Translation of "Yılda" in German

0.017 sec.

Examples of using "Yılda" in a sentence and their german translations:

Hangi yılda doğdun?

In welchem Jahr wurdest du geboren?

Inşaatı 20 yılda bitiyor

Der Bau ist in 20 Jahren abgeschlossen

Yani 100 yılda değiştirdiği

das hat sich in 100 Jahren geändert

Kırk yılda bir çalışırım.

Ich lerne alle heiligen Zeiten mal.

Köprü iki yılda yapıldı.

Die Brücke wurde in zwei Jahren gebaut.

Bir yılda dört mevsim vardır.

Ein Jahr hat vier Jahreszeiten.

Nadiren, kırk yılda bir, güler.

- Er lacht, wenn überhaupt, nur selten.
- Er lacht selten, wenn nicht nie.
- Er lacht praktisch niemals.

Üç yılda üç kitap yazdı.

Er schrieb drei Bücher in ebenso vielen Jahren.

O, kırk yılda bir haklı.

Er hat alle Jubeljahre mal recht.

Berlin Duvarı hangi yılda yıkıldı?

In welchem Jahr fiel die Berliner Mauer?

Tom 40 yılda bir uğrar.

Tom kommt nur alle Jubeljahre zu Besuch.

Yılda bir kez zarar vermez.

Einmal im Jahr schadet nicht.

Newton, Galileo'nun öldüğü yılda doğdu.

Newton wurde in demselben Jahr geboren, in dem Galileo starb.

Ben seni yeni yılda göreceğim.

Wir sehen uns im neuen Jahr.

Yılda üç kez Boston'a giderim.

Ich fahre dreimal im Jahr nach Boston.

Yeni yılda bir bebek bekliyorum!

Ich erwarte nächstes Jahr ein Kind!

Bunu yılda bir kez yaparım.

Ich mache das einmal im Jahr.

- Bir artık yılda kaç gün var?
- Bir artık yılda kaç gün vardır?

Wie viele Tage hat ein Schaltjahr?

- O, nadiren, kırk yılda bir, sinemaya gider.
- Nadiren, kırk yılda bir, sinemaya gider.

- Er geht selten oder fast nie ins Kino.
- Er geht selten ins Kino, wenn überhaupt.
- Er geht praktisch niemals ins Kino.

- Dünya Güneş'in yörüngesinde yılda bir kez döner.
- Dünya Güneş'in çevresini bir yılda döner.

Die Erde kreist in einem Jahr um die Sonne.

Son on yılda ciddi anlamda yavaşladı.

sank in dieser Dekade bedeutend schwächer.

Yalnızca Hindistan'da yılda 5.000 ölümden sorumlu.

allein in Indien etwa 5.000 pro Jahr.

Mesafeyi 20 yılda kat ediyor artık

jetzt legt die Strecke in 20 Jahren zurück

Bob senin gibi aynı yılda doğdu.

Bob wurde im gleichen Jahr wie du geboren.

Boston son on yılda hızlı büyüdü.

Boston ist in den letzten zehn Jahren rasch gewachsen.

Ev her beş yılda bir boyanır.

Das Haus wird alle fünf Jahre gestrichen.

Bir yılda kaç tane mevsim vardır?

Wie viele Jahreszeiten gibt es?

O, yılda bir kez Tokyo'ya gelir.

Er kommt einmal im Jahr nach Tōkyō.

10 yılda kilosunun iki katına çıktı.

Sein Gewicht hat sich in den letzten 10 Jahren verdoppelt.

O nadiren, kırk yılda bir, gelir.

- Er kommt nur selten.
- Wenn überhaupt, kommt er nur selten.
- Er kommt ausgesprochen selten.
- Er kommt praktisch niemals.

Japonya'da bir yılda dört mevsim var.

In Japan gibt es vier Jahreszeiten.

Kocam bir yılda 100,000 dolar kazanır.

- Mein Mann verdient 100.000 $ pro Jahr.
- Mein Mann verdient hunderttausend Dollar im Jahr.

Nadiren, kırk yılda bir, Fransızca konuşurlar.

- Sie sprechen selten auf Französisch, wenn überhaupt.
- Sie sprechen praktisch niemals Französisch.

Bir yılda on iki ay vardır.

Ein Jahr hat zwölf Monate.

Tom yılda bir kez Boston'a gelir.

Tom kommt einmal im Jahr nach Boston.

Tom yılda 300.000 dolardan çok kazanır.

Tom verdient über 300 000 Dollar im Jahr.

Bir yılda on iki ay var.

Ein Jahr hat zwölf Monate.

Benim kocam yılda 100.000 dolar kazanıyor.

Mein Mann verdient hunderttausend Dollar im Jahr.

Tom yılda bir kez banyo yapar.

Tom badet einmal im Jahr.

Yılda kaç kez kayak yapmaya gidersin?

Wie oft gehst du im Jahr zum Skifahren?

Noel ancak yılda bir kez gelir.

- Alle Tage ist kein Sonntag.
- Nicht jeder Tag ist ein Sonntag.

Tom bir yılda milyonlarca dolar kazanır.

Tom verdient im Jahr Millionen von Dollar.

Son iki yılda onun değişmesini izledik.

Während der letzten zwei Jahre haben wir zugesehen, wie er sich veränderte.

Ev fiyatları son on yılda fırladı.

Die Eigenheimpreise sind in den letzten zehn Jahren in die Höhe geschossen.

Bir yılda üç defa terfi ettirildi.

Er wurde im Laufe eines Jahres dreimal befördert.

Nadiren, kırk yılda bir, berbere gider.

Er geht selten, wenn überhaupt, zum Barbier.

Tom'a yılda üç kez ikramiye verilir.

Tom bekommt dreimal jährlich eine Sonderzulage.

Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı?

Ist dein Hals im letzten Jahr dicker geworden?

Son üç yılda çok şey başardık.

Wir haben in den letzten drei Jahren viel erreicht.

Tom kırk yılda bir geç kalır.

Tom kommt praktisch niemals zu spät.

Günde 5 İngilizce kelime ezberlersen bir yılda 1,825 kelime ve 100 yılda 182,620 kelime ezberleyebileceksin.

Wenn man täglich fünf Englischvokabeln lernt, kann man in einem Jahr 1825 und in hundert Jahren 182 620 Vokabeln lernen.

Bu yılda ise hayatının dönüm noktasını yaşadı

In diesem Jahr erlebte er den Wendepunkt seines Lebens

Yılda 15 km değişiyordu bu manyetik kutup

Dieser Magnetpol änderte sich 15 km pro Jahr

Onlar nadiren, kırk yılda bir, birbirleriyle tartışırlar.

Sie streiten sich praktisch nie.

Nadiren, kırk yılda bir, bir kitap okur.

- Er liest selten, wenn überhaupt.
- Er liest praktisch niemals ein Buch.

Çok nadir, kırk yılda bir, kiliseye gider.

- Er geht selten in die Kirche, wenn überhaupt.
- Er geht praktisch niemals in die Kirche.

Randevularına nadiren, kırk yılda bir, geç kalır.

- Er kommt selten, wenn überhaupt je, zu spät zu Besprechungen.
- Er ist selten, wenn nicht nie, bei Besprechungen zu spät.
- Er verpasst praktisch niemals einen Termin.
- Er kommt zu einem Termin praktisch niemals zu spät.

O, nadiren, kırk yılda bir sinemaya gider.

Er geht praktisch niemals ins Kino.

Bir on yılda kaç tane yıl var?

Aus wie vielen Jahren besteht eine Dekade?

Onlara yılda yüz hrivna vermeyi vaat ettim.

- Ich versprach, ihnen jährlich hundert Griwna zu geben.
- Ich versprach, ihnen jährlich hundert Hrywen zu geben.

Olimpiyat Oyunları her dört yılda bir gerçekleşir.

Die Olympischen Spiele finden alle vier Jahre einmal statt.

Tom saçını yılda yaklaşık üç defa kestirir.

Tom lässt sich etwa dreimal im Jahr die Haare schneiden.

Ben yılda bir kez fizik muayene olurum.

Ich lasse mich einmal pro Jahr ärztlich untersuchen.

Neptün Güneş etrafındaki dönüşünü 165 yılda tamamlar.

Neptun braucht 165 Jahre, um die Sonne zu umkreisen.

Tom yılda iki kez mutfak perdeleri yıkar.

Tom wäscht die Küchenvorhänge zweimal im Jahr.

Nadiren, kırk yılda bir, şehrin dışına çıkar.

Sie verlässt praktisch niemals die Stadt.

O onu yılda bir kez ziyaret etti.

- Sie hat ihn einmal im Jahr besucht.
- Sie besuchte ihn einmal pro Jahr.
- Sie besuchte sie einmal jährlich.
- Sie besuchte ihn einmal im Jahr.

O, onu yılda iki kez ziyaret eder.

Sie besucht ihn zweimal im Jahr.

Ben kırk yılda bir kez kiliseye giderim.

- Ich gehe alle Jubeljahre in die Kirche.
- Ich gehe alle heiligen Zeiten mal in die Kirche.

Ben kırk yılda bir kez restorana giderim.

Ich gehe alle Jubeljahre einmal ins Restaurant.

Tom kırk yılda bir Tanrı'ya dua eder.

Tom betet nur alle heiligen Zeiten.

Tom Mary ile aynı yılda mezun oldu.

Tom hat im selben Jahr wie Mary seinen Abschluss gemacht.

Yılanların yılda tahmini olarak 46.000 kişiyi öldürdüğü Hindistan'da,

In Indien, wo jährlich 46.000 Menschen durch Schlangenbisse sterben,

Her ağaç yılda sadece birkaç gün meyve verir.

Jeder Baum trägt nur wenige Tage im Jahr Früchte.

Bu mezar odasına yılda iki dafa güneş girsin

zwei Sonnen pro Jahr in diese Grabkammer

Yılda yaklaşık iki milyon poundluk un ihraç ediliyor.

Circa zwei Millionen Pfund Mehl werden jährlich exportiert.

Babam iş için yılda iki kez Sydney'e gider.

Mein Vater macht zweimal im Jahr Geschäftsreisen nach Sydney.

O nadiren, kırk yılda bir, film seyretmeye gider.

Er schaut sich praktisch niemals einen Film im Kino an.

ABD'de nüfus sayımı her on yılda bir yapılır.

In den Vereinigten Staaten findet alle zehn Jahre eine Volkszählung statt.

İmalatçının açıklamasına göre, her on yılda bir değiştirilmeli.

Gemäß den Anweisungen des Herstellers sollten die Reifen alle zehn Jahre gewechselt werden.

Görgü kurallarınızın son yirmi yılda pek gelişmediğini görüyorum.

- Ich sehe, dass sich deine Manieren in den letzten zwanzig Jahren nicht gerade verbessert haben.
- Ich sehe, dass sich Ihre Manieren in den letzten zwanzig Jahren nicht gerade verbessert haben.

Erkek kardeşim nadiren, kırk yılda bir, kiliseye gider.

- Mein Bruder geht selten, wenn überhaupt, in die Kirche.
- Mein Bruder geht praktisch niemals in die Kirche.

Böyle bir fırsat ancak kırk yılda bir gelir.

So eine Chance bietet sich nur alle Jubeljahre einmal.

Yaklaşık yılda bir kez sadece bir kimono giyerim.

Ich trage etwa nur einmal im Jahr einen Kimono.

Tom kırk yılda bir saçını tarama zahmetine katlanır.

Tom macht sich selten die Mühe, sich das Haar zu kämmen.

Nadiren, kırk yılda bir, kendi başına sinemaya gider.

- Sie geht selten, wenn überhaupt je, allein ins Kino.
- Sie geht praktisch niemals allein ins Kino.

Yılda en az bir kere Boston'a gitmeye çalışıyoruz.

Wir bemühen uns, wenigstens einmal im Jahr nach Boston zu fahren.

Japonya'da her beş yılda bir nüfus sayımı yapılır.

In Japan findet einmal alle fünf Jahre eine Volkszählung statt.

- O, nadiren, kırk yılda bir, karanlık çöktükten sonra dışarı çıkar.
- Karanlıktan sonra nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.

Sie verlässt nach Einbruch der Dunkelheit praktisch niemals das Haus.

Ve beş yılda bu oran yüzde 28'e çıktı.

und fünf Jahre später 28% mehr.

şimdi Anadolu levhası batıya doğru yılda 2,5 cm ilerliyor

Jetzt bewegt sich die anatolische Platte jährlich um 2,5 cm nach Westen

Güney manyetik alanı her 11 yılda 1 yer değiştiriyor

Das südliche Magnetfeld ändert sich alle 11 Jahre

Leonardo Milano'daki hayatından sonraki 16 yılda ise İtalya'da geçiriyor

Leonardo verbringt 16 Jahre nach seinem Leben in Mailand in Italien

Babam nadiren, kırk yılda bir, Pazar günleri dışarı çıkar.

Sonntags verlässt mein Vater praktisch niemals das Haus.

Nadiren, kırk yılda bir, on birden önce yatmaya gider.

- Sie geht selten, möglicherweise nie, vor Elf ins Bett.
- Sie geht praktisch nie vor elf zu Bett.