Translation of "Bulunan" in Portuguese

0.004 sec.

Examples of using "Bulunan" in a sentence and their portuguese translations:

Savaşçı özelliği bulunan

Guerreiro

Soğurken, içerisinde bulunan

enquanto esfria,

bulunan bir köye götürmek.

... numa aldeia remota mesmo no centro da selva.

şu anda bulunan Ayasofya, 3. Ayasofya'dır

Hagia Sophia, atualmente localizada, é a 3ª Hagia Sophia.

Mozaiklerde bulunan meleklerin sırrı hala çözülemedi

O segredo dos anjos nos mosaicos ainda não resolvidos

Üzerimde bulunan tüm parayı dilenciye verdim.

Eu dei ao mendigo todo o dinheiro que tinha.

50 ila 500 çalışanları bulunan şirketlere uygulanıyor.

empresas entre 50 e 500 funcionários.

Kapıda bulunan adam bana onun adını söylemedi.

O homem na porta não me disse o nome dele.

Içeride bulunan işlemeler ince bir sıva ile kapatıldı

os bordados dentro estavam cobertos com um gesso fino

Bunun sebebi sabunun içinde bulunan iki yönlü moleküllerdir.

Isso porque, por dentro, o sabão tem moléculas de dois lados.

Onun hastanede bulunan annesini ziyarete gitmeyi planladığını düşünüyorum.

Eu acho que ela estava planejando ir visitar a mãe, que está no hospital.

Gözlerinde bulunan yansıtıcı katman çok az olan ışığı kuvvetlendirir.

Têm uma camada refletora nos olhos que capta a pouca luz existente.

şu anda bulunan 3. sü, 2. sinin üzerine yapıldı

3º lugar atualmente no topo do 2º lugar

Türkiye de bulunan siteler bu kelimeleri de içerisinde bulundurdu.

A Turquia também foi encontrada em sites que contêm essas palavras.

Andorra, İspanya ve Fransa arasında bulunan küçük bir prensliktir.

A Andorra é um pequeno principado situado entre a Espanha e a França.

Sami'nin karnında bulunan arsenik seviyesi 4 atı öldürecek kadardı.

O nível de arsênico encontrado no estômago de Sami era suficiente para matar 4 cavalos.

Vay canına, burası dağın yan tarafında bulunan devasa bir mağara.

É uma caverna enorme escavada no coração da montanha.

40 günü aşkın bir seyahat dönemi bulunan Çin yeni yılında,

Durante o período de viagens de 40 dias do ano-novo chinês,

Gözlerinde bulunan aynaya benzer hücreler var olan düşük ışığı kuvvetlendiriyor.

O puma tem células idênticas a espelhos que refletem a luz que atinge os olhos.

María, sonbahar gecesini aydınlatan çeyrek ayı bulunan, yıldızlı gökyüzüne baktı.

Maria olhou para o céu estrelado, com uma lua crescente que iluminava aquela noite de outono.

Pediseller, uçlarında üç küçük diş bulunan uzun ve parmağa benzeyen uzantılardır.

Pedicellariae são longos apêndices como dedos com três pequenos dentes na ponta.

Avustralya'da bulunan bir yılan olan "içbölge taypanı" dünyanın en zehirli yılanıdır.

A taipan, uma cobra encontrada na Austrália, é a cobra mais venenosa do mundo.

Binlerce ufak lensten oluşan gözleri ortamda bulunan en ufak ışığı bile süzer.

Os seus olhos, compostos por milhares de lentes minúsculas, absorvem toda a luz disponível.

Japon bayrağı merkezde güneşi temsil eden kırmızı bir daire bulunan beyaz bir dikdörtgendir.

A bandeira japonesa é um retângulo branco com um círculo vermelho no centro representando o sol.

Tom bilgisayarda bulunan dahili hard diskteki tüm dosyaları harici bir hard diske kopyaladı.

Tom copiou todos os arquivos de seu HD para um HD externo.

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

O folclorista Jonathan Youn diz que a única coisa que pode ferir o centípede é uma arma banhada em saliva humana.