Translation of "Etmeyecek" in Spanish

0.010 sec.

Examples of using "Etmeyecek" in a sentence and their spanish translations:

Fark etmeyecek.

Eso no cambiará nada.

Kimse fark etmeyecek.

Nadie lo notará.

Kapı hareket etmeyecek.

- La puerta no se moverá.
- La puerta no se moverá un ápice.
- La puerta no cederá.

Asla pes etmeyecek.

Él nunca cederá.

Şu sana yardım etmeyecek.

Eso no te va a ayudar.

Tom buna tahammül etmeyecek.

Tom no va a tolerar esto.

O sana yardım etmeyecek.

Eso no te va a ayudar.

Sanırım kimse fark etmeyecek.

Supongo que nadie lo notará.

Teklifimi kabul etmeyecek misin?

¿No vas a aceptar mi oferta?

Tom sana yardım etmeyecek.

Tom no te ayudará.

Hiçbir şey fayda etmeyecek.

Nada va a ayudar.

Tom, Mary'ye yardım etmeyecek.

Tom no ayudará a Mary.

Bu, babayı memnun etmeyecek.

Esto no le va a hacer gracia a papá.

Tom Boston'u ziyaret etmeyecek.

Tom no visitará Boston.

Hastalarınız sizi terk etmeyecek.

Tus pacientes no te van a abandonar.

- Korkarım o suçunu asla itiraf etmeyecek.
- Maalesef suçunu asla kabul etmeyecek.

Me temo que él nunca admitirá su culpa.

Şehri asla tekrar ziyaret etmeyecek.

- Él no volverá a visitar la ciudad otra vez.
- Él jamás visitará la ciudad otra vez.

Tom niçin bize yardım etmeyecek?

¿Por qué Tom no nos ayuda?

Çoğu insan bunu fark etmeyecek.

La mayoría de la gente no se dará cuenta de eso.

Tom asla farkı fark etmeyecek.

Tom no notará nunca la diferencia.

Umarım, Tom bir şey fark etmeyecek.

Esperemos que Tom no se dé cuenta.

- O kolayca vazgeçmeyecek.
- O kolayca pes etmeyecek.

Ella no se dará por vencido con facilidad.

O onlara yardım etmeyecek, ben de etmeyeceğim.

Él no les ayudará, ni yo tampoco.

Bize yardım edecek misin yoksa etmeyecek misin?

¿Vas a ayudarnos o no?

Ona işkence etmek anlamsız, o itiraf etmeyecek.

No sirve de nada torturarle, él no va a confesar.

Biz hepimiz öleceğiz, bazılarımız çabucak, diğerleri acele etmeyecek.

Todos moriremos, unos más pronto, otros más tarde.

- Şu sana yardım etmeyecek.
- Bu size yardımcı olmaz.

Eso no te ayudará.

- Babam, evliliğimi asla onaylamayacak.
- Babam, evliliğimi kabul etmeyecek.

Mi padre nunca va a aprobar mi casamiento.

- Hiçbir şeyin faydası olmayacak.
- Hiçbir şey fayda etmeyecek.

Nada va a ayudar.

Ne dersen de ama o senin davetini kabul etmeyecek.

Digas lo que digas, él no va a aceptar tu invitación.

Tom bunu kabul etmeyecek ama onun başı büyük dertte.

Tom no va a admitirlo, pero él está en grandes problemas.

Ben biraz para kazanacağım ve Bay White muhtemelen fark etmeyecek.

Voy a ganar poco dinero y el Sr. White probablemente no lo notará.

Tom bunu kabul etmeyecek ama o Mary'ye içten içe aşık.

Tom no quiere admitirlo, pero él está secretamente enamorado de María.

Virüse maruz kalmanızı sınırlayacak şekilde davranışınızı değiştirmek riski tamamen yok etmeyecek.

Cambiar tu comportamiento para limitar la exposición al virus no reducirá tu riesgo a cero.

Eğer uçağın kaza yapacağını birine söylersen bu söylem hiçbir şey ifade etmeyecek.

Si le dices esto a una persona que vaya a chocar en un avión, no tiene sentido esta frase.

Hiçbir zaman bunu belli etmeyecek ama içinden ciddi bir şekilde endişeli olduğunu düşünüyorum.

Él nunca lo va a mostrar, pero creo que muy dentro de sí, está seriamente preocupado.