Translation of "Gözleri" in Spanish

0.023 sec.

Examples of using "Gözleri" in a sentence and their spanish translations:

Gözleri kapalıydı.

Tenía los ojos cerrados.

Gözleri doldu.

- Los ojos de ella se llenaron de lágrimas.
- Sus ojos se llenaron de lágrimas.

- Onun mavi gözleri var.
- Mavi gözleri var.

Tiene ojos azules.

- Gözleri gözyaşları doluydu.
- Onun gözleri gözyaşları doluydu.

- Sus ojos estaban llenos de lágrimas.
- Sus ojos estaban anegados en lágrimas.

Ve gözleri doldu.

y empezó a estar llorosa.

Ve gözleri görmüyor

y los ojos no pueden ver

Gözleri kızda kaldı.

Sus ojos se posaron sobre la niña.

Onun gözleri karardı.

Sus ojos se oscurecieron.

Onun gözleri kırmızıdır.

Tiene los ojos rojos.

Tom'un gözleri bağlıydı.

Tom tenía los ojos vendados.

Yeşil gözleri var.

- Tiene ojos verdes.
- Tiene los ojos verdes.

Onun gözleri mavidir.

Sus ojos son azules.

Kahverengi gözleri var.

- Ella tiene los ojos marrones.
- Tiene los ojos marrones.

Tom'un gözleri ışıldadı.

A Tom le brillaron los ojos.

Onun gözleri gülüyor.

Sus ojos están riendo.

Gözleri sevinçten parıldıyordu.

Sus ojos brillaban de alegría.

Üzgün gözleri gizleyemezsin.

No puedes disimular tus ojos tristes.

Tom'un gözleri açık.

Los ojos de Tomás están abiertos.

Gözleri mutluluktan parlıyordu.

Sus ojos brillaban de alegría.

Gözleri yaşlarla doluydu.

Sus ojos estaban llenos de lagrimas.

Gözleri ağlamaktan kızarmıştı.

Sus ojos estaban rojos por haber llorado.

Mary'nin gözleri güzel.

Mary tiene unos ojos hermosos.

Gözleri sevinçle parlıyordu.

Sus ojos alegremente centellaban.

Mavi gözleri benimkine kenetlenmişti.

Sus ojos azules se encontraron con los míos

GÖZLERİ VE AĞZI BAĞLANMIŞTI

bancos, empresas extranjeras

çocuğunun gözleri önünde katlediliyor

sacrificado ante los ojos de su hijo

Işte karıncaların gözleri görmüyor

Aquí los ojos de las hormigas no están viendo

Kızın gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

Los ojos de la chica estaban llenos de lágrimas.

Orada gözleri kapalı oturuyordu.

Ella estaba ahí sentada con los ojos cerrados.

Onun gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

Sus ojos estaban llenos de lagrimas.

Gözleri bir araya geldi.

Las miradas se cruzaron.

Onun kahverengi gözleri var.

- Él tiene ojos marrones.
- Tiene los ojos marrones.

Mary'nin büyük gözleri var.

- María tiene ojos grandes.
- Mary tiene los ojos grandes.

Onun gözleri ne renk?

¿De qué color son sus ojos?

Gözleri kapalı orada durdu.

Él estaba parado ahí con los ojos cerrados.

Onun yeşil gözleri var.

- Tiene ojos verdes.
- Él tiene ojos verdes.

Tom'un gözleri babasına benziyor.

Tom tiene los ojos de su padre

Baykuşların büyük gözleri var.

Los búhos tienen los ojos grandes.

John gözleri açık uyur.

Juan duerme con los ojos abiertos.

Onun güzel gözleri var.

Ella tiene unos hermosos ojos.

Tom'un yeşil gözleri var.

Tom tiene los ojos verdes.

Onun mavi gözleri var.

- Ella tiene los ojos azules.
- Tiene ojos azules.

Japonların koyu gözleri vardır.

Los japoneses tienen ojos oscuros.

Tom'un gözleri ne renk?

¿De qué color son los ojos de Tom?

Millie'nin güzel gözleri var.

Millie tiene los ojos hermosos.

Millie'nin yeşil gözleri var.

Millie tiene los ojos verdes.

Millie'nin mavi gözleri var.

Millie tiene los ojos azules.

Ben mavi gözleri istiyorum!

- ¡Quiero ojos azules!
- ¡Yo quiero ojos azules!

Tom'un gözleri ekrana kilitlendi.

Los ojos de Tom estaban pegados a la pantalla.

Karının gözleri ne renk?

¿De qué color son los ojos de tu esposa?

Onun gözleri gözyaşlarıyla doldu.

Sus ojos se llenaron de lágrimas.

Kate, gözleri açık yatıyordu.

Kate estaba tumbada con los ojos abiertos.

Şu kızın gözleri mavi.

Los ojos de esa chica son azules.

Gözleri kapalı orada oturdu.

- Se sentó allí cerrando los ojos.
- Se sentó allí con los ojos cerrados.

Gözleri kapalı müzik dinledi.

- Él cerró los ojos y escuchó la música.
- Él escuchó la música con los ojos cerrados.
- Con los ojos cerrados escuchó la música.

Tom'un mavi gözleri var.

Tom tiene los ojos azules.

Maria'nın mavi gözleri var.

María tiene los ojos azules.

Mary'nin güzel gözleri var.

Mary tiene unos ojos hermosos.

Tom'un çekik gözleri var.

Tom tiene ojos rasgados.

Mary'nin yeşil gözleri var.

María tiene ojos verdes.

- Kedilerin gözleri ışığa karşı çok duyarlıdır.
- Kedilerin gözleri ışığa çok duyarlıdır.

Los ojos de los gatos son muy sensibles a la luz.

Hasta gözleri kapalı yatakta yatıyordu.

El paciente estaba tumbado en la cama con los ojos cerrados.

Heriki kızın mavi gözleri var.

Las dos chicas tienen los ojos azules.

Gözleri kapalı onun yanında oturdu.

Se sentó a su lado con los ojos cerrados.

Neden kedilerin gözleri karanlıkta parlar?

¿Por qué los ojos de los gatos brillan en la oscuridad?

Onun kafasının arkasında gözleri var.

- Él tiene ojos en la nuca.
- Él tiene ojos en el cogote.

Onun büyük mavi gözleri var.

- Ella tiene unos grandes ojos azules.
- Él tiene grandes ojos azules.

Onun başının arkasında gözleri vardır.

Él tiene ojos en la nuca.

Onun gözleri duvardaki tuvale takıldı.

Sus ojos se quedaron fijos en la pintura en la pared.

Bu bebeğin büyük gözleri var.

Este bebé tiene unos ojazos.

Duvarların kulakları, kapıların gözleri vardır.

Las paredes tienen orejas, las puertas tienen ojos.

Tom'un güzel mavi gözleri var.

Tom tiene unos preciosos ojos azules.

Gözleri yavaş yavaş karanlığa alıştı.

Sus ojos se acostumbraron lentamente a la oscuridad.

Carol gözleri açık olarak ışığa bakabildi.

Carol pudo mirar hacia la luz con los ojos abiertos.

Yunusların gözleri mavi ışığa aşırı hassastır.

Los ojos de los delfines son muy sensibles a la luz azul.

Timsahların karanlıkta iyi gören gözleri vardır.

Los ojos del cocodrilo funcionan bien en la oscuridad.

Tekrar vurgulamak istiyorum bunları gözleri görmeden

Quiero enfatizarlo nuevamente sin ver los ojos.

Yaşlı adam koltukta gözleri kapalı oturdu.

El viejo se sentó en la silla con los ojos cerrados.

- Koyu gözleri severim.
- Koyu gözlerini seviyorum.

Me gustan sus ojos oscuros.

O, bir bankta gözleri kapalı oturuyordu.

Estaba sentado en una banca con los ojos cerrados.

Gözleri kapalı şekilde bir kanepeye yattı.

- Ella estaba tumbada en el sofá con los ojos cerrados.
- Ella se recostó en un sofá con los ojos cerrados.
- Ella estaba echada en un sofá, con los ojos cerrados.

Gözleri kapalı bir şekilde yere oturdu.

Ella se sentó en el piso con los ojos cerrados.

Bu atın büyük güzel gözleri var.

Este caballo tiene lindos ojos grandes.