Translation of "Barış" in Portuguese

0.009 sec.

Examples of using "Barış" in a sentence and their portuguese translations:

Barış için yol yoktur. Barış yoldur.

Não há um caminho para a paz. A paz é o caminho.

Sevgi ve Barış.

Amor e paz.

Başkan barış ister.

O presidente deseja paz.

Barış seninle olsun.

A paz esteja contigo.

Onlar barış istiyor.

Eles querem a paz.

Barış içinde gelirim.

Venho em paz.

Barış içinde çalışayım.

- Deixe-me trabalhar em paz.
- Deixem-me trabalhar em paz.

Ulus barış halindeydi.

A nação estava em paz.

- Biz barış için can atıyoruz.
- Barış burnumuzda tütüyor.

Aspiramos à paz.

Japonya komşularıyla barış içindedir.

Japão está em paz com seus vizinhos.

Güvercin bir barış sembolüdür.

Uma pomba é um símbolo da paz.

Barış antlaşması yarın imzalanacak.

O acordo de paz irá ser assinado amanhã.

Tüm dünya barış istiyor.

O mundo todo deseja paz.

Bütün ulus barış istiyor.

Toda a nação quer paz.

Onlar barış içinde yaşarlar.

- Eles vivem em paz.
- Elas vivem em paz.

Barış savaştan daha iyidir.

Paz é melhor que guerra.

Onlar barış içinde yaşadı.

Eles viveram em paz.

Biz barış içinde geliriz.

Estamos vindo em paz.

Ben bir barış severim.

Sou um pacifista.

Herkes kalıcı barış istiyor.

Todos querem a paz permanente.

Onlar barış yanlısı mı?

- Eles são pacifistas?
- Elas são pacifistas?

Barış içinde parti verelim.

Vamos festejar em paz.

Güvercin ünlü bir barış sembolüdür.

A pomba é um símbolo famoso da paz.

Kim barış ve güvenliği istemez?

Quem não espera por paz e segurança?

Başkan barış istiyor, değil mi?

O presidente quer a paz, né?

Barış istiyorsan, savaş için hazırlan.

Se desejas paz, prepara a guerra.

Biz barış için can atıyoruz.

Ansiamos pela paz

Onlar barış istemek için geldi.

Eles vieram para pedir paz.

O bir barış güvercini gibi.

Ela é qual uma pomba da paz.

Lütfen barış içinde yememe izin ver.

Por favor, deixe-me comer em paz.

Sadece barış içinde kahvaltımı yemek istiyorum.

Eu só queria tomar o meu café da manhã em paz.

Kızılderililer ile barış içinde yaşamak istediler.

Eles queriam viver em paz com os indianos.

Hiçbir şey barış kadar önemli değildir.

Nada é tão importante como a paz.

Savaş yapmak, barış yapmaktan daha kolaydır.

É mais fácil fazer guerra do que paz.

"Savaş ve Barış"ı kim yazdı?

Quem escreveu "Guerra e Paz"?

Daimi barış, illüzyondan başka bir şey değildir.

Paz permanente não é nada além de uma ilusão.

- Güvercin barış anlamına gelir.
- Güvercin barışı simgeler.

- A pomba representa a paz.
- A pomba é o símbolo da paz.

- Güvercin, barışın sembolüdür.
- Güvercin bir barış sembolüdür.

A pomba é um símbolo da paz.

Üç yıllık savaşın ardından barış geri döndü.

A paz voltou após três anos de guerra.

- Biz barış içinde yaşarız.
- Huzur içinde yaşıyoruz.

Vivemos em paz.

Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.

- Quem busca controlar o destino jamais encontrará a paz.
- Aquele que procura controlar o destino jamais encontrará a paz.

1979'da Rahibe Teresa Nobel Barış Ödülü'nü kazandı.

Em 1979 Madre Teresa ganhou o Prêmio Nobel da Paz.

Dünyada mutluluk yoktur ama barış ve özgürlük vardır.

Não há felicidade no mundo, porém, há paz e liberdade.

1978 yılında Japonya ve Çin arasında bir barış antlaşmasına varıldı.

Em 1978, o Japão e a China firmaram um tratado de paz.

- Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o iki tarafa da acı ve keder getirir.
- Savaş, barış getirmez. Tam tersine, o acı ve keder getirir.

As guerras não trazem paz; ao contrário, trazem dores e tristezas para ambos os lados.

- Uzun lafın kısası savaş baltasını gömdük.
- Uzun lafın kısası barış yaptık.

Para encurtar a história, nós fizemos as pazes.

Barış, aşk ve bilgeliktir - bu cennet. Savaş kin ve ahmaklıktır - bu cehennem.

Paz é amor e sabedoria – é o céu. Guerra é ódio e loucura – é o inferno.

Nihayet, iki Kızılderili kabilenin şefleri savaş baltalarını gömmeye karar verdiler ve barış çubuğu tüttürdüler.

Por fim, os dois chefes das tribos indígenas decidiram fazer as pazes e fumar o cachimbo da paz.