Translation of "Sabahları" in English

- Sabahları severim.
- Sabahları zinde olurum.

- I'm a morning person.
- I am a morning person.

Sabahları meyve yiyemem.

- I can't eat any fruits in the mornings.
- I can't eat fruit in the morning.

Ben sabahları çalışırım.

I work in the morning.

Sabahları kahvaltı ederiz.

We have breakfast in the morning.

- Trafik burada ağırdır, özellikle sabahları.
- Trafik burada özellikle sabahları ağırdır,
- Trafik burada yoğundur özellikle sabahları.

The traffic is heavy here, especially in the morning.

Pazar sabahları geç kalkar.

She gets up late on Sunday mornings.

O buradayken, sabahları yüzerdi.

When he was here, he would swim in the morning.

Sabahları kızarmış tost severim.

I like brown toast in the morning.

Özellikle sabahları yürümeyi severim.

I like walking, especially in the morning.

Sabahları duş almak âdetimdir.

I'm wont to take a shower in the morning.

Sabahları hep banyo yaparım.

I always take a bath in the morning.

Sabahları kahvaltıyı atlar mısın?

Do you skip breakfast in the mornings?

Sabahları saat kaçta başlıyoruz?

What time do we start in the morning?

Sabahları daima ofiste değilim.

I'm not always in the office in the morning.

Genellikle bunu sabahları yapmam.

I don't usually do that in the morning.

Onu sabahları nadiren yaparım.

I seldom do that in the morning.

Sabahları her zaman ofiste değildir.

He is not always in the office in the morning.

Sabahları, tostuma bal koymayı severim.

In the morning, I like to put honey on my toast.

Sabahları duş alma alışkanlığım var.

I am in the habit of taking a shower in the morning.

O,pazar sabahları geç kalkar.

She gets up late on Sunday mornings.

Ben sabahları hiç meyve yiyemem.

I can't eat any fruits in the mornings.

Sabahları genellikle rafadan yumurta yerim.

In the morning I usually have a soft-boiled egg.

Sabahları nehir boyunca yürümeyi severim.

I love to walk along the river in the mornings.

Sabahları hindistan cevizi suyu içerim.

I drink coconut water in the morning.

Tom sabahları genellikle biraz asabidir.

Tom is usually a little irritable in the morning.

Sabahları çok erken kalkmayı sevmiyorum.

I don't like getting up so early in the morning.

Tom sabahları erken kalkmayı sevmez.

- Tom isn't a morning person.
- Tom is not a morning person.

Tom sabahları erken uyanmayı sever.

Tom is a morning person.

Sabahları burada çok trafik var.

There's a lot of traffic here in the mornings.

Sabahları her zaman meşgul değilim.

I'm not always busy in the morning.

Ben asla sabahları burada değilim.

I'm never here in the morning.

Tom bunu sabahları nadiren yapar.

Tom seldom does that in the morning.

Tom pazar sabahları geç kalkar.

Tom gets up late on Sunday mornings.

Sabahları kalktığımda, genellikle mutfakta kahvaltı ederim.

When I get up in the morning, I usually have breakfast in the kitchen.

Sabahları gazete okuyacak zamanın oluyor mu?

Do you have time to read the newspaper in the morning?

Tom, pazar sabahları İncil çalışmaya gider.

Tom goes to Bible study on Sunday mornings.

Annem sabahları her zaman erken kalkar.

My mother always gets up earlier in the morning.

Anne her zaman sabahları erken kalkar.

Mother always gets up early in the morning.

Pazartesi sabahları beni gerçekten huysuz yapar.

Monday mornings make me really grouchy.

Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.

In the morning I always wake up around seven o'clock.

Sabahları Tom'u evimin önünden koşarken görürdüm.

I used to see Tom jogging past my house in the morning.

Sabahları kalkmak için sabırsızlanıyorsun. Her küçük işareti,

You just can't wait to get up in the morning, 'cause there's so much to do

Sabahları horoz ve diğer kuşlar beni uyandırıyor.

The cock and the other birds awaken me in the morning.

Sabahları her zaman bir fincan kahve içerim.

I always drink a cup of coffee every morning.

Sabahları genellikle işe gitmeden önce kahve içerim.

I usually drink coffee in the morning before I go to work.

Sabahları evden çıkmadan genelde hava durumuna bakar.

She usually watches the weather report in the morning before leaving home.

- Tom bir gece kuşu ama sabahları çok mıymıntı.
- Tom bir gece kuşu ama sabahları çok uyuşuktur.

- Tom's a night owl, but he's very sluggish in the morning.
- Tom is a night owl, but he's very sluggish in the morning.

Sabahları çok tembelim ve hiçbir şey yapmak istemiyorum.

In the mornings I'm very lazy and don't want to do anything.

Sabahları mı yoksa akşamları mı vardiyaları tercih edersiniz?

Do you prefer mornings or evenings shifts?

Abraham'ın sabahları hazırlanmasının ne kadar zaman aldığına şaşırırdın.

You'd be amazed how long it takes Tom to get ready in the morning.

Sabahları hazırlanmasının ne kadar uzun sürdüğünü bilsen şaşarsın.

You'd be amazed how long it takes her to get ready in the morning.

Böylece oraya gidip tüm çocukların sabahları aktif bir şekilde

So, we went in and helped them design a program

Biz genellikle sabahları birlikte sahil boyunca bir yürüyüş yapardık.

We often took a walk along the seashore together in the morning.

Onların bir ideali sabahları kalkmak için bir sebepleri yok.

They lack an ideal, a reason to get up in the morning.

Tom genellikle sabahları evden ayrılmadan önce hava raporunu izler.

Tom usually watches the weather report in the morning before leaving home.

Ve sabahları yaşıyor ve şehrinizle boğulmuyorsanız sabah kahvenizi düşünmeyin çünkü

your city, do not think about your morning cup of coffee because coffee will become extinct just as

Sabahları ve akşamları hava soğur, bu yüzden nasıl giyineceğime dikkat etmek istiyorum.

It gets cold in the mornings and evenings, so I want to take care how I dress.

- Sabahleyin TV izliyor musun?
- Sabah televizyona bakıyor musun?
- Sabahları televizyon izliyor musun?

- Do you watch the TV in the morning?
- Do you watch TV in the morning?

Yaz aylarında bitkileri canlı tutmak için Tom bahçesini sabahları erkenden sulamak zorunda.

In the summer months Tom has to water his garden early in the morning to keep the plants alive.

- Anne her zaman sabahları erken kalkar.
- Annem her zaman sabahleyin erken kalkar.

- My mother always gets up early in the morning.
- Mother always gets up early in the morning.