Translation of "Yaparken" in French

0.008 sec.

Examples of using "Yaparken" in a sentence and their french translations:

Şimdi, bunu yaparken

Quand vous le faites,

Size, bunu yaparken

Et si je vous demandais

Bunu yaparken bile

même en faisant ça

Kayak yaparken yaralandım.

- Je fus blessé en skiant.
- J'ai été blessé en skiant.

Bunu yaparken yaralandım.

- Je me suis blessé en faisant ça.
- Je me suis blessée en faisant ça.

Nijerya'da romanımın tanıtımını yaparken

Alors que je faisais la promotion de ce roman au Nigéria,

Netflix'in akıllı algoritmalarını yaparken

Vous avez souvent pris des positions très surprenantes

Göç yaparken çok ilginç

très intéressant lors de l'immigration

Kayak yaparken bacağını kırdı.

Il s'est cassé la jambe en skiant.

Kayak yaparken bacağımı kırdım.

Je me suis cassé la jambe en skiant.

Karısı doğum yaparken öldü.

Sa femme est morte en couches.

Sen yaparken kolay görünüyor.

- Vous faites en sorte que ça ait l'air facile.
- Tu fais en sorte que ça ait l'air facile.
- On dirait que c'est facile, en te regardant.
- Ça semble tellement simple avec toi.

Tom hız yaparken yakalandı.

Tom s'est fait attraper pour excès de vitesse.

Onu, bunu yaparken gördüm.

Je l'ai vu le faire.

Ev ödevimi yaparken uyuyakaldım.

Je me suis endormi en faisant mes devoirs.

Bunu temizlik yaparken buldum.

- Je l'ai trouvé en nettoyant.
- Je l'ai trouvée en nettoyant.

Bunu yaparken rahat değilim.

Je ne suis pas à l'aise de faire ça.

Onu yaparken çok eğlendim.

J'ai pris beaucoup de plaisir à le faire.

İdrarınızı yaparken zorlanıyor musunuz?

- Avez-vous des difficultés à uriner ?
- As-tu des difficultés à uriner ?

Kazı yaparken yakalanırsanız cezası var

Si vous êtes pris à creuser, il y a une pénalité

Lütfen işimi yaparken dikkatimi dağıtma.

- Ne me distrayez pas de mon travail, je vous prie.
- Ne me distrais pas de mon travail, je te prie.

Sen bunu yaparken hoşuma gidiyor.

- J'apprécie que tu fasses ça.
- J'aime que tu fasses ça.
- J'aime que vous fassiez ça.
- J'apprécie que vous fassiez ça.

Konuşmanızı yaparken yüksek sesle konuşun.

Parlez à haute voix quand vous faites votre discours.

Kahvaltı yaparken genellikle TV izleriz.

- On regarde souvent la télé pendant le petit-déjeuner.
- Nous regardons souvent la télévision pendant que nous mangeons le petit-déjeuner.

Pist dışında kayak yaparken düştü.

Il est tombé en skiant hors-piste.

Tom ödevini yaparken yatak odasındaydı.

Tom fait ses devoirs dans sa chambre.

Onu yaparken bir sorun görmüyorum.

Je ne vois pas quel problème il y a à faire ça.

İdrarınızı yaparken ağrı oluyor mu?

- Avez-vous des douleurs en urinant ?
- As-tu des douleurs en urinant ?

Bunu yaparken kendiniz için sormadığınızı hatırlayın.

Quand vous faites cela, rappelez-vous que vous ne demandez pas pour vous.

Biz zamanda yolculuk yaparken boyut değiştiriyoruz.

Nous changeons de taille en voyageant dans le temps.

Kocam sabah kahvaltısı yaparken gazete okur.

Mon mari lit le journal en mangeant son petit-déjeuner.

Babam alışveriş yaparken annem arabada kaldı.

Maman est restée dans la voiture pendant que papa faisait les courses.

Egzersiz yaparken ayağımda bir kemik kırdım.

Je me suis cassé un os du pied en faisant de l'exercice.

Onlara bir şeyi iyi yaparken denk gelin.

Remarquons-les quand ils sont bons.

çoğu insanın ödünü koparan şeyleri yaparken sakinim.

je suis calme quand je fais des choses qui terrorisent les gens en général.

Meğer tek başınıza yaparken birçok sorun yaşanıyormuş.

Il s'est avéré qu'il y a de nombreuses difficultés à le faire soi-même.

DİSK genel başkanı Kemal Türkler konuşmasını yaparken

Le chef de la DİSK, Kemal Türkler, prononce son discours

Banyo yaparken bana iyi bir düşünce geldi.

Alors que je prenais mon bain, j'ai eu une idée brillante.

O, öyle yaparken hiç vicdan azabı çekmedi.

Il n'eût aucun scrupule à faire comme cela.

Dün birisi ben alışveriş yaparken bisikletimi çaldı.

- Hier, on m'a volé mon vélo pendant que je faisais les courses.
- Hier, on m'a volé mon vélo pendant que je faisais du shopping.

Tom bir arabayı düz kontak yaparken yakalandı.

Tom a été surpris en train de faucher une voiture.

Onu yaparken herhangi bir zorluk yaşıyor musun?

As-tu des difficultés à faire cela ?

Nakış yaparken kendini bir iğne ile deldi.

Elle s'est piquée avec une aiguille en brodant.

Tom ev ödevini yaparken müzik dinlemekten hoşlanıyor.

Tom aime écouter de la musique pendant qu'il fait ses devoirs.

Buz üzerinde paten yaparken, bir ayağını kırdı.

Elle s'est cassé la jambe en faisant du patinage sur glace.

Kendimi öyle bir şey yaparken hayal edemiyorum.

Je ne peux pas m'imaginer faire quelque chose comme cela.

Neden kadınlar gözlerine makyaj yaparken ağızlarını açıyor?

Pourquoi est-ce que les femmes ouvrent la bouche lorsqu'elles se maquillent les yeux ?

Yüksek dağlarda yamaç paraşütü yaparken çok dikkatli olmalısınız.

Il faut être très prudent quand on fait du parapente en montagne.

Onlar onu onun kız kardeşine hile yaparken yakaladı.

- Ils le prirent en train de faire une farce à sa sœur.
- Ils l'ont pris en train de faire une farce à sa sœur.
- Elles le prirent en train de faire une farce à sa sœur.
- Elles l'ont pris en train de faire une farce à sa sœur.

Hayat biz başka planlar yaparken bize ne olduğudur.

La vie, c'est ce qui nous arrive pendant qu'on forme d'autres projets.

Bunu yaparken herhangi bir yardıma ihtiyacın var mı?

As-tu besoin d'aide pour faire ça ?

Ben telefon görüşmesi yaparken, benim için kamerayı izle.

Fais attention à l'appareil photo pendant que je passe un coup de fil.

Biz de eğleniyoruz bunu yaparken sizde izlerken eğlenin istiyoruz

On s'amuse aussi en faisant ça, on veut s'amuser en regardant

Yalnız dalış yaparken, ekipmanımla ilgili her şey mükemmel olmalı.

Comme je plonge seul, je dois être parfaitement équipé.

Yani yön tayini yaparken aynı bir GPS gibi pusula gibi

c'est-à-dire, comme un GPS, une boussole

Diğerleri gönüllü iş yaparken bazıları yarı zamanlı çalışmaya devam eder.

Certains continuent à travailler à temps partiel, tandis que d'autres font du bénévolat.

Tekrar öyle bir şey yaparken seni yakalamama hiç izin verme.

Que je ne vous attrape plus à nouveau à faire quoi que ce soit du genre !

şirket. Kahvaltısını yaparken, VisualPolitik'in son videosunu izliyor - ya da biz öyle

Pendant son petit déjeuner, il regarde la dernière vidéo de VisualPolitik

Eğer Zoom a giriş yaparken Google hesabımı kullan Face hesabımı kulan dediğinizde

utiliser mon compte Google lors de la connexion à Zoom

Her şeyin eleştirisini yaparken futbol ile mafyanın ilişkisini eleştirmesin mi o konuya girmesin mi

Qu'il critique la relation entre le football et la mafia tout en critiquant tout ou non