Translation of "Kalmıştı" in Italian

0.003 sec.

Examples of using "Kalmıştı" in a sentence and their italian translations:

Otobüs geç kalmıştı.

L'autobus è in ritardo.

İki tane kalmıştı.

Ne rimanevano due.

Tom geç kalmıştı.

Tom era in ritardo.

Biraz geç kalmıştı.

- Aveva un po' di ritardo.
- Aveva poco ritardo.
- Era un po' in ritardo.
- Lei aveva un po' di ritardo.
- Lei era un po' in ritardo.
- Lei aveva poco ritardo.

Tom trafikte sıkışıp kalmıştı.

Tom era bloccato nel traffico.

Bazı insanlar geç kalmıştı.

Alcune persone erano in ritardo.

Tom çok geç kalmıştı.

Tom era troppo in ritardo.

Akşam yemeğine geç kalmıştı.

- Era in ritardo per la cena.
- Lui era in ritardo per la cena.

Tom partiye geç kalmıştı.

Tom era in ritardo alla festa.

Tom, elbette geç kalmıştı.

Tom, ovviamente, era in ritardo.

- Hızlı hızlı soluyordu.
- Nefes nefese kalmıştı.
- Soluk soluğa kalmıştı.
- Nefes nefeseydi.

- Stava ansimando.
- Lei stava ansimando.

- Tom nefes nefeseydi.
- Tom nefes nefese kalmıştı.
- Tom soluk soluğa kalmıştı.

Tom era senza fiato.

Bir kez daha geç kalmıştı.

- Era in ritardo ancora una volta.
- Lei era in ritardo ancora una volta.

O, neredeyse okula geç kalmıştı.

- Era quasi in ritardo per la scuola.
- Lei era quasi in ritardo per la scuola.

Tren bu sabah geç kalmıştı.

- Il treno era in ritardo stamattina.
- Il treno era in ritardo questa mattina.

Trafik sıkışıklığı nedeniyle otobüs geç kalmıştı.

L'autobus era in ritardo a causa del traffico.

- Tom hızlı hızlı soluyordu.
- Tom nefes nefeseydi.
- Tom nefes nefese kalmıştı.
- Tom soluk soluğa kalmıştı.

- Tom stava ansimando.
- Tom ansimava.

Çoğunlukla olduğu gibi, Tom sınıfa geç kalmıştı.

Tom era in ritardo per la lezione, come è spesso il casso.

Her zamanki gibi, fizik öğretmeni, sınıfa geç kalmıştı.

Come al solito l'insegnante di fisica era in ritardo per la lezione.

Tam Mary'nin tahmin ettiği gibi Tom geç kalmıştı.

Tom era in ritardo, proprio come aveva predetto Mary.

Adamları yorgun ve evden uzaktı ve kampanya sezonunda zaten geç kalmıştı.

I suoi uomini erano stanchi e lontani da casa, ed era già tardi nella stagione delle campagne.