Translation of "Yapıp" in German

0.008 sec.

Examples of using "Yapıp" in a sentence and their german translations:

Bu toplantıyı yapıp da kurtulalım.

Lasst uns dieses Meeting hinter uns bringen.

Bunu yapıp yapmayacağımdan emin değildim.

Ich war mir nicht sicher, ob ich es schaffen würde.

Evlilik yapıp yurt dışına yerleşmesinden sonra

nach der Heirat und Ansiedlung im Ausland

Onu benim için yapıp yapmadığını bilmiyorum.

- Ich weiß nicht, ob er das für mich getan hätte.
- Ich weiß nicht, ob er es für mich gemacht hätte.

Tom onu yapıp yapmayacağından emin değildi.

Tom war sich nicht sicher, ob er es schaffen würde.

Bunu doğru yapıp yapmadığımdan emin değilim.

Ich weiß nicht so recht, ob ich das hier richtig mache.

Gitmeyi planlıyorum. Yapıp yapmaman umurumda değil.

Ich habe vor, zu gehen. Mir ist es egal, ob du es tust oder nicht.

Tom'un onu yapıp yapmayacağından emin değilim.

Ich bin mir nicht sicher, ob Tom das tun wird.

Onun onu yapıp yapmayacağı tamamen ona kalmış.

Es liegt ganz an ihm, ob er es macht oder nicht.

Tom'un izni olmadan onu yapıp yapamayacağımızı bilmiyorum.

Ich weiß nicht, ob wir das ohne Toms Erlaubnis tun können.

Ev ödevini yalnız başına yapıp yapmadığı şüpheli.

Es ist fraglich, ob er seine Hausaufgaben allein gemacht hat.

Açık belleğe bir şey yapıp yapmadığını test edebiliriz.

das Ereignisgedächtnis beeinflusst.

Şimdi son hamlemizi yapıp onları köye götürmeliyiz. Hadi.

Wir müssen sie nur noch in das Dorf bringen. Gehen wir.

Duş yapıp tıraş olacağım, sonra da takımımı giyeceğim.

Ich dusche, rasiere mich und ziehe einen Anzug an.

Kilometrelerce yol yapıp geleceği biçimlendirecek olanlara ulaşmaya çalışıyorum.

Ich mache weite Reisen und versuche etwas mitzuteilen, das der Schlüssel für die Zukunft ist.

Tom Mary'den ona bir sandviç yapıp yapamayacağını sordu.

Tom fragte Mary, ob sie ihm ein Sandwich machen könne.

Mary'nin ev ödevini yapıp yapmaması Tom'un umurunda değil.

Es ist Tom egal, ob Mary ihre Hausaufgaben macht oder nicht.

Bana bir iyilik yapıp Tom'u okula götürür müsünüz?

Ich möchte dich um einen Gefallen bitten. Könntest du Tom zur Schule bringen?

Bakın, mesela şu an aslında meditasyon yapıp yapmadığımı bilemiyorsunuz,

Sie wissen gar nicht, ob ich meditiere oder nicht,

Buğday ve nohut aşı gibi şeyler yapıp dağıttığını biliyoruz

Wir wissen, dass es Dinge wie Weizen- und Kichererbsenimpfstoffe tut und verteilt

- O aynı hataları yapmaya devam ediyor.
- O aynı hataları yapıp duruyor.

Sie macht immer wieder dieselben Fehler.

- O aynı hatayı yapmaya devam ediyor.
- O aynı hatayı yapıp duruyor.
- Durmadan aynı hatayı yapıyor.

Er macht immer wieder die gleichen Fehler.

- Tom aynı hatayı yapıp duruyor.
- Tom aynı hatayı yapmaya devam ediyor.
- Tom durmadan aynı hatayı yapıyor.

Tom macht immer wieder die gleichen Fehler.