Translation of "Haline" in Spanish

0.013 sec.

Examples of using "Haline" in a sentence and their spanish translations:

- Kasaba harabe haline düştü.
- Kasaba harabe haline dönüştü.

La ciudad quedó en las ruinas.

Bina moloz haline geldi.

El edificio fue reducido a escombros.

Pornoyu alışkanlık haline getirdikten sonra...

Después de hacer del porno un hábito...

Bir yenilik merkezi haline gelebilirdi?

y volverse un centro de innovación?

Yani eski haline geri dönüyor

entonces va hacia atrás

Burayı bir casino haline çeviriyor

lo convierte en un casino

Daha sonrasında Google haline dönüştü

Más tarde se convirtió en Google

Bunu bir alışkanlık haline getirme.

No lo hagas un hábito.

Seni suçlamayı takıntı haline getirmiyorum.

No voy a por ti.

Yanıtı onun ruh haline bağlıdır.

Su respuesta depende de su humor.

Ormanları mümkün olduğunca eski haline getirerek,

reponiendo los bosques siempre que sea posible,

Sıkı çalışma, Japonya'yı bugünkü haline getirdi.

El trabajo duro ha hecho a Japón lo que es hoy.

O bir spor tutkunu haline geldi.

Se ha aficionado a los deportes.

Hayvan yerel bir efsane haline geldi.

- El animal se volvió una leyenda local.
- El animal se convirtió en una leyenda del lugar.

İş güvenliği büyük bir endişe haline geldi.

La seguridad laboral se convirtió en una preocupación importante.

Böcek bir pupa halinden ergen haline dönmüştür.

Ese insecto se ha transformado de crisálida en imago.

Bu, çok karmaşık bir hikaye haline geliyor.

Esto se convierte en una historia muy complicada.

Film sanayi büyük bir iş haline geldi.

La industria del cine se transformó en un gran negocio.

Bu beni dijital bir işaret fişeği haline getirdi.

que me convirtió en una especie de pararrayos digital.

Bunu geçim yöntemi haline getirmiş youtuberlar da var

También hay youtubers que han hecho de esto un medio de subsistencia.

Normalde yangına dayanıklı malzemeler bile alev haline geldi.

materiales que normalmente eran resistentes al fuego se incendiaban.

Sorunun bir parçası haline geldiğimi kabul etmek zorundaydım.

y sin darme cuenta me convertí en una parte del problema.

Babam her sabah yürümeyi bir kural haline getirdi

Mi padre tiene por norma dar un paseo todas las mañanas.

Yatmaya gitmeden önce kitap okumayı kural haline getiririm.

Convertí en una norma leer antes de ir a dormir.

Bu durumda sosyal medya neredeyse kamu hizmeti haline geldi.

Las redes sociales se han convertido en una utilidad pública en este punto.

Bu ekonomi için gittikçe daha önemsiz biri haline gelirsin.

van a ser cada vez menos relevantes para esta economía.

Amacımız, her zaman ülkeyi demokratik sivil idare haline getirmekti.

Nuestro objetivo siempre fue restaurar un gobierno civil y democrático en el país.

Ve avlanmayı basit bir refleks haline getirdiği ile alakalı.

y convierte la caza en un simple reflejo.

Ama neden düşmana bu kadar kolay hedef haline geliyorlardı?

Pero, ¿por qué presentar un objetivo tan fácil para el enemigo?

Olacağını düşündüğün şeye uygun davranmaya ve o ruh haline girip

comienzan a actuar y a sentir de forma que les ayude a prepararse

Biz de küçük, birbirine bağımlı küresel bir köy haline geliyoruz.

Estamos convirtiéndonos en una aldea pequeña, interdependiente y global.

Harran'lı değil sendikalı olmak daha önemli bir durum haline geldi

Ser miembro del sindicato en lugar de Harran se ha vuelto más importante

Saniyeler içinde, uzay aracı bir çöp yakma fırını haline geldi.

En cuestión de segundos, la nave espacial se convirtió en incineradora.

O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.

Ir al parque se convierte en un vehículo para él.

- Yangın durumunda, 119'u arayın.
- Yangın haline, 119'u ara.

En caso de fuego llamen al 119.

Onun ölümünün 24 saati içinde onu yakarak kül haline getirdi.

Ella lo cremó a 24 horas de su muerte.

Ve böylece o kart beyniniz için en kolay tercih haline geliyor.

por lo que esa se vuelve la opción más fácil para tu cerebro.

Tatoeba, doğum yeri olan Fransa'da kültürel ve sosyal bir olay haline geldi.

En Francia, su país natal, Tatoeba se convirtió en un fenómeno cultural y social.

Bu da burayı börtü böceğin sıcaktan korunması için harika bir yer haline getiriyor.

Y eso la hace un gran lugar para que las criaturas se refugien del calor.

Fakat Ayasofya camiye çevrildikten sonra artık camilere kubbe yapmak bir gelenek haline geliyor

Pero después de que Hagia Sophia es una mezquita, es una tradición hacer una cúpula a las mezquitas.

Ve askeri birliklerin hareketi influenza yayılımını sürdürmek için mükemmel bir araç haline geldi.

y ese movimiento tan grande de personas fue el vehículo perfecto para impulsar la transmisión del virus.