Translation of "Kalmayı" in German

0.015 sec.

Examples of using "Kalmayı" in a sentence and their german translations:

Kalmayı seçtim.

Ich zog es vor, zu bleiben.

- Nerede kalmayı planlıyorsun?
- Nerede kalmayı planlıyorsunuz?

Wo hast du vor zu übernachten?

Otelde kalmayı planlıyorum.

Ich habe vor, im Hotel zu bleiben.

Şehirde kalmayı planlıyorum.

Ich habe vor, in der Stadt zu bleiben.

Kalmayı tercih ederim.

Ich bliebe lieber.

Kalmayı planlıyor musun?

- Haben Sie vor zu bleiben?
- Hast du vor zu bleiben?

Tom kalmayı planlamıyor.

Tom hat nicht vor zu bleiben.

Burada kalmayı düşünüyorum.

Ich habe vor, hier zu bleiben.

Kalmayı planlamıyor musun?

Haben Sie nicht vor zu bleiben?

Evde kalmayı tercih ederim.

- Ich würde lieber zu Hause bleiben.
- Ich würde lieber zuhause bleiben.
- Ich würde lieber daheim bleiben.

Uzun kalmayı planlıyor musun?

- Planst du, lange hierzubleiben?
- Planen Sie, lange hierzubleiben?

Çocuklar sessiz kalmayı sürdürdü.

Die Jungen blieben still.

İkilemde kalmayı hiç istemiyorum.

Ich möchte keinesfalls in einem Zwiespalt stecken.

Yalnız kalmayı tercih ederim.

Ich ziehe es vor, allein zu sein.

Yarın evde kalmayı düşünüyorum.

Ich überlege, ob ich morgen zu Hause bleiben sollte.

Gizli kalmayı tercih ederim.

Ich würde lieber anonym bleiben.

Ne kadar kalmayı planlıyorsun?

- Wie lange haben Sie vor zu bleiben?
- Wie lange planst du zu bleiben?
- Wie lange hast du vor zu bleiben?
- Wie lange gedenken Sie hierzubleiben?
- Wie lange gedenkt ihr hierzubleiben?

Bir hafta kalmayı planlıyoruz.

Wir planen, eine Woche zu bleiben.

Biz bir hafta kalmayı planlıyoruz.

Wir wollen eine Woche bleiben.

Ne kadar süre kalmayı planlıyorsun?

Wie lange haben Sie vor zu bleiben?

Almanya'da ne kadar kalmayı planlıyorsun?

- Wie lange hast du vor in Deutschland zu bleiben?
- Wie lange willst du in Deutschland bleiben?

Orada bir hafta kalmayı planlıyorum.

Ich habe vor, dort eine Woche zu bleiben.

Uzun süre kalmayı düşünüyor musun?

Haben Sie vor, länger zu bleiben?

Ben burada kalmayı tercih ederim.

Ich würde lieber hier bleiben.

Tom evde kalmayı tercih ediyor.

- Tom bleibt lieber zu Hause.
- Tom zieht es vor, zu Hause zu bleiben.

Boston'da ne kadar kalmayı planlıyorsun?

- Wie lange willst du in Boston bleiben?
- Wie lange haben Sie vor, in Boston zu bleiben?
- Wie lange gedenkt ihr, in Boston zu bleiben?

Tom evde yalnız kalmayı seviyor.

Tom ist gerne allein zu Hause.

Onlar geç kalmayı göze alamazlar.

Sie können sich nicht erlauben, zu spät zu kommen.

Hiç kimse hayatta kalmayı başarmadı.

Niemand hat es geschafft, zu überleben.

Nagoya'da üç gün kalmayı düşünüyorum.

Ich habe vor, drei Tage in Nagoya zu bleiben.

Biz burada kalmayı tercih ederiz.

Wir bleiben lieber hier.

Tom evde kalmayı tercih ederdi.

Tom wäre lieber zu Hause geblieben.

- Sessiz kalmayacağım.
- Sessiz kalmayı planlamıyorum.

Ich habe nicht vor zu schweigen.

- Evde kalmayı sinemaya gitmeye tercih ederim.
- Sinemaya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

Ich möchte lieber zu Hause bleiben, statt ins Kino zu gehen.

Yalnız gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

Bevor ich alleine gehe, bleibe ich lieber zu Hause.

Bu ülkede ne kadar kalmayı planlıyorsun?

Wie lange hast du vor, in diesem Land zu bleiben?

Yarın bütün gün evde kalmayı planlıyorum.

Ich gedenke morgen den ganzen Tag zu Hause zu bleiben.

Uzun süre burada kalmayı planlamadığını biliyorum.

Ich weiß, dass du nicht vorhast, für eine lange Zeit hier zu bleiben.

Tom üç hafta boyunca kalmayı planlıyor.

Tom will drei Wochen bleiben.

Tom pazartesileri evde kalmayı tercih ediyor.

Tom bleibt montags lieber zu Hause.

Üç gün daha Boston'da kalmayı planlıyorum.

- Ich habe vor, weitere drei Tage in Boston zu bleiben.
- Ich habe vor, für weitere drei Tage in Boston zu bleiben.

Ne kadar süre burada kalmayı planlıyorsun?

Wie lange planst du hier zu bleiben?

Tom nasıl bu kadar zayıf kalmayı başarıyor?

Wie schafft es Tom, so schlank zu bleiben?

Bir haftalığına burada kalmayı gerçekten istiyor musun?

- Willst du wirklich eine Woche hier bleiben?
- Wollt ihr hier wirklich eine Woche bleiben?
- Wollen Sie tatsächlich eine Woche hier verbringen?

Balık tutmaya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

Ich würde lieber zuhause bleiben als angeln zu gehen.

Gerçekten şu anda yalnız kalmayı tercih ediyorum.

Ich würde jetzt gerne lieber alleine sein.

Yağmurda dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

Ich würde lieber zu Hause bleiben als in den Regen hinausgehen.

Biz geç kalmayı önlemek için arabayla gittik.

Um ein Zuspätkommen zu vermeiden, fuhren wir mit dem Auto.

Senin için fark etmiyorsa evde kalmayı yeğlerim.

Ich würde lieber zu Hause bleiben wenn es dir gleich ist.

Tom yağmur duruncaya kadar burada kalmayı planlıyor.

Tom will hierbleiben, bis es aufhört zu regnen.

Hayatının geri kalanında bekar kalmayı mı planlıyorsun?

Willst du für den Rest deines Lebens Junggeselle bleiben?

Dinamik hayatta kalmayı denemek istiyorsanız "Sağ"a tıklayın.

Für dynamisches Überleben drück 'Rechts'.

O tarafa gidebiliriz. Ağaçların altında korunaklı kalmayı deneyebiliriz.

Wir könnten auch in diese Richtung gehen und unter den Bäumen Schutz suchen.

Bu havada dışarıya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

Ich würde lieber zu Hause bleiben, als bei diesem Wetter rauszugehen.

Bu gece sinemaya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

Ich würde heute Abend lieber zu Hause bleiben und nicht ins Kino gehen.

- Tom'a üç hafta daha Boston'da kalmayı planladığımı zaten söyledim.
- Tom'a üç hafta daha Boston'da kalmayı planladığımı önceden söyledim.

- Ich habe Tom bereits von meiner Absicht, noch drei Wochen in Boston zu bleiben, unterrichtet.
- Ich habe Tom bereits von meiner Absicht, noch drei Wochen in Boston zu bleiben, in Kenntnis gesetzt.

- Tom'a üç hafta daha Boston'da kalmayı planladığımı daha önce söyledim.
- Tom'a üç hafta daha Boston'da kalmayı planladığımı zaten söyledim.
- Tom'a üç hafta daha Boston'da kalmayı planladığımı önceden söyledim.

- Ich habe Tom bereits von meiner Absicht, noch drei Wochen in Boston zu bleiben, unterrichtet.
- Ich habe Tom bereits von meiner Absicht, noch drei Wochen in Boston zu bleiben, in Kenntnis gesetzt.

- Tom'a üç hafta daha Boston'da kalmayı planladığımı daha önce söyledim.
- Tom'a üç hafta daha Boston'da kalmayı planladığımı önceden söyledim.

- Ich habe Tom bereits von meiner Absicht, noch drei Wochen in Boston zu bleiben, unterrichtet.
- Ich habe Tom bereits von meiner Absicht, noch drei Wochen in Boston zu bleiben, in Kenntnis gesetzt.

Ve orada yaşayan ne varsa orada kalmayı artık istemeyecektir.

bis kein Lebewesen im Inneren noch länger hierbleiben will.

Uzun yıllar hayatta kalmayı başaran bir nörolog ve psikiyatrist.

der viele Jahre in einem Nazi-Konzentrationslager überlebte.

Tenzing, bana evinde kalmayı ve iş vermeyi teklif etmişti.

Tenzing bat mir eine Bleibe in seinem Haus und Arbeit an.

Doğrusunu söylemek gerekirse, dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

Ehrlich gesagt möchte ich lieber zu Hause bleiben, als auszugehen.

Tom asla bu kadar uzun süre kalmayı planlamadığını söyledi.

Tom sagte, er hätte nie geplant, so lange zu bleiben.

Bu sıcak havada dışarıya gitmektense evde kalmayı tercih ederim.

Ich bleibe lieber zuhause, als in die Hitze hinauszugehen.

Kışın evde ateşin yakınında kalmayı ve rüzgar sesini dinlemeyi severim.

Im Winter bleibe ich gerne zu Hause, nah am Feuer, und höre dem Wind zu.

Böyle soğuk bir günde dışarı çıkmaktansa evde kalmayı tercih ederim.

Ich würde lieber herinnen bleiben als an so einem kalten Tag hinauszugehen.

Statik hayatta kalmayı denemek istiyorsanız "Sol"a ve "Tamam"a basın.

Für statisches Überleben drück 'Links' und dann 'Okay'.

Dinamik hayatta kalmayı denemek istiyorsanız "Sağ"a ve "Tamam"a basın.

Für dynamisches Überleben drück 'Rechts' und dann 'Okay'.

- Bunu yemektense aç gitmeyi tercih ederim.
- Bunu yemektense aç kalmayı tercih ederim.

Ich habe lieber Hunger, als dass ich das hier esse.

Tom akşam yemeği için kalmayı istiyordu ama işe geri gitmek zorunda kaldı.

Tom wäre gerne noch zum Abendessen geblieben, aber er musste wieder an die Arbeit.

Benim adım Bear Grylls ve ben dünyadaki en zorlu yerlerde hayatta kalmayı başardım.

Ich bin Bear Grylls und ich habe einige der härtesten Orte der Welt überlebt.

Bunu yapmanın iyi yanı, yüksekte kalmayı sağlaması. Böylece yön belirlemek daha kolay olur.

Das Gute daran ist,, wir würden in der Höhe bleiben. Das macht es einfacher zu navigieren.

Gençler var çoktan yaşlanmış, yaşlılar var genç kalmayı başarmış. Ben bu sondaki kategorideyim.

Es gibt junge Menschen, die bereits alt sind, und alte, die jung zu bleiben vermochten. Ich gehöre letzterer Kategorie an.

- Bütün gece ayakta kalmayı planlamıyorsun, değil mi?
- Bütün gece yatmamayı planlamıyorsun, değil mi?

Du hast doch nicht vor, die ganze Nacht aufzubleiben?

Evli bir yazar bekar kalmayı tavsiye ettiği zaman kitabın zayıf noktası güvenirlikten yoksun olmasıdır.

Der Schwachpunkt des Buches ist die mangelnde Glaubwürdigkeit der Empfehlung zur Ehelosigkeit seitens eines verheirateten Autors.

- Oraya gidecek ve içindeki her şeyi okuyacak zamanım olmasını dilemeden bir kütüphaneyi asla fark etmem.
- Bir kütüphane görünce, gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmayı dilemediğim olmamıştır.
- Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.

Jedes Mal, wenn ich eine Bibliothek sehe, erfüllt mich der Wunsch, hineinzugehen und so lange dort zu bleiben, bis ich alles darin gelesen habe.