Translation of "Kalacak" in French

0.006 sec.

Examples of using "Kalacak" in a sentence and their french translations:

Tom kalacak.

Tom va rester.

Muhtemelen geç kalacak.

Il y a une bonne chance qu'il soit en retard.

Evde kalacak mısın?

Tu restes à la maison ?

Uzun kalacak mısın?

Allez-vous rester longtemps ?

O, hayatta kalacak.

Il survivra.

Kedin hayatta kalacak.

- Votre chat survivra.
- Votre chatte survivra.
- Ton chat survivra.
- Ta chatte survivra.

Onlar hayatta kalacak.

- Ils survivront.
- Elles survivront.

Aşk hayatta kalacak.

L'amour survivra.

Çocuklar benimle kalacak.

C'est moi qui garderai les enfants.

Tom bizimle kalacak.

Tom restera avec nous.

Tom burada kalacak.

Tom va rester ici.

- Sami ayrılmak zorunda kalacak.
- Sami gitmek zorunda kalacak.
- Sami terk etmek zorunda kalacak.

Sami va devoir partir.

Muhtemelen okula geç kalacak.

Il est sûrement en retard pour l'école.

Büyük olasılıkla geç kalacak.

Il est assez probable qu'il soit en retard.

İstasyona gitmek zorunda kalacak.

- Il devra aller à la gare.
- Il devra se rendre à la gare.

Akşam yemeğine geç kalacak.

Elle sera en retard pour le dîner.

O sırrımız olarak kalacak.

Cela restera notre secret.

O toplantıya geç kalacak.

Il va être en retard à la réunion.

O kuşkusuz geç kalacak.

Sans aucun doute, il sera en retard.

Hep mi aynı kalacak acaba

Je me demande si ça restera toujours le même

Bizden biri gitmek zorunda kalacak.

- L'un de nous devra y aller.
- L'un de nous devra partir.

O, hafta sonu amcasıyla kalacak.

Il va rester avec son oncle pour le weekend.

O, büyük ihtimalle geç kalacak.

Il est très probable qu'il soit en retard.

Büyük olasılıkla o geç kalacak.

- Il est très probable qu'il soit en retard.
- Il est hautement probable qu'il soit en retard.

Onları satın almak zorunda kalacak.

Il va falloir qu'il les achète.

Kalacak bir yere ihtiyacım var.

J'ai besoin d'un endroit où séjourner.

Tabii ki o geç kalacak.

- Il y a une bonne chance qu'il soit en retard.
- Évidemment qu'il sera en retard.

O, bir arkadaşının evinde kalacak.

Il va rester chez un ami.

Dan birkaç gün burada kalacak.

Dan va rester ici plusieurs jours.

Gizem bir sır olarak kalacak.

Le secret restera un secret.

Japonya'da ne kadar süre kalacak?

Combien de temps va-t-il rester au Japon ?

Yarın erken kalkmak zorunda kalacak.

Il va devoir se lever tôt demain.

Kalacak bir yerin var mı?

- As-tu un endroit où loger ?
- Disposez-vous d'un endroit pour vous loger ?

Tom bunu doğrulamak zorunda kalacak.

Tom va devoir vérifier cela.

- Sami bu belgeyi imzalamak zorunda kalacak.
- Sami bu dokümanı imzalamak zorunda kalacak.

Sami devra signer ce document.

Herkes için yemek pişirmek zorunda kalacak.

Elle devra cuisiner pour tout le monde.

Bu tecrübe sonsuza kadar hafızamda kalacak.

Cette expérience restera pour toujours dans ma mémoire.

- O, o görevi tekrar yapmak zorunda kalacak.
- O, bu görevi tekrar yapmak zorunda kalacak.

Il devra refaire cette tâche.

- Hasta olduğu üzere, Tom Bey evde kalacak.
- Tom hastalanmış olması durumundan ötürü evde kalacak.

Tom reste à la maison, étant donné qu'il est malade.

Ve uzun süre ayakta kalacak bir binadır.

qui va perdurer.

Londra'da kalacak bir yer tavsiye edebilir misin?

- Peux-tu me recommander un lieu de séjour à Londres?
- Pouvez-vous me recommander un endroit à Londres où je puisse séjourner ?

- Sanırım onlar geç kalacak.
- Bence onlar gecikecek.

- Je pense qu'ils seront en retard.
- Je pense qu'elles seront en retard.

Bu gece kalacak bir yere ihtiyacımız var.

Il nous faut un endroit où dormir ce soir.

Bu gece kalacak bir yerin var mı?

- Tu as un endroit où crécher ce soir ?
- Avez-vous un endroit où rester ce soir ?

O, o görevi tekrar yapmak zorunda kalacak.

Il devra refaire cette tâche.

Gece için kalacak bir yere ihtiyacımız var.

Nous avons besoin d'un hébergement pour la nuit.

, Amerika kıyıları sular altında kalacak ve Güney Amerika'da

impossible d'y vivre, alors que l'état de Floride disparaîtra complètement,

Otomobil sektöründeki çöküşten dolayı çoğu insan işsiz kalacak.

- Beaucoup de gens perdront leur emploi à cause de la dépression dans l'industrie automobile.
- De nombreuses personnes vont perdre leur emploi en raison de la baisse d'activité dans l'industrie automobile.

"Muhtemelen Tom geç kalacak." "Evet, bu oldukça mümkün."

« Tom sera vraisemblablement en retard. » « Oui, c'est effectivement possible. »

O ne zaman yurt dışına gitmek zorunda kalacak?

Quand doit-elle se rendre à l'étranger ?

O, bir gün yaptığının hesabını vermek zorunda kalacak.

Un jour elle devra payer pour ce qu'elle a fait.

Rusya ayakta ve her zaman da ayakta kalacak.

La Russie est et restera toujours debout.

Tom, Mary'den ona yardım etmesini istemek zorunda kalacak.

Tom va devoir demander à Mary de l'aider.

Tom üç hafta daha hastanede kalmak zorunda kalacak.

Tom va devoir rester à l'hôpital trois semaines de plus.

O dürüst bir adam ve her zaman öyle kalacak.

C'est un honnête homme et le restera toujours.

Sonuçta biri Tom'a terbiyeli davranması gerektiğini söylemek zorunda kalacak.

Un jour, quelqu'un devra dire à Tom qu'il doit se comporter correctement.

Anneleri olmadan hayatta kalacak yetenek veya güce henüz sahip değiller.

mais ils n'ont ni les compétences ni la force pour survivre sans leur mère.

Seçilmiş olanlar kapsamlı tıbbi ve psikolojik testlerle yüzleşmek zorunda kalacak.

Ceux qui seront sélectionnés devront faire face à de considérables tests médicaux et psychologiques.

Dan bu ülkenin bir vatandaşı ve sonsuza dek burada kalacak.

Dan est un citoyen de ce pays et il va s'éterniser ici.

Bu şiiri Shakespeare'in yazıp yazmadığı muhtemelen bir sır olarak kalacak.

Si Shakespeare a écrit ce poème ou pas restera probablement une énigme.

Evlerini boşaltmak ve göç etmek zorunda kalacak . Güneydoğuda yer alan ve

disparaître de la surface de la terre. Comme le Bangladesh, qui est situé dans le sud-est et a

Bu cümle, dünyanın sonuna kadar hayatta kalacak mı diye kendime sorarım.

Je me demande si cette phrase survivra jusqu'à la fin du monde.

- Sergi bir ay daha açık kalacak.
- Sergi bir ay daha açık olacak.

L'exposition sera ouverte pour encore un mois.

Eğer o böyle içmeye devam ederse eve bir taksi çağırmak zorunda kalacak.

S'il continue à boire ainsi, il devra prendre un taxi pour rentrer à la maison.