Translation of "Sabahları" in German

Sabahları meyve yiyemem.

- Morgens kann ich kein Obst essen.
- Ich kann morgens kein Obst essen.

Ben sabahları çalışırım.

- Ich arbeite morgens.
- Ich arbeite am Vormittag.

- Trafik burada ağırdır, özellikle sabahları.
- Trafik burada özellikle sabahları ağırdır,
- Trafik burada yoğundur özellikle sabahları.

Der Verkehr ist hier dicht, besonders morgens.

Özellikle sabahları yürümeyi severim.

Ich gehe gern spazieren, besonders am Morgen.

Sabahları altı buçukta kalkıyorlar.

Sie stehen morgens um halb sieben auf.

Sabahları hep banyo yaparım.

Ich bade jeden Morgen.

Sabahları erken kalkmak iyidir.

Es ist angenehm, zeitig aufzustehen.

Sabahları her zaman ofiste değildir.

Morgens ist er nicht immer im Büro.

Sabahları duş alma alışkanlığım var.

Für gewöhnlich dusche ich morgens.

O,pazar sabahları geç kalkar.

Sie steht sonntags spät auf.

Ben sabahları hiç meyve yiyemem.

Morgens kann ich kein Obst essen.

Sabahları hindistan cevizi suyu içerim.

Morgens trinke ich Kokosnussmilch.

Tom sabahları genellikle biraz asabidir.

Morgens ist Tom gewöhnlich etwas reizbar.

Sabahları çok erken kalkmayı sevmiyorum.

Ich stehe nicht gern so früh am Morgen auf.

Tom sabahları erken kalkmayı sevmez.

Tom ist kein Morgenmensch.

Sabahları gazete okuyacak zamanın oluyor mu?

Hast du Zeit, des Morgens die Zeitung zu lesen?

Pazartesi sabahları beni gerçekten huysuz yapar.

Die Montagmorgen machen mich wirklich mürrisch.

Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.

- Morgens wache ich immer ungefähr um sieben Uhr auf.
- Morgens wache ich immer gegen sieben Uhr auf.

Sabahları kalkmak için sabırsızlanıyorsun. Her küçük işareti,

Man kann es kaum erwarten, morgens aufzustehen, da es so viel zu tun gibt,

Sabahları her zaman bir fincan kahve içerim.

- Ich trinke jeden Morgen eine Tasse Kaffee.
- Des Morgens trinke ich immer eine Tasse Kaffee.

Sabahları mı yoksa akşamları mı vardiyaları tercih edersiniz?

Hast du lieber Frühschicht oder Spätschicht?

Tom genellikle sabahları evden ayrılmadan önce hava raporunu izler.

Tom sieht sich des Morgens für gewöhnlich den Wetterbericht an, bevor er das Haus verlässt.

Yaz aylarında bitkileri canlı tutmak için Tom bahçesini sabahları erkenden sulamak zorunda.

In den Sommermonaten muss Tom seinen Garten frühmorgens wässern, um die Pflanzen am Leben zu erhalten.

- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
- Annem her zaman sabahleyin erken kalkar.

Meine Mutter steht immer früh auf.