Translation of "Alan" in German

0.011 sec.

Examples of using "Alan" in a sentence and their german translations:

İkincisi, alan. Alan kısıtlı, değil mi?

Zweitens, der Platz ist sehr begrenzt.

Çok alan yok.

Nicht viel Platz.

Enerjilerini kayalardan alan,

die ihre Energie aus Gestein beziehen

Ölümcül yaralı, alan.

Er wurde tödlich verwundet und vom Feld getragen.

Alan bir şair.

Alan ist ein Poet.

Alan pornodan hoşlanır.

Alan mag Pornografie.

Alan: Evet öyle (Gülüşme)

Alan: Das ist es. (Gelächter)

Gözlerimizin üzerinde yer alan

Das liegt in hohem Maß am präfrontalen Cortex,

Manyetik alan olduğunu söylesin

Lassen Sie mich sagen, dass es ein Magnetfeld gibt

Biz manyetik alan diyoruz

Wir nennen es das Magnetfeld

Bu alan yasak bölge.

- Dieser Bereich ist Tabu.
- Dieses Areal ist eine Tabuzone.

Bu civardaki alan bombalandı.

Diese Gegend wurde bombardiert.

Alan bize yeterli gelmiyor.

Wir haben nicht genug Raum.

Ama henüz keşfedilmemiş bir alan.

und das Gebiet ist weitgehend unerforscht.

Yol alan bir yelkenli içindeydim.

von San Francisco nach Hawaii segelte.

Karanlık, sessiz bir alan arıyor.

Sie sucht ein dunkles, ruhiges Fleckchen.

Manyetik alan nedir onu anlatmadık

Was ist das Magnetfeld, das wir nicht gesagt haben

Manyetik alan ne işe yarıyor

Was macht das Magnetfeld?

Alan askeri amaç için kullanılır.

Der Platz wird für militärische Zwecke benutzt.

Bu bir yasal gri alan.

Das ist eine Grauzone.

Tom tehlikeyi göze alan biri.

- Tom ist ein Wagehals.
- Tom ist ein waghalsiger Mensch.
- Tom ist ein wagemutiger Mensch.

Alan kodunu da çevirmeli miyim?

Muss ich auch die Vorwahl wählen?

Bu alan deniz ürünlerinde zengin.

Diese Gegend ist reich an Meeresprodukten.

Amerika göç alan bir kıtadır.

Amerika ist ein Einwanderungskontinent.

Tom'dan haber alan var mı?

Hat irgendwer etwas von Tom gehört?

Onu ellerine alan insanlardan demokrasiyi kurtarabiliriz.

Wir können die Demokratie vor den Menschen retten, die sie uns nahmen.

Ders alan NASA, Apollo uzay aracını

Aus den Fehlern, die den Apollo 1-Brand verursachten, lernte die NASA das Apollo-

Bu çok zaman alan bir görevdir.

Dies ist eine sehr zeitaufwändige Aufgabe.

Yeşil bir alan güzel bir alandır.

Ein grünes Feld ist ein schönes Feld.

Tom arabamı ödünç alan kişi değil.

Tom war nicht derjenige, der sich meinen Wagen geliehen hat.

Alan Shepard uzaya giren ilk Amerikalıydı.

Alan Shepard war der erste Amerikaner im Weltraum.

Bu alan şu anda inşa edilmiştir.

Das Gebiet wird jetzt bebaut.

Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.

Hunderte von Feldern wurden durch die Flut überschwemmt.

Beyninizde yer alan en büyük değişiklik olumsuzdur:

nach der Pubertät nur noch negativ seien:

Anlaşmalı hastanelere gidip anlaşma dışı faturalar alan

Viele Menschen gehen zu netzwerkbasierten Krankenhäusern

Öyleyse dünyanın etrafında bir manyetik alan var.

Rings um die Erde besteht also ein Magnetfeld.

Kırsal alan büyük ölçüde gelişecek gibi görünüyor.

Es scheint, dass das ländliche Gebiet im großen Stil entwickelt werden soll.

Vazoyu güneş ışığı alan bir yere koy.

Bring die Vase irgendwohin, wo Sonnenlicht ist.

Gelelim davaroya kan davasını konu alan bir filmdi

Nehmen wir an, es war ein Film über die Vendetta

Az önce söylemiştim manyetik alan bir kutuptan çıkıyor

Ich habe gerade gesagt, dass das Magnetfeld aus einem Pol kommt

Bir tüccar malları alan ve satan bir kişidir.

Ein Kaufmann ist jemand, der Waren kauft und verkauft.

Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.

Sei weder ein Verleiher noch ein Leiher.

Plüton, Kuiper Kuşağı'nda yer alan bir cüce gezegendir.

Pluto ist ein Zwergplanet, der im Kuipergürtel liegt.

Alan Tate ve ben bir süre birbirimize baktık.

Alan Tate und ich sahen uns einen Augenblick lang an.

İşte tekrar, Pilbara'da yer alan antik volkanik tabiat manzarası.

Das ist die uralte Vulkanlandschaft der Pilbara.

Ancak sessiz alan bulmak gitgide daha zor bir alıyor,

Doch es wird immer schwieriger, ruhige Orte zu finden,

Yemek ve alan kapma derdindeki binlerce farklı türün arasında...

Tausende von Arten konkurrieren um Nahrung und Lebensraum.

Sadece birkaç sokak ama bir sürü boş alan görürsünüz.

erkennen Sie ein paar Straßen, aber auch viel freies Gelände.

Mareşal Moncey'nin Üçüncü Kolordu'nun komutasını alan Lannes , Tudela Savaşı'nda

Lannes übernahm das Kommando über das dritte Korps von Marschall Moncey und führte eine spanische

Burada bir yeşil alan vardı; şimdi bir süpermarket var.

Früher lag hier ein grünes Feld; inzwischen ist es einem Supermarkt gewichen.

Eşit alan haritası olarak bilinen Gall-Peters projeksiyonunu kullanabilirsiniz.

Projektion benutzen. Man nennt sowas eine flächentreue Karte.

Bizim yapay adamız, henüz çok iyi ormanlık alan değil.

Unsere künstliche Insel ist noch unzureichend bewaldet.

Ve en yüksek puanı alan kişinin sınıf başkanı olacağını söyledi.

Derjenige mit dem besten Ergebnis würde Klassenwächter werden.

Kurtarıcılar, on saatlik bir kuşatmada yara alan altıncı kişi olan

Ein Betäubungspfeil wird abgefeuert und Gubbi wird von Rettern weggebracht.

Ama onu videoya alan kişi Neil Armstron'dan sonra mı indi?

Aber ist die Person, die ihn gefilmt hat, nach Neil Armstron gelandet?

Kanada'da ağaç kesmenin yasa dışı olduğu bir sürü alan vardır.

In Kanada gibt es viele Gebiete, wo das Fällen von Bäumen verboten ist.

Bu karar; ne kadar alan ve zamanın mevcut olduğuna bağlı.

Diese Entscheidung hängt davon ab, wie viel Raum und Zeit man zur Verfügung hat.

Uçuşsal paralellik ve manyetik alan gibi şeylerle pek de alakası yok

Nicht viel mit Flugparallelen und Magnetfeldern zu tun

Sadece haftalar sonra, Amerika Birleşik Devletleri ilk astronotu Alan Shepherd'ı başlattı.

Nur wenige Wochen später starteten die USA ihren ersten Astronauten, Alan Shepherd.

Sürekli olarak doğum kontrol hapı alan insanların hamile kalmayacaklarını biliyor muydunuz?

Wusstest du, dass Männer, die regelmäßig die Pille nehmen, nicht schwanger werden?

20 Mart 2015 sabahı sırasında tam güneş tutulması İskoçyanın kuzeybatısında yer alan Faroe adalarından ve Greenland'in doğusunda yer alan Svalbarg adalarından gözle görülebilir olacak.

Im Laufe des Morgens des 20. März 2015 wird von den Färöern nordwestlich von Schottland sowie von Spitzbergen östlich von Grönland aus eine totale Sonnenfinsternis zu beobachten sein.

- Bulgaristan için telefon kodu +359'dur.
- Bulgaristan'ın telefon alan kodu 359'dur.

Die Vorwahl für Bulgarien ist +359.

Olimpiyat Oyunlarında yer alan sadece iki Asya dövüş sanatları, Taekwondo ve judo'dur.

Taekwondo und Jūdō sind die beiden einzigen asiatischen Kampfkünste, die bei den Olympischen Spielen vertreten sind.

Ev telefonumun numarası, alan kodu iki sıfır bir, bir iki üç dört beş altı yedi.

Meine private Telefonnummer ist: Vorwahl zwei - null - eins, dann eins - zwei -drei, vier - fünf - sechs - sieben.

Aşağı Elbe Nehri'ni ve Napolyon'un stratejik kuzey kanadını güvence altına alan sert ve etkili bir Hamburg valisiydi

die Unterelbe und Napoleons strategische Nordflanke sicherte. Er organisierte ein neues

Yüksek tavanlı ve büyük odaları olan bir bina onun yerini alan renksiz ofis bloklarından daha az pratik olabilir, ama genellikle çevresi ile iyi uyum sağlar.

Ein Gebäude mit hohen Decken und riesigen Räumen mag weniger praktisch sein als der farblose Büroblock, der es ersetzt, aber dafür fügt es sich oft gut in seine Umgebung ein.