Translation of "Unuttu" in Japanese

0.004 sec.

Examples of using "Unuttu" in a sentence and their japanese translations:

Tom unuttu.

トムは忘れた。

- O, köpeğini beslemeyi unuttu.
- Köpeğini beslemeyi unuttu.

彼女は犬に餌をやるのを忘れた。

Sonunda, olayı unuttu.

やがて彼はその事件のことを忘れた。

Köpeği beslemeyi unuttu.

彼は、犬に餌をやるのを忘れてしまった。

Tom şemsiyesini unuttu.

トムは傘を忘れた。

Tom randevusunu unuttu.

トムさんは予約を忘れました。

Tom şifresini unuttu.

トムは自分のパスワードを忘れた。

Hanako yine şemsiyesini unuttu.

- 花子はまた傘を忘れてきた。
- 花子ね、また傘忘れてきたんだよ。

O, mektubu postalamayı unuttu.

彼女は手紙を投函するのを忘れた。

Kamerayı dikkatsizce otobüste unuttu.

彼は不注意にもバスの中にカメラを忘れた。

Oraya gitme sözünü unuttu.

彼はそこに行くという約束を忘れた。

O, kapıyı kilitlemeyi unuttu.

彼はドアを閉め忘れました。

O, muhtemelen onu unuttu.

たぶん彼はそのことを忘れたのだろう。

O, ışığı kapamayı unuttu.

- 彼は電灯を消し忘れた。
- 彼は電気を消すのを忘れた。

Sözlüğümü geri vermeyi unuttu.

彼は私の辞書を返すのを忘れた。

Tom adını imzalamayı unuttu.

トムは署名するのを忘れた。

Annem salataya tuz eklemeyi unuttu.

母はサラダに塩を加えるのを忘れた。

O, kamerasını dikkatsizce otobüste unuttu.

彼は不注意にもバスの中にカメラを忘れた。

Tom şemsiyesini yanına almayı unuttu.

トムは傘を持っていくのを忘れた。

Tom şemsiyesini nereye bıraktığı unuttu.

トムは傘をどこに置いてきたのか覚えてない。

Ona bir hediye satın aldığını unuttu.

彼は彼女にプレゼント買った事を忘れた。

Dün beni görmek için gelmeyi unuttu.

彼は昨日私に会いに来るのを忘れた。

- Tom, Mary'ye çiçek alacaktı, ama unuttu.
- Tom'un Mary için çiçek alması gerekiyordu ama unuttu.

トムはメアリーに花を買うはずだったのに、忘れちゃったんだよ。

O, onun için bir hediye almayı unuttu.

彼は彼女にプレゼント買った事を忘れた。

O sarhoştu ve arka kapıyı kapatmayı unuttu.

彼は酔っぱらっていて裏戸を閉め忘れた。

Dün gece Tom'un Mary'yi araması gerekiyordu ama unuttu.

昨夜、トムがメアリーに電話するはずだったのに、彼ね、し忘れたんだよ。

Tom ona ne sormayı planladığını Mary'ye sormayı unuttu.

トムはメアリーに聞こうと思っていたことを聞き忘れた。

Tom işine o kadar daldı ki yemek yemeği unuttu.

トムは仕事に夢中になって食べることも忘れてしまった。

Onun o kadar acelesi vardı ki şemsiyesini trende unuttu.

彼女はとても慌てていたので電車に傘を置き忘れてしまった。

O, o kadar kızgındı ki akşam yemeği yemeyi unuttu.

彼はあまりに腹を立てて、夕食を取るのも忘れてしまった。

Frank'in kötü bir çocuk olarak bir ünü vardı fakat büyüdüğünde unuttu.

フランクは悪い少年という評判だったが、成長するにつれてその汚名をそそいだ。

Konuşmasının bir bölümünü unuttu ve bir süre doğaçlama yapmak zorunda kaldı.

彼は演説の一部をわすれたので、少しの間即席でしゃべらなくてはならなかった。