Translation of "Hayalet" in Portuguese

0.008 sec.

Examples of using "Hayalet" in a sentence and their portuguese translations:

...hayalet misali kaybolurlar.

... desaparecem como fantasmas.

Bunlar mavi hayalet.

São fantasmas-azuis.

Hayalet aniden kayboldu.

O fantasma desapareceu de repente.

Hayalet gibi sararmışsın.

Você está pálido como um espectro.

O hayalet gibiydi.

Foi assustador.

Bir hayalet görmedim.

Eu não vi um fantasma.

Bir hayalet gördüm.

Eu vi um fantasma.

- Hiç hayalet gördün mü?
- Hiç hayalet gördünüz mü?

Você já viu um fantasma?

Tom bir hayalet gördü.

Tom viu um fantasma.

Sen bir hayalet misin?

Você é um fantasma?

Bir hayalet bana bakıyor.

Um fantasma está olhando para mim.

Hayalet görmüş gibi gözüküyorsun.

Você parece ter visto um fantasma.

O, hayalet görünce şaşırdı.

Ela ficou surpresa de ver o fantasma.

Hayalet görmüş gibi görünüyordun.

Você parecia como se tivesse visto um fantasma.

Aynada bir hayalet var.

Aqui no espelho há um fantasma.

- Hayalet olduğuna emin misin?
- Onun bir hayalet olduğuna emin misin?

Tem certeza de que era um fantasma?

Hayalet onu rüyalarında ziyaret eder.

O fantasma a visita em seus sonhos.

Gerçekten evimde bir hayalet var.

Há realmente um fantasma na minha casa.

Senin bir hayalet olduğunu sandım.

- Eu pensei que você era um fantasma.
- Pensei que você fosse um fantasma.

Mary hayalet görebilen tek kişiydi.

- Mary era a única que conseguia ver o fantasma.
- Mary foi a única que conseguiu ver o fantasma.

Bize bir hayalet hikayesi anlat.

Conte uma história de fantasmas.

Hayalet daha sık görünmeye başladı.

O fantasma começou a aparecer com mais frequência.

Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Tom diz que viu um fantasma de verdade.

Hayalet yavaş yavaş, ciddi, sessizce yaklaştı.

Devagar, solene e silenciosamente, o Fantasma se aproximou.

Ben az önce bir hayalet gördüm.

Acabei de ver um fantasma.

Lütfen bana bir hayalet hikayesi anlat.

Conte me uma história de fantasma, por favor.

Oğlan bir hayalet gördüğünde korkudan düştü.

O menino caiu de medo quando viu um fantasma.

Hayalet diye bir şey yoktur, efendim.

Fantasmas, meu caro, não existem.

O, sanki bir hayalet görmüş gibi donakaldı.

Ficou paralisada, como se tivesse visto um fantasma.

Mavi hayalet gösterisinin seneye de gerçekleşmesini garanti ediyor.

... garantindo que no ano que vem haverá outro espetáculo dos fantasmas-azuis.

Onun kızı bir hayalet gördüğünden beri aynı değil.

- Sua filha não é a mesma desde que viu um fantasma.
- A filha dela não é a mesma desde que ela viu um fantasma.

- O, hayalet yazar olarak çalışıyor.
- O, başkası adına yazı yazıyor.

Ele trabalha como escritor fantasma.

John geri döndüğünde sanki bir hayalet görmüş gibi solgun görünüyordu.

Quando John voltou, ele parecia pálido como se tivesse visto um fantasma.

Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.

O fantasma é um sinal exterior de um medo interior.

Hayalet varlığı ölümden sonra yaşamın olduğunu kanıtlamaz. Başka bir boyutun unsurları olabilir.

A existência de fantasmas não prova que haja vida após a morte. Eles podem ser elementos de uma outra dimensão.

Ama beş metrelik hayalet vatozlar bile denizlerdeki en büyük balığın yanında ufak kalır.

Mas nem as jamantas de cinco metros se comparam ao maior peixe do mar.