Translation of "Göze" in Portuguese

0.014 sec.

Examples of using "Göze" in a sentence and their portuguese translations:

Beklemeyi göze alamayız.

Não podemos nos arriscar a esperar.

Neyi göze alabilirsin?

O que você pode pagar?

O evlenmeyi göze alamaz.

Ele não tem condições de se casar.

Tom bunu göze alamaz.

Tom não pode pagar isso.

Göze göz, dişe diş.

Olho por olho, dente por dente.

Bu tarantulanın kaçmasını göze alamayız.

Não podemos arriscar-nos a que a tarântula fuja.

Karanlığa rağmen... ...uyumayı göze alamazlar.

Apesar da escuridão... ... não se podem dar ao luxo de dormir.

Yeni bir arabayı göze alamam.

Não posso pagar um carro novo.

Ne kadar kaybetmeyi göze alabilirsin?

Quanto você pode se dar ao luxo de perder?

Ben bir avukatı göze alamam.

Não tenho condições de contratar um advogado.

Bir araba almayı göze alamam.

Não tenho condições de comprar um carro.

Tom bir avukat tutmayı göze alamaz.

Tom não pode pagar um advogado.

Pahalı bir araba almayı göze alamam.

Não tenho condições de comprar um carro caro.

- Kısasa kısas.
- Göze göz dişe diş.

Olho por olho.

Ben bir araba almayı göze alamam.

Não tenho condições de comprar um carro.

Tom uçakla seyahat etmeyi göze alamaz.

Tom não tem condições de viajar de avião.

Kaybetmeyi göze alabileceğim bir giysi parçası almalıyım.

Tenho de escolher uma peça de roupa que não me importe de perder.

Yeni bir araba satın almayı göze alamıyoruz.

Não temos condições de comprar um carro novo.

Böylesine pahalı bir arabayı almayı göze alamam.

Não tenho condições de comprar um carro tão caro.

Aşırı kibar, tombul ve göze çarpan bir çocuktum

oleosa, gorducha, todas a olharem para mim.

Aman Allah'ım birden Karun'un hazinesiyle göz göze geliyor

Oh meu Deus, ele de repente vem aos olhos com o tesouro de Karun

Peki onlardan biriyle göz göze gelecek olursanız ne olacak?

mas o que fazes se alguma vez te defrontares com um?

- Diğerlerinden sıyrılıyor.
- Diğerlerinin arasında sivriliyor.
- Diğerleri arasında göze çarpıyor.

Ela destaca-se dos demais.

Ben böylesine pahalı bir restoranda yemek yemeği göze alamam.

Eu não posso comer num restaurante tão caro.

Bu kadar pahalı bir şeyi satın almayı göze alamam.

- Não posso comprar nada assim tão caro.
- Não tenho condições de comprar algo assim tão caro.

- Ziyan edecek tek kuruşum yok.
- Tek bir yeni boşa harcamayı göze alamam.

Eu não posso gastar nem um iene.

- Tom'un konsere gitmek için yeterli parası yoktu.
- Tom konsere gitmeyi göze alamadı.

Tom não podia dar-se o luxo de ir ao concerto.

Yeni bir araba bir yana, kullanılmış bir araba almayı bile göze alamam.

Eu não posso comprar um caro usado, muito menos um novo.

- Tom bu riski göze aldı.
- Tom bu riske girdi.
- Tom bu riskle karşı karşıya.

Esse é o risco que o Tom correu.

- Yeni bir araba almayı göze alamam.
- Yeni bir araba almaya gücüm yetmez.
- Yeni bir araba almak için param yok.

Não posso pagar por um carro novo.