Translation of "Kadına" in German

0.010 sec.

Examples of using "Kadına" in a sentence and their german translations:

Şu kadına bak!

- Schau die Frau dort an!
- Schau dir die Frau an!

Kadına merhaba dedi.

Er sagte der Frau hallo.

Oradaki kadına bak.

Schau mal — die Frau da vorne!

Bunları hepsi kadına verildi,

Alles wurde ihr verabreicht,

Bir kadına aşık oldum.

Ich verliebte mich in eine Frau.

Bu kadına karşı koyamıyorum.

Ich kann dieser Frau nicht widerstehen.

O bir kadına benziyor.

Er sieht aus wie eine Frau.

Genç bir kadına aşık oldu.

Er verliebte sich in eine jüngere Frau.

Bir kadına asla yaşını sormamalısın.

Man sollte eine Frau nie nach ihrem Alter fragen.

Sevdiğim kadına ihanet etmek istemedim.

- Ich wollte die Frau, die ich liebe, nicht betrügen.
- Ich wollte nicht die Frau betrügen, die ich liebe.

Tom koltuğunu yaşlı kadına verdi.

Tom überließ seinen Platz einer alten Frau.

O başka bir kadına aşık.

Er liebt eine andere.

- Bir kadına kaç yaşında olduğunu sormamalısın.
- Bir kadına kaç yaşında olduğunu asla sormamalısın.
- Bir kadına kaç yaşında olduğunu asla sormamalısınız.
- Bir kadına kaç yaşında olduğu asla sorulmamalı.
- Bir kadına asla kaç yaşında olduğu sorulmamalı.

Man sollte nie eine Frau fragen, wie alt sie ist.

Kocası ölmüş bir kadına dul denir.

Eine Frau, deren Ehemann gestorben ist, nennt man Witwe.

Saygılı bir kadına yaraşır biçimde davranmıyor.

Sie benimmt sich nicht wie eine Dame.

Senin gerçekten bir kadına ihtiyacın var.

Du brauchst wirklich eine Frau.

Almanca öğretmeni Alman bir kadına benziyordu.

Die Deutschlehrerin sah wie eine Deutsche aus.

Genç çocuk yaşlı kadına yardım etti.

- Der junge Knabe half der alten Frau.
- Der Junge half der alten Frau.

Ne istediğini bilen bir kadına dayanamam.

- Ich kann einer Frau, die weiß, was sie will, nicht widerstehen.
- Ich kann einer Frau nicht widerstehen, die weiß, was sie will.

Yanında duran kadına bazı sorular sordu.

Er stellte der Dame, die neben ihm stand, einige Fragen.

O, genç kadına evlenme teklif etti.

Er machte der jungen Frau einen Heiratsantrag.

Yaşlı kadına torunu tarafından eşlik edildi.

Die alte Frau wurde von ihrem Enkelkind begleitet.

Erkekten kadına yönelen bir şey gibi değil.

aber oftmals nicht das, was der Mann der Frau zeigt.

Bir kadına alenen yardım etme. Şüpheli görüneceksin.

Hilf keiner Frau in der Öffentlichkeit! Du machst dich verdächtig!

Hiçbir adam çekici bir kadına karşı koyamaz.

Kein Mann kann sich dem Zauber einer Frau entziehen.

O muhtemelen istediği her kadına sahip olabilir.

Er könnte bestimmt jede Frau haben, die er wollte.

Yaşlı kadına erkek torunu tarafından eşlik edildi.

- Die alte Frau wurde von ihrem Enkel begleitet.
- Die alte Frau wurde von ihrem Enkelsohn begleitet.

Yaşlı kadına kız torunu tarafından eşlik edildi.

- Die alte Frau wurde von ihrer Enkelin begleitet.
- Die alte Frau wurde von ihrer Enkeltochter begleitet.

Elinde bir tabancası olan bir kadına asla güvenme.

Traue nie einer Frau, die eine Pistole in der Hand hat.

Bu bir kadına söylemek için korkunç bir şey.

Es ist schlimm, einer Frau so etwas zu sagen.

Evet olması koşuluyla, bir kadına son sözü söyleyebilirsin.

Du kannst bei einer Frau das letzte Wort haben, unter der Bedingung, dass es „ja“ heißt.

Tom Mary gibi bir kadına asla âşık olmadı.

Tom könnte sich niemals in eine Frau wie Mary verlieben.

- Tom bir kadın gibi görünüyor.
- Tom bir kadına benziyor.

Tom sieht aus wie eine Frau.

Bir kadına sırrını güven ama onu dilini kesip kopar!

Vertrau der Frau ein Geheimnis, aber schneid' ihr die Zunge ab.

Biz o yıllarda bile kadına o kadar çok değer verirken

Während wir Frauen auch in diesen Jahren so sehr schätzen

Bir şair, bir adamın bir kadına baktığı gibi dünyayı inceler.

Ein Dichter betrachtet die Welt, wie ein Mann eine Frau betrachtet.

Bir kadına kaç yaşında olduğunu sormak iyi bir fikir değil.

Es ist nicht klug, eine Frau zu fragen, wie alt sie ist.

Fakat yine böyle bir durumda kadına mal veya para verilmek zorunda

Aber in einem solchen Fall muss der Frau Geld oder Geld gegeben werden.

Yani aslında kısacası erkek kendine hakim olması gerekirken suç kadına yükleniyor

Kurz gesagt, während der Mann sich selbst dominieren muss, wird das Verbrechen auf die Frau geladen.

- Bir adam bir kadına pahalı mücevher verirse bunun ne demek olduğunu biliyor musun?
- Bir erkeğin bir kadına pahalı mücevher vermesinin ne anlama geldiğini biliyor musun?

Weißt du, was es bedeutet, wenn ein Mann einer Frau teuren Schmuck schenkt?

O, yaşlı kadına kasabadaki tüm gürültüye ve ışığa neyin sebep olduğunu sordu.

Er fragte die alte Frau, was der Grund für all das Getöse und die Lichter in der Stadt sei.

Bir erkeğe öğretirsen bir kişiyi eğitirsin. Bir kadına öğretirsen bütün köyü eğitirsin.

Wenn man einen Mann unterrichtet, erzieht man einen Mann. Wenn man eine Frau unterrichtet, erzieht man ein ganzes Dorf.

Tom elinde bir içki olan kadına doğru yürüdü ve ona adının ne olduğunu sordu.

- Tom ging zu der Frau mit dem Getränk in der Hand hinüber und fragte sie nach ihrem Namen.
- Tom ging zu der Frau mit dem Getränk in der Hand hinüber und fragte, wie sie heiße.

- Senin kadar aptal bir kadına hiç rastlamadım.
- Senin kadar aptal bir kadınla hiç tanışmadım.

Ich habe noch nie eine so dumme Frau getroffen wie dich.

Öğretmenler onun eşek şakasını öğrendikten sonra genç büyücü kadına Tom'u tekrar bir insana döndürmesi buyruldu.

Der jungen Zauberin wurde befohlen, Tom wieder in einen Menschen zurückzuverwandeln, nachdem die Lehrer von ihrem Streich erfahren hatten.