Translation of "Kalbi" in French

0.060 sec.

Examples of using "Kalbi" in a sentence and their french translations:

- Onun kalbi kırıktır.
- Onun kalbi kırık.

Il a le cœur brisé.

Kalbi atmayı bırakıyor.

Son cœur cesse de battre.

Onun kalbi kırıktı.

Il avait le cœur brisé.

Kalbi çılgınca çarpıyordu.

Son cœur battait frénétiquement.

Onun kalbi geniş.

Il a un grand cœur.

Kalbi normal atıyor.

Son cœur bat normalement.

Onun kalbi hasta.

Son cœur est malade.

Tom'un kalbi kırıktı.

Tom avait le cœur brisé.

Heyecandan kalbi titriyordu.

Son cœur battait d'excitation.

- Onun nazik bir kalbi var.
- Müşfik bir kalbi var.

Elle a bon cœur.

Minik kalbi bitap düşmüştü.

Son petit cœur était juste épuisé.

Haberlerde kalbi hızlıca çarptı.

Son cœur bat plus vite au moment des nouvelles.

Tom'un kalbi doğru yerde.

Tom a de bonnes intentions.

Onun kalbi yavaş atıyordu.

Son cœur battait lentement.

Onun kalbi üzüntüyle dolu.

Son cœur se remplit de chagrin.

Onun kalbi hızlı atıyor.

Son cœur battait à toute vitesse.

Kalbi kırık olan insanları biliyoruz.

Nous connaissons tous des personnes brisées.

Kızın yumuşak bir kalbi var.

La fille a un cœur tendre.

Onun iyi bir kalbi vardır.

Il a bon cœur.

Onun sıcak bir kalbi vardır.

Il a bon cœur.

Sen kırık bir kalbi onaramazsın.

Tu ne peux pas guérir un cœur brisé.

Tom'un büyük bir kalbi var.

Tom a un grand cœur.

Babamın altın bir kalbi var.

Mon père a un cœur d'or.

Tom'un yardımsever bir kalbi var.

Tom a bon cœur.

Onun saf bir kalbi var.

- Elle a un cœur pur.
- Elle a le cœur pur.

Onun büyük bir kalbi var.

Elle a un grand cœur.

Onun altın gibi kalbi var.

- Son cœur vaut de l'or.
- Il a un cœur d'or.

Tom'un iyi bir kalbi var.

Tom a bon cœur.

Onun altından bir kalbi var.

Il a un cœur d'or.

Onun kalbi altın kadar iyidir.

Son cœur vaut de l'or.

Mary'nin saf bir kalbi vardır.

Marie a un cœur pur.

İnsan kalbi, bir pompayla kıyaslanabilir.

Le cœur humain est analogue à une pompe.

Sigara içmek kalbi için kötü olabilir.

Fumer peut être néfaste pour son cœur.

O, onu bütün kalbi ile sevdi.

- Elle l'aima de tout son cœur.
- Elle l'a aimé de tout son cœur.

Maria birçok küçük kalbi buzdolabına yapıştırdı.

Marie collait beaucoup de petits cœurs au réfrigérateur.

Tom'un taştan yapılmış bir kalbi var.

Tom a une pierre à la place du cœur.

Ama belki de ''kalbi kırık'' dediğimiz zaman

Il existe peut-être un meilleur moyen

Milyonlarca insanın kalbi bu durumda kırılmaz mıydı?

Le cœur de millions ne serait-il pas brisé dans ce cas?

Bir insanın kalbi yaklaşık yumruğu kadar büyüktür.

Le cœur d'un homme est à peu près aussi grand que son poing.

Kalbi kırık olmanın ne demek olduğunu biliyorum.

- Je sais ce que c'est d'avoir le cœur brisé.
- Je sais ce que c'est que d'avoir le cœur brisé.

Yaşlı adam kalbi için güçlü ilaçlar alıyor.

L'homme plus âgé prend des médicaments forts pour son cœur.

O, kalbi umutla dolu olan bir adam.

C'est un homme dont le cœur est plein d'espoir.

Onu gördüğün andan itibaren, onun kalbi durdu.

Dès qu'il le vit, son cœur s'arrêta.

Ben onun zayıf bir kalbi olduğunu bilmiyordum.

Je ne savais pas qu'il avait le cœur fragile.

İnsan nereye gider? Kalbi onu nereye çağırır.

Où va l'homme ? Où son cœur l'appelle.

Tom'un kalbi birdenbire daha hızlı atmaya başladı.

- Le cœur de Tom se mit soudain à battre plus vite.
- Le cœur de Tom s'est soudainement mis à battre plus vite.

Kalp şekli, İsa'nın Kutsal Kalbi olarak anılmaya başladı.

la forme du cœur est devenue connue sous le nom de Sacré-Cœur de Jésus.

Pasın demiri bozması gibi, keder de kalbi bozar.

Tout comme la rouille ronge le fer, le souci ronge le cœur.

Tom büyük bir kalbi olan güzel bir adam.

Tom est un mec sympa au grand cœur.

- Kalp kırgınlığını tedavi edemem.
- Kırık kalbi tedavi edemem.

Je ne peux pas soigner un cœur brisé.

- Çok üzgündüm.
- Ben kalbi kırıktım.
- Kalbim kırıktı.
- Dertliydim.

J'avais le cœur brisé.

Eğer annen sadece bilseydi, onun kalbi kesinlikle ikiye ayrılırdı.

- Si seulement ta mère savait, son cœur se briserait sûrement en deux.
- Si seulement votre mère savait, son cœur se briserait sûrement en deux.

Mecaz ve anlam açısından insan kalbi kadar ilham verici değil.

n'est aussi imprégné de métaphores et de sens que le cœur humain.

Bilen zarif kızları. Gece olunca kalbi gittikçe ateşlenen kızları çünkü

de la liberté d'une tasse de café mais quand la nuit tombe, son cœur se réchauffe parce que

- O taştan bir kalbe sahip.
- Onun taştan bir kalbi var.

Il a un cœur de pierre.

Mary onu terk ediyor olduğunu söylediği zaman Tom'un kalbi kırılmıştı.

Tom a eu le cœur brisé quand Mary lui a dit qu'elle le quittait.

- Onun iyi bir kalbi var.
- O iyi bir kalbe sahip.

- Elle a bon cœur.
- Elle a un bon cœur.

- Tom kalbi kırık gibi görünüyordu.
- Tom çok dertli gibi görünüyordu.

Tom avait l'air d'avoir le cœur brisé.

Sekiz ay geçtikten ve onun kırık kalbi iyileştikten sonra, George sonunda tekrar kızlarla flört etmeye başladı.

Après que huit mois eurent passés et que sa peine d'amour se fut évanouie, Georges recommença à sortir avec des filles.