansız.

Tu explicación no cuela; es demasiado improbable para ser cierta.

Dinozor yumurtaları mı? İmkansız. Bu hayvanlar çoktan tükenmişler.

¿Huevos de dinosaurios? Imposible, estos animales están extintos.

O, kutuyu kaldırmaya çalıştı fakat bunu imkansız buldu.

Ella trató de levantar la caja, pero lo vio imposible.

Onun hastalığı onun çalışmasına devam etmesini imkansız yaptı.

Su enfermedad le impidió continuar sus estudios.

Onun imkansız olduğunu bilmiyorlardı, bu yüzden onu yaptılar.

Ellos no sabían que era imposible, así que lo hicieron.

çünkü ben onlara çözülmesi imkansız görünen bir problemin uzmanıyım:

porque soy experto en un problema que les resulta imposible resolver:

Para kaybı onun yurt dışına gitmesini imkansız hale getirdi.

La falta de dinero le hizo imposible irse fuera.

Kabul edelim ki, bu imkansız. Biz onu asla yapmayacağız.

Aceptémoslo, es imposible. Nunca lo vamos a lograr.

Ve yine de, hala bunun düz olduğunu söylemek imkansız.

Y aún así, es casi imposible conseguir que sea plano.

Ben kapıyı kırarak açmaya çalıştım, ki bunu imkansız buldum.

Intenté abrir la puerta a golpes, pero fue imposible.

Zor olanı anında yaparız. İmkansız olan biraz zaman alır.

Lo difícil lo hacemos enseguida. Lo imposible lleva un poco más de tiempo.

Tom'u bizimle gelmesi için ikna etmek gerçekte imkansız olurdu.

Sería virtualmente imposible convencer a Tom de ir con nosotros.

Her şeyi medikal jargonla açıklarsan, herkesin onu hemen anlaması imkansız.

Si lo explican tan solo con jerga médica, es imposible que todo el mundo entienda de inmediato.

Günümüzde ise şuanki teknoloji ile böyle bir yapının inşaatı imkansız görünüyor

Hoy, la construcción de tal estructura parece imposible con la tecnología actual.

Çünkü o dönemde o kadar çok imkansız bir şey görünüyordu ki

Porque algo parecía tan imposible en ese momento

Uzay aracının ağır, çok parçalı ambarının tasarımı kaçmayı imkansız hale getirdi.

El diseño de la pesada escotilla de varias piezas de la nave hizo imposible escapar.

İkizler o kadar benziyorlar ki birini diğerinden ayırt etmek neredeyse imkansız.

Los gemelos son tan parecidos que es casi imposible distinguirlos.

Memlüklerin,Moğolların büyük ordusu karşısında neredeyse imkansız şartlar altında olduğunu bildiği halde

Aunque el admitió que los Mamluk enfrentaban probabilidades imposibles en contra del vasto ejército Mongol,

, iki şehrin sular altında kalacağı ve içlerinde yaşamayı imkansız hale getireceği yerlerde

estadounidenses de Nueva York y Boston. Donde las dos ciudades quedarán sumergidas,

Bir şeyi kendisi yapmak zorunda olmayan biri için hiçbir şey imkansız değildir.

Nada es imposible para aquel que no tiene que hacerlo él mismo.

- Onun imkansız olduğunu biliyorum.
- Bunun imkânsız olduğunu biliyorum.
- Bunun mümkün olmadığını biliyorum.

- Sé que es imposible.
- Sé que no es posible.

Hayat böyledir işte! Hiçbir şey kolay değil ve hiçbir şey imkansız değil.

¡La vida es así! Nada es fácil y nada es imposible.

Onu imkansız bir duruma soktu - görev ve sadakat duygusuyla her iki yönde de paramparça oldu.

lo puso en una situación imposible, desgarrado en ambos sentidos por su sentido del deber y la lealtad.

Bir insan on iki yaşından önce dili konuşmaya başlamazsa bir yerli gibi konuşmasının imkansız olduğunu duydum.

Oí que es imposible sonar como un hablante nativo a menos que uno empiece a hablar la lengua antes de los doce años.

- Sen onun olanaksız olduğunu biliyordun ve o zaman bile denedin.
- İmkansız olduğunu biliyordun ve yine de denedin.

Sabías que era imposible y aun así lo intentaste.