Translation of "Ediyordu" in Polish

0.005 sec.

Examples of using "Ediyordu" in a sentence and their polish translations:

Ondan nefret ediyordu.

Ona nienawidziła go.

Onunla dans ediyordu.

Tańczyła z nim.

Tom okuldan nefret ediyordu.

Tom nienawidził szkoły.

Tom ebeveynlerinden nefret ediyordu.

Tom nienawidził swoich rodziców.

O yalan söylemekten nefret ediyordu.

Nienawidził kłamstwa.

Tom kendi isminden nefret ediyordu.

Tom nienawidził swojego własnego imienia.

Tom sırt ağrısından şikâyet ediyordu.

Tom narzekał na ból pleców.

Her üçü de birbirlerinden nefret ediyordu.

Wszyscy troje nienawidzili siebie nawzajem.

O, her zaman bana telefon ediyordu.

Zawsze do mnie dzwoniła.

Kitabı kütüphaneye iade ettiğini iddia ediyordu.

On twierdzi, że zwrócił książkę do biblioteki.

- Kocasından nefret etti.
- Kocasından nefret ediyordu.

Ona nienawidziła swojego męża.

Tom dün geceki partide soytarılık ediyordu.

Tom wygłupiał się wczoraj wieczorem na imprezie.

Her şey bu cevaba işaret ediyordu.

Wszystko wskazywało na tę odpowiedź.

Tom katil olmadığı konusunda ısrar ediyordu.

Tom upierał się, że nie jest mordercą.

Tom Mary'nin neden ondan hoşlanmadığını merak ediyordu.

Tom zastanawiał się, czemu Mary go nie lubi.

- Onlar birbirlerinden nefret ediyordu.
- Birbirlerinden nefret ettiler.

Nienawidzili się.

Tom toplantının ne zaman başlayacağını merak ediyordu.

Tom zastanawiał się, kiedy zacznie się spotkanie.

Tom Mary'nin ne demek istediğini merak ediyordu.

Tom zastanawiał się, co Mary miała na myśli.

Tom Mary'yi neyin ağlamaya başlattığını merak ediyordu.

Tom zastanawiał się co sprawiło, że Mary zaczęła płakać.

Bedeni hafifçe öne eğilmiş, kokunun izini takip ediyordu.

Ciało miał pochylone do przodu i podążał tropem zapachowym.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Źle się poruszała. Powoli, bardzo słabo.

Mary Tom'un gerçekten onu sevip sevmediğini merak ediyordu.

Mary się zastanawiała czy Tom na prawdę ją kocha.

Güneş batarken Lannes hala Rusları başarıyla tutmaya devam ediyordu

Lannes wciąż powstrzymywał Rosjan gdy zapadła ciemność.

Tom Mary'nin babasının kim olduğunu bilip bilmediğini merak ediyordu.

Tom zastanawiał się, czy Mary wie, kim jest jego ojciec.

Tom kapının yanında duran adamın kim olduğunu merak ediyordu.

Tom zastanawiał się, kim był człowiek stojący przy bramie.

Senin teşvik sözlerinin benim için çok şey ifade ediyordu.

Twoje słowa zachęty znaczyły wiele dla mnie.

Kanun aynı zamanda "yabani hayvanların evcilleştirilmesini ve çoğaltılmasını" da teşvik ediyordu.

Prawo również „zachęcało do udomowiania i hodowli dzikich zwierząt”

Tom Mary'nin gerçekten ne kadar iyi bir şarkıcı olduğunu merak ediyordu.

Tom zastanawiał się, jak dobrą piosenkarką jest tak naprawdę Mary.

Bir gün beni takip ediyordu. Ve bir ahtapotun seni takip etmesi inanılmaz ötesi bir şey.

Pewnego dnia mnie śledziła. Bycie śledzonym przez ośmiornicę jest niesamowite.