Translation of "Kahverengi" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Kahverengi" in a sentence and their portuguese translations:

Kedi kahverengi.

O gato é marrom.

Onlar kahverengi.

São marrons.

Ayakkabılarım kahverengi.

Os meus sapatos são marrons.

Kahverengi saçım var.

- Tenho cabelos castanhos.
- Meus cabelos são castanhos.

Kahverengi şapka eski.

- O chapéu marrom é velho.
- O chapéu marrom está velho.

Kahverengi at hızlıdır.

O cavalo marrom é rápido.

Tom'un köpeği kahverengi.

O cachorro de Tom é marrom.

Postane kahverengi binadır.

O correio fica no edifício marrom.

Kahverengi gözlerim var.

- Eu tenho olhos castanhos.
- Tenho olhos castanhos.

Koyu kahverengi saçları vardı.

- Tinha cabelo castanho escuro.
- Ele tinha cabelos castanho-escuros.

Onun kahverengi gözleri var.

Ele tem olhos castanhos.

Kahverengi montlu kadın kim?

Quem é a mulher de casaco marrom?

Yapraklar sonbaharda kahverengi olur.

As folhas ficam pardas no outono.

Tom'un kahverengi gözleri var.

Tom tem olhos castanhos.

- Kedi kahverengi.
- Kedi kahverengidir.

Esse gato é marrom.

Tom'un kahverengi saçı var.

Tom tem cabelo castanho.

Bu kedi, kahverengi renklidir.

- O gato é manchado de marrom.
- Este gato é de cor castanha.

- Tom kahverengi bir ceket giyiyordu.
- Tom'un üstünde kahverengi bir palto vardı.

- Tom estava vestindo um casaco marrom.
- O Tom estava vestindo um casaco marrom.

Kedilerden biri siyah, diğeri kahverengi.

Um dos gatos é preto, o outro é marrom.

Mary'nin güzel kahverengi gözleri var.

- Mary tem lindos olhos castanhos.
- Mary tem belos olhos castanhos.

O kahverengi olan da benimki.

Aquele marrom também é meu.

Mary koyu kahverengi elbise giyiyordu.

A Mary usou um vestido marrom escuro.

O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.

Ela usava sapatos de cor marrom escuro.

Tom'un koyu kahverengi saçları var.

O cabelo de Tom é castanho-escuro.

Tom kahverengi bir evde yaşıyor.

Tom mora numa casa marrom.

Tom paketi kahverengi kağıtla sardı.

Tom embrulhou o pacote com papel marrom.

Buralarda kahverengi bir cüzdan gördün mü?

Você viu uma carteira marrom por aqui?

Tom koyu kahverengi bir ceket istiyor.

Tom quer um casaco marrom escuro.

Masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.

Há um pequeno cão marrom debaixo da mesa.

Kahverengi bir elbiseye uyacak bir şapka arıyorum.

Estou procurando um chapéu que combine com um vestido marrom.

Benim kahverengi gözlerim ve siyah saçım var.

Tenho olhos castanhos e cabelo preto.

Kahverengi saçın çok güzel olduğunu düşünüyor musun?

Você acha esse cabelo castanho muito bonito?

Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üstünden atlamadı.

A veloz raposa marrom não pulou sobre o cachorro preguiçoso.

Bu masanın altında küçük kahverengi bir köpek var.

- Há um pequeno cão marrom debaixo da mesa.
- Há um pequeno cachorro marrom debaixo dessa mesma.

Beyaz pirinç yemeği kahverengi pirinçten daha çok seviyorum.

Acho que eu gosto mais de arroz branco do que de arroz integral.

Beyaz pirinci mi yoksa kahverengi pirinci mi tercih edersiniz?

Você prefere o arroz preto ou o branco?

Çöp sepetinde garip, kötü kokulu kahverengi bir sıvı vardı.

Havia um líquido marrom, malcheiroso e estranho na cesta de papéis.

O uzun, yumuşak kahverengi saçlı, uzun boylu, zayıf bir kızdı.

Ela era uma garota alta e magra, com cabelo macio e castanho.

Aşırılığa karşı gün için slogan "kahverengi yerine çok renkli" idi.

O slogan para o dia contra o extremismo era "multicolor em vez de marrom".

Nehirden gelen suyun sarı ve kahverengi arasında bir rengi vardı.

A água do rio tinha uma cor entre amarelo e marrom.

Ağaçlarda görünen sarı, kırmızı ve kahverengi yapraklar sonbaharın ilk işaretidir.

As folhas amarelas, vermelhas e marrons que aparecem nas árvores são o primeiro sinal do outono.

- Hızlı kahverengi tilki tembel köpeğin üzerine atlar.
- Pijamalı hasta yağız şoföre çabucak güvendi.

- A raposa veloz pula sobre o cão preguiçoso.
- Yuri viu um pequeno jabuti xereta e dez cegonhas felizes comendo kiwi.

İnsanlar normal de olsalar; siyah, kahverengi veya sarı ırktan da olsalar hepsi aynı haklara sahip olmalıdır.

Não importando se são negros, brancos, amarelos ou normais, todos devem ter os mesmos direitos.

Ölüm çok güzel olmalı. Kafanın üzerinde sallanan yeşil otları olan yumuşak kahverengi toprakta uzanmak ve sessizliği dinlemek. Dünü ve yarını olmamak. Zamanı unutmak, hayatı bağışlamak, barışık olmak.

A morte deve ser muito bela. Jazer na terra macia e morena, com a relva ondulando acima de nossa cabeça, e escutar o silêncio. Não ter nem ontem nem amanhã. Esquecer o tempo, perdoar a vida, estar em paz.