Translation of "Mümkün" in Korean

0.006 sec.

Examples of using "Mümkün" in a sentence and their korean translations:

Değişim mümkün.

변화는 가능합니다.

Bu şimdiden mümkün.

이러한 것들은 이미 가능한 상황입니다.

Inciri mümkün kılar.

죽고 시체가 썩어가면

Hayvanlar mümkün oldu.

동물들이 탄생하게 되지요.

Mümkün olan şey.

무엇이 가능한 지를 볼 수 있습니다.

İyileşmem pek mümkün olmadığından

제 상태가 좋아지리라 기대하기 힘들었기 때문에

Bu nasıl mümkün olabilir?

어떻게 그런 일이 가능할까요?

Ama bunun mümkün olmadığını biliyordum.

하지만 그건 가능하지 않다는 사실을 알았습니다.

Anlaşmazlıkları hoş görmeyi mümkün kılıyorsa

이를 바탕으로 반대론자들과 실제로 논쟁할 수 있다면

Bunu mümkün kılan, nezaket erdemiydi.

그것을 가능케 해준 것이 예의 바름의 미덕이었습니다.

Onun olabilirliğini daha mümkün görüyoruz.

가능성이 더 높다고 판단하는 것입니다.

Gece gelince sıcaktan kurtulmak mümkün...

‎땅거미가 내리고 ‎더위는 가셨을지 모르나

Bu nasıl mümkün oluyor peki?

어떻게 이런 일이 가능한 걸까요?

Potansiyeli ile ayrıştırılmasını mümkün kılar.

잠재력을 가지고 있는 것입니다.

Kaynağı daha verimli kullanmayı mümkün kılması.

주요 자원 특히 그 중 물을,

Biraz farklı bir fizikle mümkün olabilirdi

하지만 약간의 물리적 차이가 있었을 수도 있어서

NB: Muhtemelen, ilk bölüm, mümkün olmaz.

NB: 아마도 첫째는 실현가능하지 않은 것입니다.

Fakat bunu mümkün kılmamız gerektiğini biliyoruz,

용기를 내 그렇게 해야 합니다.

Mümkün olduğu kadar çok sayıda insanla

최대한 많은 사람과 최대한 긴 시간 동안

Bir eğitimle buluşturmamız mümkün olabilir mi?

그래서 학교에서 직장으로 제대로 연계되는 일이요.

Gençleri bir şekilde desteklememiz mümkün mü?

청년들을 도와줄 방법이 있을까요?

Bunun nasıl mümkün olduğunu merak edebilirsiniz.

어떻게 이 것이 가능한지 궁금하실 겁니다.

Içinde olduğumuz durumu değişmek mümkün olmadığında

더 이상 우리의 환경을 바꾸는 것이 불가능해 보일 때가 바로

Amaçları Fiona'yı mümkün olduğunca normalleştirmek değildi,

그들의 목표는 피오나를 가능한 정상인처럼 보이게끔 하는 건 아니었죠.

Ormanları mümkün olduğunca eski haline getirerek,

언제든 가능할 때 숲을 되돌려 놓고,

"Senin bunu yapman asla mümkün değil." demişti.

아주 호된 말을 들어야 했습니다

Stresin sağlıksız alışkanlıklara yol açması kesinlikle mümkün

스트레스가 건강하지 못한 습관을 유발하여

Herkes bunun nasıl mümkün olduğunu çözmeye çaşıyordu.

어떻게 이런 일이 일어났는지 모두 궁금했습니다.

Mümkün olduğu kadar uzun süre konuşmamız lazım,

최대한 열린 마음으로

Aynı zamanda benim sanatımı mümkün kılan şey.

제 예술을 가능하게 해줍니다.

Yavaşlatmanın mümkün olup olmadığını görmeye karar verdik.

그리고 암의 전이를 늦출 수 있는지 알아보고 싶었습니다.

Bu nasıl mümkün? 2.000 parmağın olduğunu düşün.

‎신기하죠 ‎손가락이 2천 개라고 ‎생각해 보세요

Ve tırmanmanın mümkün olmadığı dik kayalıklar da var.

가파른 벼랑은 기어오르기에 불안정합니다

Mümkün olan en geniş çapta insanın hoşuna gidebilmeli,

정치적 갈등을 뛰어넘어 가능한 한 넓은 범위의 사람들에게

Muhteşem bir pizza Napoliten yapmak da mümkün olmuyor.

어떻게 이것을 신대륙의 토마토 없이 만들겠습니까?

50 yıllık ırkçı yasayı mümkün kılan bir inkâr.

백인들은 스스로 아무 잘못도 없다고 확신했어요.

Bu sefer kızı mümkün olduğunca dikkatli bir şekilde

딸은 최대한 요령있게 말합니다.

Ve o seçim mümkün olduğu kadar yerel düzeyde uygulanmalı.

또, 이 선택은 가능한 한 지역 차원에서 행사되어야 합니다.

Ressam olarak amacım mümkün olan en düşük miktarı kullanmak.

예술가로서 제 목표는 가능한 한 가장 적은 정보를 쓰는 것입니다.

Sonra, gerçek hayatta mümkün olduğu kadar hızlı tanışmak istedim,

다음으로, 저는 가능한 빠르게 실제 만남을 갖고 싶었습니다.

Milyoner bir CEO'nun sokaktaki adam için konuşması mümkün bile değil.

백만장자 CEO는 길거리의 사람을 대변하지 못합니다.

Bir şeyi kesin olarak kanıtlamak veya öngörmek çok nadiren mümkün

확신을 가지고 어떤 것을 증명하거나 예상할 수 있는 경우는 매우 드뭅니다.

İçin tüm Patreon destekçilerine teşekkür ederim bu diziyi mümkün kılıyor ve

이 시리즈를 가능하게 해주신 모든 Patreon 후원자들에게 감사드립니다. 그리고

Kar yüzünden ormanın zemininde yiyecek bulmak pek mümkün değil. Başka yerlere bakmalı.

‎눈 때문에 숲의 바닥에서 ‎먹이를 찾기가 더 까다롭습니다 ‎다른 곳을 찾아봐야겠군요

Karanlığın hâkim olduğu saatlerde gidiş dönüş yapmak mümkün değil. Cesaret toplayıp ışığa göğüs germeliler.

‎어둠이 내린 몇 시간 만에 ‎다녀오기란 불가능한 거리라 ‎용감하게 빛 속으로 나섭니다