Translation of "Zamanımın" in English

Zamanımın geleceğini biliyordum.

I knew my time would come.

Zamanımın çoğunu evde geçiririm.

I spend most of my time at home.

Zamanımın olup olmadığını bilmiyorum.

I don't know whether I have time or not.

Boston'da zamanımın tadını çıkardım.

I enjoyed my time in Boston.

Zamanımın az olduğunu biliyorum.

I know my time is short.

Zamanımın çoğunu Tom'la geçirdim.

I spent most of my time with Tom.

Boş zamanımın çoğunu Tom'la geçiririm.

I spend a lot of my free time with Tom.

Zamanımın çoğunu Fransızca çalışarak geçirdim.

I spent a lot of my time studying French.

Onunla çıkarak zamanımın yarısını harcarım.

I spend half my time going out with her.

Boston'dayken zamanımın çoğunu Tom'la geçirdim.

I spent most of my time with Tom when I was in Boston.

Zamanımın çoğunu Tom ile geçiriyorum.

I spend most of my time with Tom.

Zamanımın çoğunu seni düşünerek geçiriyorum.

I spend most of my time thinking about you.

Bu işin zamanımın çoğunu alacağından korkuyorum.

I fear this work will take up most of my time.

Ben çocukken, zamanımın çoğunu evde okuyarak geçirdim.

When I was a child, I spent most of my time indoors reading.

Bunu yapmak için zamanımın olup olmayacağını bilmiyorum.

I don't know whether I will have time to do it.

Zamanımın çoğunu oturma odamda dans ederek geçiririm.

I spend most of my time dancing in my living room.

Gelecek üç ay zamanımın çoğunu Boston'da geçireceğim.

I'll be spending most of my time in Boston the next three months.

Tom'a bunu yapmak için zamanımın olmadığını söyledim.

I told Tom he didn't have time to do that.

Bugün sana yardımcı olmak için zamanımın olacağını düşünmüyorum.

- I don't think I'll have the time to help you today.
- I don't think that I'll have the time to help you today.

Onu yapmak için zamanımın olup olmadığından emin değilim.

- I'm not sure whether I have the time to do that.
- I'm not sure if I have the time to do that.

Ben hâlâ bir fincan daha kahve için zamanımın olduğunu düşünüyorum.

I think I still have time for another cup of coffee.

Yemek yemek istememe rağmen, yemek yiyecek yeterli zamanımın olmadığını fark ettim.

I realized that even though I wanted to eat, I didn't have enough time.