Translation of "Ağladı" in Spanish

O ağladı.

Ella lloró.

Tom ağladı.

Tom lloró.

Bebek ağladı.

El bebé lloró.

İsa ağladı.

Jesús lloró.

O ağladıkça ağladı.

Él lloró y lloró.

Bütün gece ağladı.

Ella lloró toda la noche.

O sürekli ağladı.

Él lloró y lloró.

Tom ağladı mı?

¿Lloró Tom?

Tom neredeyse ağladı.

Tom casi lloró.

Tom çok ağladı.

Tom lloró mucho.

- O mektubu okurken ağladı.
- O, mektubu okurken ağladı.

- Ella lloró mientras leía la carta.
- Lloró al leer la carta.
- Ella lloraba mientras leía la carta.
- Lloró mientras leía la carta.
- Lloraba mientras leía la carta.

- Tom, bütün gece ağladı.
- Tom bütün gece ağladı.

Tom lloró toda la noche.

Bebek tüm gece ağladı.

- El bebé lloró toda la noche.
- El bebé estuvo llorando toda la noche.

O, hikayeyi duyduğunda ağladı.

Ella lloraba al oír la historia.

O, mektubu okurken ağladı.

- Ella lloró mientras leía la carta.
- Ella lloraba mientras leía la carta.

Bebek süt için ağladı.

El bebé lloró por la leche.

Tom, bütün gece ağladı.

Tom lloró toda la noche.

O için için ağladı.

Lloró amargamente.

O mektubu okurken ağladı.

Lloró al leer la carta.

O acı acı ağladı

Ella lloró amargamente.

Bütün gece boyunca ağladı.

Ella lloró toda la noche.

Kızının ölümü üzerine ağladı.

Él lloró por la muerte de su hija.

Lyusya, Mahler'i dinlerken ağladı.

Lyusya lloraba mientras escuchaba a Mahler.

O bütün gece ağladı.

Ella lloró toda la noche.

Tom uyuyana kadar ağladı.

- Tom se quedó dormido llorando.
- Tom se durmió llorando.

Tom bir saat ağladı.

Tom lloró durante una hora.

Bebek yüksek sesle ağladı.

El bebé lloró estrepitosamente.

O ağladı ve ağladı ama hiç kimse onu avutmak için gelmedi.

Ella lloró y lloró, pero nadie vino a consolarla.

Göz pınarları kuruyana kadar ağladı.

Ella lloró hasta quedarse sin lágrimas.

O, babasının cesedini görünce ağladı.

Ella lloró al ver el cadáver de su padre.

Tom kendini kaybetti ve ağladı.

Tom se derrumbó y lloró.

Kötü haberi duyduğunda kadın ağladı.

La mujer lloró cuando oyó las malas noticias.

Kötü haberi duyduktan sonra ağladı.

La mujer lloró cuando oyó las malas noticias.

Tom bir bebek gibi ağladı.

Tom lloró como un bebé.

Altı yaşında bir çocukmuş gibi ağladı.

- Lloró como si fuera un niño de seis años.
- Él lloró como si fuera un niño de seis años.

Güller soldu ve Ania çok ağladı.

Las rosas se marchitaron y Ania lloró mucho.

Tom Mary'den aldığı mektubu okurken ağladı.

Tom lloraba mientras leía la carta que había recibido de parte de Mary.

Film öyle acıklı idi ki herkes ağladı.

La película era tan triste que todos lloraron.

O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.

Ni habló ni lloró, sino que salió sosegado.

Napolyon onsuz Paris'e dönmek için ordudan ayrıldı, o açıkça ağladı.

Napoleón dejó el ejército para regresar a París sin él, lloró abiertamente.

Onun ölüm haberiyle ağladı. "Fransa için ve benim için ne büyük bir kayıp".

lloró con la noticia de su muerte. “Qué pérdida para Francia y para mí”.