Translation of "Çizgi" in Spanish

0.072 sec.

Examples of using "Çizgi" in a sentence and their spanish translations:

Mavi çizgi Hindistan, kırmızı çizgi Afrika.

La línea azul es India, la línea roja es África.

- Burada bir çizgi çizin.
- Buraya bir çizgi çiz.
- Buraya bir çizgi çizin.

Trace usted una línea aquí.

Çizgi filmleri severim.

- Me gustan los dibujos animados.
- Me gustan las caricaturas.

Çizgi romanları severim.

Me gustan los comics.

- Düz bir çizgi çiz.
- Düz bir çizgi çizin.

Dibuja una línea recta.

Hobim çizgi roman okumaktır.

Mi pasatiempo es leer los cómics.

Kağıdına bir çizgi çiz.

- Trazá una línea en el papel.
- Dibujad una línea en vuestra hoja.

Kumda bir çizgi çizmeliyiz.

Debemos trazar una línea en la arena.

- Çok ilginç bir çizgi roman buldum.
- Çizgi romanı çok ilginç buldum.

Encuentro el comic muy interesante.

A'dan B'ye bir çizgi çiz.

Dibuja una línea de A a B.

Duvarda düz bir çizgi çizdi.

Trazó una línea recta en la pared.

Kağıdın üzerine bir çizgi çizin.

- Dibuja una línea en el folio.
- Trazá una línea en el papel.

Çizgi romanlarımı okudum ve mutluyum.

Leo mis comics y soy feliz.

Arada çok ince bir çizgi var.

Es una línea muy delgada.

üstelik yine disiplinli ve çizgi şeklinde

Además, disciplinado y en forma de línea

ünü Simpsons çizgi filmini hepimiz biliyoruz

Todos conocemos los famosos dibujos animados de los Simpson

Tom kağıda düz bir çizgi çizdi.

Tom dibujó una línea recta en el papel.

Çizgi romanlar eskisi kadar popüler değil.

Las historietas ya no son tan populares como antes.

Sen bu çizgi filmi biliyor musun?

¿Conoces esta caricatura?

Bu şanslı çizgi sonsuza dek sürmeyecek.

Esa racha de suerte no durará para siempre.

Çocukken en sevdiğin çizgi film hangisiydi?

- ¿Cuál era tu película de dibujos animados cuando eras niño?
- ¿Cuál era tu película de dibujos animados favorita de pequeño?

Bir çizgi roman süper kahramanı ile kıyaslayalım.

capaz de correr tres veces más rápido que la velocidad del sonido.

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır.

- ¿En serio? Mi pasatiempo es leer historietas.
- ¿De verdad? Mi hobby es leer manga.

Kız kardeşim çizgi roman okuyarak zaman geçirir.

Mi hermana se pasa el tiempo leyendo tebeos.

Hikayeye, çizgi romana bir çok şeye konu olmuştur

ha sido objeto de muchas historias, cómics,

Ayn çizgi romanlarda olduğu gibi yarasalar gece yaşarlar

Los murciélagos viven la noche como en los cómics.

O çizgi roman okumaktan başka bir şey yapmaz.

Él no hace nada más que leer tiras cómicas.

Aşk ve nefret arasında ince bir çizgi vardır.

Hay una fina línea entre el amor y el odio.

Dahilik ve aptallık arasında ince bir çizgi vardır.

Hay una fina línea entre genialidad y estupidez.

Biz resmî ve özel işler arasına çizgi çizmeliyiz.

Debemos trazar la línea entre asuntos públicos y privados.

O, kurşun kalemi ile düz bir çizgi çizdi.

Él ha dibujado una línea con su lápiz.

Bu çizgi romanı onun kız kardeşinden ödünç aldım.

Tomé prestado este cómic de su hermana.

Kız süper kahraman çizgi romanları çizerek saatler harcıyor.

- La chica pasa horas dibujando historietas de superhéroes.
- La chica pasa horas dibujando cómics de superhéroes.

Çocuk süper kahraman çizgi romanları çizerek saatler harcıyor.

El chico pasa horas dibujando cómics de superhéroes.

Aynı çizgi filmde bir de Trump'ın ölüm sahnesi vardı

también hubo escena de la muerte de Trump en la misma caricatura

Öğrenciler televizyon ve çizgi roman yüzünden, çok kitap okumazlar.

Los estudiantes no leen muchos libros debido a la televisión y los comics.

Kabul edilebilirler ve edilemezler arasında ince bir çizgi vardır.

Hay una fina línea entre lo que es aceptable y lo que no.

Tutumlu olmakla ucuz olmak arasında ince bir çizgi vardır.

Hay una fina línea entre ser ahorrativo y tacaño.

Mağazamızdan bu çizgi romanı satın alanlar çoğunlukla ortaokul öğrencileridir.

Los que compran este cómic en nuestra tienda son en su mayoría estudiantes de secundaria.

Bu çizgi roman kitabını onun kız kardeşinden ödünç aldım.

Pedí prestado este libro de historietas a su hermana.

Çizgi film veya bilgisayar olmadan, evde yalnız olmaktan sıkılıyorum.

Me aburro en casa, sola, sin dibujos animados ni ordenador.

Akıl sağlığı ile delilik arasındaki ince çizgi daha incelmiştir.

La fina línea entre la cordura y la locura se ha hecho más estrecha.

Tom'un Mary'nin çizgi roman okuyarak günü geçirdiğine dair bir önsezisi vardı.

Tom tuvo la sospecha de que Mary había pasado el día leyendo libros de comic.

Neyin kabul edilebilir ve neyin kabul edilemez olduğu arasında ince bir çizgi vardır.

Hay una fina línea entre lo aceptable y lo inaceptable.

Arı Maya bir Polonya çizgi filmi değil, bunu biliyor musun? Almanya'da yazılmış, Japonya'da canlandırılmış ve Polonya diline tercüme edilmiştir.

La Abeja Maya no es una historia polaca ¿sabes? Fue escrita en Alemania, animada en Japón y traducida al polaco.