Translation of "Duygusu" in Italian

Onun güzellik duygusu yoktur.

Non ha senso estetico.

Onun görev duygusu yok.

- Non ha il senso del dovere.
- Lei non ha il senso del dovere.

Onun yön duygusu yoktur.

- Non ha senso dell'orientamento.
- Lui non ha senso dell'orientamento.

Danny'n güzellik duygusu yoktur.

Danny non ha il senso della bellezza.

Tom'un stil duygusu yok.

Tom non ha alcun senso dello stile.

Tom'un utanma duygusu yok.

Tom non ha alcun senso di vergogna.

Tom'un mizah duygusu yok.

Tom non ha senso dell'umorismo.

Espri duygusu yok gibi görünüyor.

- Lui sembra non abbia il senso dell'umorismo.
- Sembra che non abbia senso dell'umorismo.
- Sembra che lui non abbia senso dell'umorismo.

Güçlü bir sorumluluk duygusu var.

- Ha un forte senso di responsabilità.
- Lui ha un forte senso di responsabilità.

önemli sayılmak, kahramanlık aidiyet duygusu, amaç,

valore, eroismo, un senso di appartenenza, uno scopo,

Ve büyük bir tatmin duygusu yaşıyordum.

e mi sentivo enormemente realizzata

Kültürel binalar bir merak duygusu uyandırmalıydılar.

Dovrebbero dar vita a un senso di curiosità.

Tom mizah duygusu yok gibi görünüyor.

Tom sembra non avere senso dell'umorismo.

Çok iyi bir mizah duygusu var.

- Ha un senso dell'umorismo molto buono.
- Lui ha un senso dell'umorismo molto buono.

Tom'un güçlü bir sorumluluk duygusu var.

Tom ha un forte senso di responsabilità.

Tom'un büyük bir mizah duygusu var.

Tom ha un grande senso dell'umorismo.

Tom'un garip bir mizah duygusu vardır.

Tom ha uno strano senso dell'umorismo.

Ve suçluluk duygusu içinde kendime sürekli hatırlattım,

e con grande senso di colpa continuavo a ripetermi

Anti CEO kitabının temelinde şükran duygusu var.

Un manuale anti-AD riguarda la gratitudine.

Bilim, merak duygusu ve dayanışma için de geçerlidir.

Si applica alla scienza, alla curiosità umana, alla solidarietà,

Bir köpeğin koku alma duygusu, bir insanınkinden çok daha keskindir.

Il senso dell'olfatto di un cane è molto più acuto di quello di un essere umano.