Translation of "Yiyemem" in English

- Çikolata yiyemem.
- İtimil yiyemem.

I can't eat chocolate.

Bunu yiyemem.

I can't eat this.

Elmayı yiyemem.

I can't eat the apple.

Artık yiyemem.

- I can't eat any more.
- I cannot eat any more.

Çikolata yiyemem.

- I can't eat chocolate!
- I can't eat chocolate.

Peynir yiyemem.

I can't eat cheese.

Çilek yiyemem.

I can't eat strawberries.

Domuz eti yiyemem.

I can't eat pork.

Tavuk eti yiyemem.

I can't eat chicken.

- Yemek yiyemiyorum.
- Yiyemem.

I can't eat.

Sabahları meyve yiyemem.

- I can't eat any fruits in the mornings.
- I can't eat fruit in the morning.

Bunun hepsini yiyemem.

- I can't eat all this.
- I can't eat all of this.

Bütün hepsini yiyemem.

I won't be able to eat all this.

O yemeği yiyemem.

I can't eat that food.

Ben et yiyemem.

I can't eat meat.

Şimdi yemek yiyemem.

I can't eat now.

Sabahleyin meyve yiyemem.

In the morning, I cannot eat fruit.

Sütlü çikolata yiyemem.

I cannot eat milk chocolate.

Daha fazla yiyemem.

I can't eat more.

Bir lokma daha yiyemem.

I can't eat another bite.

Ben daha fazla yiyemem.

- I can't eat any more.
- I can't eat more.

Tabağımdaki her şeyi yiyemem.

I couldn't eat everything on my plate.

Çiğ yumurta yiyemem. Onlar pişirilmeli.

- I can't eat a raw egg; it must be cooked.
- I can't eat raw eggs. They have to be cooked.

Tokum ve daha fazla yiyemem.

I am full, and I can eat no more.

Ben bu tür yiyecek yiyemem.

I can't eat this kind of food.

- Fıstık yiyemem.
- Yer fıstığı yiyemiyorum.

I can't eat peanuts.

Ben sabahları hiç meyve yiyemem.

I can't eat any fruits in the mornings.

Bu kadar fazla yemek yiyemem.

I can't eat this much food.

Çiğ yumurta yiyemem; pişmiş olmalılar.

I can't eat raw eggs; they must be cooked.

Bu kadar baharatlı yemeği yiyemem.

I can't eat food this spicy.

Bütün bunları kendi başıma yiyemem.

I can't eat all that by myself.

Çok sık dışarıda yemek yiyemem.

I can't afford to eat out very often.

Üzüm severim fakat çok fazla yiyemem.

I like grapes, but I can't eat so many.

Dışarıda akşam yemeği yiyemem. Çok meşgulüm.

I cannot have dinner out. I'm very busy.

Üzgünüm ama sizinle akşam yemeği yiyemem.

- I'm sorry, but I can't eat dinner with you.
- Sorry, but I can't have dinner with you tonight.

Yabancı olsam, muhtemelen çiğ balık yiyemem.

If I were a foreigner, I probably couldn't eat raw fish.

Alerjim olduğu için yer fıstığı yiyemem.

I cannot eat peanuts because I am allergic to them.

Bir yabancı olsam, muhtemelen çiğ balık yiyemem.

If I were a foreigner, I probably wouldn't be able to eat raw fish.

Tek başıma o kadar çok yiyecek yiyemem.

I can't eat that much food by myself.

O kadar tokum ki daha fazla yiyemem.

I'm so full I can't eat any more.

Çok sıcak şeyleri yiyemem ya da içemem.

I can't eat or drink very hot things.

Berbat bir sabah bulantım var. Bir şey yiyemem.

I have horrible morning sickness. I can't eat anything.

Üzümleri çok severim ama onlardan çok fazla yiyemem.

I like grapes, but I can't eat too many of them.

Bu üzümler o kadar ekşi ki onları yiyemem.

These grapes are so sour that I can't eat them.

Diyetim için önümüzdeki iki ay artık tatlı yiyemem.

For my diet, I can't eat any more sweets for the next two months.

- Seninle akşam yemeği yemem.
- Seninle akşam yemeği yiyemem.

I can't have dinner with you.

Dışarıda öğle yemeği yiyemem. Bir süre sonra randevum var.

I cannot have lunch out. I have a meeting after a while.