Translation of "çalışarak" in French

0.004 sec.

Examples of using "çalışarak" in a sentence and their french translations:

Sıkı çalışarak gerçekleştirilir.

ils requièrent que nous agissions.

Servetini çok çalışarak biriktirdi.

Il a construit sa fortune en travaillant très dur.

Yerel sağlık kuruluşları ile çalışarak

En travaillant avec une organisation de santé locale,

Fakat birlikte çalışarak bunu düzeltebiliriz.

Mais en travaillant ensemble, nous pouvons arranger cela.

Böyle az az, ortaklarımızla çalışarak,

Donc petit à petit, avec nos partenaires,

Ve barış için birlikte çalışarak

et en travaillant ensemble pour la paix,

Bütün yaz çalışarak yiyecek biriktirir.

Récupère la nourriture tout l'été.

Çok çalışarak hayallerinin gerçekleşmesini sağlayabilirsin.

Vous pouvez faire prendre corps à votre rêve en travaillant dur.

Fransızca çalışarak çok zaman harcamam.

Je ne passe pas beaucoup de temps à étudier le français.

Zamanımın çoğunu Fransızca çalışarak geçirdim.

J'ai passé beaucoup de mon temps à étudier le français.

Çok çalışarak bir şeyi başarabiliriz.

Si l'on s'en donne la peine, on peut accomplir n'importe quoi.

- Birlikte çalışarak bütün evi çabucak temizlediler.
- Birlikte çalışarak tüm evi vakit kaybetmeden temizlediler.

En travaillant ensemble, ils ont nettoyé toute la maison très rapidement.

Bütün geceyi test için çalışarak geçirdi.

Il a bûché toute la nuit pour le contrôle.

Hızlı bir şekilde çalışarak işi bitirdi.

Il a travaillé sur une façon plus rapide de terminer la tâche.

Ne yapacağımı anlamaya çalışarak sabahı geçirdim.

J'ai passé la matinée à essayer de trouver quoi faire.

Ben ders çalışarak bütün gece uyumadım.

J'ai veillé toute la nuit, à étudier.

Tomás çalışarak çok fazla zaman harcıyor.

Thomas travaille trop.

Bir öğrenci çalışarak çok zaman harcar.

Un étudiant passe beaucoup de son temps à étudier.

Zayıflamaya çalışarak jimnastik salonunda saatler harcadı.

Elle a passé des heures à la salle de gym à essayer de perdre du poids.

Biz sorunu çözmeye çalışarak saatler harcadık.

Nous avons passé des heures à essayer de résoudre le problème.

Vaktini Tom'a yardım etmeye çalışarak harcama.

- Ne perds pas ton temps à essayer d'aider Tom.
- Ne perdez pas votre temps à essayer d'aider Tom.

Yardımcı olmaya çalışarak yaklaşık 20 yılımı harcadım.

et à essayer d'aider les gens à augmenter leur chance.

Tüm haftayı o rapor üzerinde çalışarak geçirdim.

J'ai passé la semaine entière à travailler sur ce dossier.

Bütün hayatımı başkalarına yardım etmeye çalışarak geçirdim.

J'ai passé toute ma vie à aider les autres.

Bir bulmacayı birleştirmeye çalışarak zaman harcamayı seviyorum.

J'adore passer du temps à essayer d'assembler les pièces d'un puzzle.

Tom çok uzun bir zamanını çalışarak gecirdi.

Tom passait beaucoup de temps à étudier.

Tom'u ikna etmeye çalışarak zamanını boşa harcıyorsun.

- Tu perds ton temps à essayer de convaincre Tom.
- Vous perdez votre temps à essayer de convaincre Tom.

Birinin hayatını çalışarak geçirmesinin normal olduğunu düşünüyor musun?

Tu trouves que c'est normal de passer sa vie à bosser ?

Mümkün olduğunca çok çalışarak kayıp zamanı telafi edeceğim.

Je rattraperai le temps perdu en étudiant aussi fort que je peux.

Hızlı büyüyen psikoloji ve sosyal bilimler gövdesi üzerinde çalışarak

Rassemblant un nombre grandissant de données psychologiques et sociologiques,

Fransızca çalışarak bir haftada en az üç saat geçiririm.

Je passe au moins trois heures par semaine à étudier le français.

Tartışarak daha az ve çalışarak daha çok zaman harcayalım.

Passons moins de temps à nous disputer et davantage à travailler.

Tom, sıkı çalışarak para kazananlar pahasına yaşayan bir parazittir.

Tom est un parasite vivant aux dépens des autres, qui gagnent de l'argent durement.

Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.

Nous nous rapprochons, en essayant de nous comprendre, mais nous ne faisons que nous faire du mal et pleurer.

Dün o kırık radyoyu tamir etmeye çalışarak iki saat harcadım.

- J'ai passé deux heures hier à essayer de réparer cette radio cassée.
- J'ai consacré deux heures hier à essayer de réparer cette radio en panne.

Ben bu proje üzerinde çalışarak daha fazla zaman harcamak istemiyordum.

- Je ne voulais pas passer davantage de temps à travailler à ce projet.
- Je ne voulais pas passer davantage de temps à travailler sur ce projet.

Yardım edilmek istemeyen insanlara yardım etmeye çalışarak zaman geçirmeye değer mi?

Cela vaut-il le coup de passer du temps à essayer d'aider des gens qui ne veulent pas être aidés ?

- Çalışarak harcadığından daha fazla zaman harcamalısın.
- Çalışmaya, daha fazla zaman harcamalısın.

- Tu devrais passer plus de temps à étudier que tu ne le fais.
- Tu devrais passer davantage de temps à étudier que tu ne le fais.
- Vous devriez passer plus de temps à étudier que vous ne le faites.
- Vous devriez passer davantage de temps à étudier que vous ne le faites.

Bilmeme gerek olmayan bir dili öğrenmeye çalışarak zamanımı boşa harcamayı tercih etmiyorum.

Je préfère ne pas perdre mon temps à essayer d'apprendre une langue que je n'ai pas besoin de connaître.

Kampanya sırasında Berthier ve İmparator sık ​​sık imparatorluk koçunda durmaksızın çalışarak birlikte seyahat

En campagne, Berthier et l'Empereur voyageaient souvent ensemble dans le carrosse impérial,

- Onun yolculuğu iptal etmesini ikna etmeye çalışarak zor bir zaman geçirdim.
- Onu yolculuktan vazgeçirmeye çalışırken epey zorlandım.

J'ai eu des difficultés à essayer de le persuader d'annuler le voyage.