Translation of "Ufak" in Portuguese

0.010 sec.

Examples of using "Ufak" in a sentence and their portuguese translations:

Ufak tefek şeyler olur.

Coisas acontecem.

Paraşüt ipine ufak düğümler attım.

Fiz alguns nós na corda de nylon,

Tom'un ufak bir penisi var.

Tom tem um pênis pequeno.

Ben ufak bir kasabada büyüdüm.

Eu cresci numa pequena cidade.

Tom ufak bir kazaya karıştı.

Tom se envolveu em um leve acidente.

Tom ufak bir penise sahip.

Tom tem um pau pequeno.

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

Os seus olhos, compostos por milhares de lentes minúsculas, absorvem toda a luz disponível.

Daha ufak bir şey mi baksalar?

Talvez um alvo menor.

Bu ufak yarasalar, açan çiçeklerin peşinde...

Estes morcegos minúsculos migram centenas de quilómetros todos os anos...

Ama bu ufak kemirgen onlardan değil.

... mas este pequeno roedor não.

Ufak bir yavru ideal bir kurbandır.

Uma cria jovem é a presa ideal.

Buradaki çoğu yaratık ufak ve çeviktir.

A maioria destas criaturas é pequena e frágil.

Olasılıklar her bir ufak yavrunun aleyhine.

As probabilidades estão contra as crias pequenas.

Gölgenin ucuna... ...ufak bir taş koyup

Se pusermos uma pedrinha no extremo da sombra,

Kazanmak için ufak bir şansımız var.

- Nós temos uma pequena chance de vencer.
- Nós temos uma pequena chance de ganhar.

Ufak yavru kayalarda daha atik hareket ediyor.

A cria pequena é mais ágil sobre as rochas.

En ufak ışığa karşı bile hassas gözleri...

Os seus olhos captam a mais pequena quantidade de luz...

Hayatını kurtarmak için en ufak vücut teması yeterli.

Basta um simples contacto para lhe salvar a vida.

Aşırı hassas antenleri en ufak hareketi algılamaya ayarlı.

Antenas extremamente sintonizadas são hipersensíveis ao mínimo movimento.

Yanlarından süzülen ufak yaratıkları yakalamaya yarayan, sokucu dokunaçlar.

Tentáculos urticantes que apanham seres minúsculos enquanto flutuam.

İşe giderken ufak çaplı bir trafik kazası geçirdim.

Tive um pequeno acidente no caminho para o trabalho.

Ne yapacağıma dair en ufak bir fikrim yoktu.

Eu não tinha ideia do que fazer.

Tom'un konuştuğu konuda en ufak bir fikrim yok.

Eu não faço a menor ideia sobre o que o Tom está falando.

Bu ufak çekirge faresi, akrepten uzak dursa iyi eder.

Talvez seja melhor este rato-dos-gafanhotos não se aproximar.

Fakat kulaklarındaki özel kemikler kumdaki en ufak titreşimleri algılar.

Mas tem ossos especiais nas orelhas que registam pequenas vibrações na areia.

Bu ufak, erkek tungara kurbağası sadece bir yüksük boyutunda.

Esta pequena rã-verrugosa macho é do tamanho de um dedal.

Kıvırcık tarantulanın sekiz ufak gözünün pek ışık algıladığı söylenemez.

Os oito olhos da tarântula-lanuda distinguem pouco mais do que luz e sombra.

Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.

O que você ganha é nada perto do salário do chefe.

O, hayatımda şimdiye kadar gördüğüm en ufak hamam böceğiydi.

Aquela foi a menor barata que eu vi em toda a minha vida.

Bu ne anlama geliyor? En ufak bir fikrim yok.

O que isso significa? Eu não tenho a menor ideia.

Doğuştan öfkeli, binlerce leşi olan, neredeyse görünmez, ufak bir gulyabani.

Um espírito quase invisível que nasceu zangado e mata aos milhares.

Ufak bir ahşap bungalovumuz vardı. Suyun en yükseldiği noktanın altındaydı.

Tínhamos um pequeno bungalow de madeira, literalmente abaixo da linha de água.

Şu an ufak bir deniz biyoloğu gibi. Çok şey öğrendi.

Agora ele é como um biólogo marinho. Sabe tanto.

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

É nesta altura que muitos seres pequenos se sentem mais seguros.

Sporlarını yaymak için ne vakit ne de en ufak esinti vardır.

Não há tempo nem vento para espalharem os seus esporos.

Aynı zamanda, sayısız deniz canlısının ana yemek kaynağıdır. En ufak balıktan...

E a principal fonte de alimento para inúmeros seres marinhos. Desde alevins...

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

Mas nem as jamantas de cinco metros se comparam ao maior peixe do mar.

Her ufak davranışı, her türün ne yaptığını ve nasıl etkileşim kurduklarını anlayabilmek için yapılması gereken çok şey var.

e entender cada pequena marca, cada pequeno comportamento, cada espécie e o que estão a fazer, como interagem.