Translation of "Parlayan" in Portuguese

0.004 sec.

Examples of using "Parlayan" in a sentence and their portuguese translations:

Parlayan çubuklar.

e bastões luminosos.

Güneşte parlayan şey.

Era isto, ao sol.

Şu parlayan çubuklardan kullanabilirim.

Posso usar um bastão luminoso.

Bu parlayan çubuklardan kullanabilirim.

Posso usar um bastão luminoso.

Bakın, parlayan şey buydu.

Era isto que estava brilhar.

Nerede? Şu parlayan çubuklardan kullanabilirim.

Onde está ela? Posso usar um bastão luminoso.

Her parlayan şey altın değildir.

- Nem tudo que brilha é ouro.
- Nem tudo que reluz é ouro.

Aşağıda parlayan bir şey olduğu kesin.

Vejo ali em baixo algo a brilhar.

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin

Qual será a melhor forma de descer à ravina

Sıcak dolayısıyla uzakta parlayan bir yansıma görebilirsiniz.

pois vemos um reflexo distante, um brilho resultante do calor,

Gece gökyüzünde parlayan yıldızlar mücevher gibi görünüyorlardı.

As estrelas brilhando no céu noturno pareciam joias.

- Her parlayan şey altın değildir.
- Her gördüğün sakallıyı deden sanma.

- Nem tudo que brilha é ouro.
- Nem tudo que reluz é ouro.

Bunu göstermek için bu, siyah ışık altında parlayan spreyi kullandım.

Pra mostrar isso, eu usei esse spray que brilha na luz ultravioleta.

Aşağıda parlayan bir şey görüyorum. Sorun şu ki helikopter buraya inemez.

Há algo ali em baixo, vejo mesmo algo a brilhar. O problema é que o helicóptero não consegue aterrar.

Kitâb-ı Mukaddes'e göre parlayan bir yıldız, Üç Kral'a İsa'nın yolunu gösterdi.

Segundo a Bíblia, os Reis Magos foram guiados até Jesus por uma estrela luminosa.

Pekâlâ, kanyondan inip aşağıda parlayan metalin enkaz olup olmadığını anlamanın en iyi yolu nedir?

Qual será a melhor forma de descer a ravina para ver se o objeto metálico é o avião?

- Her parlayan şey altın değildir.
- Her gördüğün sakallıyı deden sanma.
- Her sakallıyı deden sanma.

- Nem tudo que brilha é ouro.
- Nem tudo que reluz é ouro.